31 Mart, AK Partililerin ‘Uhud’u olabilir mi? Çıkış nasıl olacak? İşte cevabı
Hüseyin Besli, 31 Mart seçimlerinin AK Parti için bir dönüm noktası olabileceğini savundu. Akşam gazetesi yazarı Besli, bu sürecin AK Parti’yi kendine getirebilecek bir uyarı olarak görülebileceğini belirtti. Uhud Savaşı ile 31 Mart seçimleri arasında bir benzetme yapan Besli, AK Parti’nin bu süreçten ders çıkararak daha güçlü bir şekilde çıkabileceğini ifade etti. Besli, AK Parti’nin kendini yeniden düzenlemesi gerektiğini vurguladığı yazısında şunları kaydetti: “Malum, onca tembihe rağmen, ganimetten pay alamama korkusuyla, okçuların yerlerini terk etmeleri nedeniyle Uhud’da Müslümanlar büyük bir bozguna uğradılar. Lakin tarih bize göstermiştir ki; UHUD bir yenilgi olduğu kadar, Müslümanları Mekke’nin fethine götüren yolu açan kapı olmuştur, aynı zamanda. Savaştan sonra; gerek savaştan önce, gerek bizzat savaş sırasında ortaya çıkan zaafları (ordudan ayrılanlar, ikili davrananlar, savaşı sadece ganimet için yapanlar vs.) gören ve buna göre kendine yeniden çeki düzen veren, yeni tebliğ ve mücadele yolları deneyen/bulan Müslümanlar çok geçmeden Kabe’nin şehri, Hz. Muhammed başta olmak üzere birçok Müslüman’ın (muhacirlerin) beldesi/sılası Mekke’yi fethetmişlerdir…
ÖNE ÇIKAN VİDEO Uhud’da Müslümanlar büyük kayıplar verdiler, fakat mağlup olmadılar, dağılmadılar, umutsuzluğa kapılmadılar. Aksine neyi eksik/yanlış yaptık diye derin derin düşündüler. Atalete düşmediler. O kadar ki; Uhud’dan hemen sonra yeni bir sefer düzenledi Hz. Muhammed… Asıl önemlisi; belki fiziken kan kaybettiler, güç kaybettiler, meydan savaşında yenildiler, fakat zihnen mağlup olmadılar. Çünkü Allah’ın kendileriyle beraber olduğuna inanıyorlardı. Allah ile beraber olanı kim mağlup edebilirdi ki… Allah’ın bu minvaldeki vaadini daha çok daha da içselleştirerek yeniden hatırladılar. Allah tarafından da ödüllendirildiler malumunuz. Hani o meşhur: “Allah yolunda öldürülenlere (şehitlere) ‘ölüler’ demeyiniz, onlar diridirler” ayetinin Uhud’dan sonra inzal olduğu meselesi… 31 Mart’ın kendisi değil belki, ama 31 Mart’a giden süreç bir yönüyle Uhud’a benzetilebilir. Uhud’da, ortadaki ganimetten pay alamama dürtüsü söz konusuydu, burada da elde edilmiş kazanımların kaybedilme korkusu ve daha da fazla kazanımlar elde etme isteğinin alınan sonucun asıl sebebi olmadığını kim söyleyebilir. Oysa bilinmeliydi ki; toplumsal faydayı ıskalayan, kamunun malının korunmasına gerekli hassasiyeti göstermeyip kendisi ve yakın çevresi için çalışan; hem kendisi kaybeder hem de mensubu olduğu yapıya/topluluğa kaybettirir. Bu tabiatın, tarihin, sosyolojinin, siyasetin değişmez kuralıdır. Aklı kıt olanlar bu vadideki kısa vadeli kimi kişisel kazanımlara ram olurlar da, uzun vadede hem kendilerine hem birlikte olduklarına kaybettirirler, lakin çoğu kez ferasetleri bunu anlamaya yetmez. Bu vadide nasihat işe yaramaz. İlla yıkıcı bir ikaz beklerler. Umulur ki; 31 Mart seçimleri bu kişiler başta olmak üzere herkes için bir uyarıcı olmuştur. AK Parti kurumsal olarak 31 Mart’ı ve sonuçlarını sağlıklı analiz edebilir, mümkün olduğunca tedbirlerini alabilirse; ki bunu yapabilecek mekanizmalara da ahlaki zemine de sahiptir. 31 Mart AK Parti için bir Uhud olabilir. 31 Mart AK Parti hareketi için kendine gelmek, kendine çeki düzen vermek babında bir ikaz, bir uyarı, bir ateşleyici, bir tetikleyici olabilir, vesselam…”