Tükenmişlik sendromunun tedavisinde “görülme ve duyulma” önemli rol oynuyor
Klinik Psikolog Dr. Öğr. Üyesi Billur Örnek, tükenmişlik sendromunda umutsuzluk ve depresif özelliklerin görülebileceğine işaret ederek, “Tükenmişlik sendromunu kişinin yoğun, zorlayıcı ve talepkâr bir koşula uzun süre maruz kalması ve artık kendi kaynakları ile bununla başa çıkamaması sonucu gelişen bıkkınlık, enerji düşüklüğü, hevessizleşme ve yıpranma ile karşı karşıya kalmasıdır. Bu durumda yapılan işle ilgili motivasyon ve enerji azalır, verim düşer” dedi. Örnek, tükenmişlik sendromunun genel anlamda toplumda görülme sıklığından çok, belirli koşullarda çalışan veya zorlu işlerle uğraşan popülasyonlardaki sıklığının araştırma konusu olduğunu belirtti. Sağlık ve eğitim-öğretim çalışanlarının oldukça yaygın olarak tükenmişliğin araştırıldığı kitleler olduğunu aktaran Örnek, “Burada dikkati çeken en önemli unsur, bu kişilerin birebir insanla ve hizmet sektöründe çalışıyor olması. Doğrudan insanla çalışanlarda tükenmişlik daha yaygın bir sorun. Bazı çalışmalar sağlık çalışanlarında yüzde 60’ın üzerinde tükenmişlik bildiriyor. Salgınlar, afetler gibi olağanüstü durumlarda bu oran daha da yükseliyor çünkü talep olağan dışı bir hal alıyor” ifadelerini kullandı. Tükenmişliğin, çok yoğun, çok talepkar koşullarda, kişi yeterince desteklenmediğinde, uğraşları görülmüş ve ödüllendirilmiş hissetmediğinde ortaya çıkan bir yıpranmışlık hissi olduğunu belirten Örnek, “Çalışma ortamlarında, ekibi ve yöneticileri tarafından desteklenmemek, duygusal anlamda zorlayıcı koşullarda bulunmak, değersizleştirilmiş hissetmek, güvende hissetmemek gibi sebepler motivasyon kaybı ve tükenmişliğe götüren en önemli unsurlar” açıklamasını yaptı. “DUYGULARIMIZ DOĞRU DİNLEDİĞİMİZDE ÇOK KIYMETLİ ALARM MEKANİZMALARIDIR” Tükenmişlik sendromu yaşayanların depresif belirtiler gösterebileceğinin altını çizen Örnek, şunları kaydetti: “Motivasyon eksikliği, enerji düşüklüğü, psikosomatik dediğimiz doğrudan fiziksel kaynaklı olmayan, duygusal nedenlere bağlı ancak fiziksel olarak hissedilen vücut ağrıları, baş ağrısı, sindirim problemleri gibi rahatsızlıklar, anlamsızlık hissi nedeniyle umutsuzlaşma, hiçbir şeyden keyif alamama ve genel çökkünlük hali ile giden depresif belirtiler ortaya çıkabilir. Yine depresif belirtiler altında sayabileceğimiz iştahta, uykuda artış veya azalma, kaygı bozuklukları, sürekli endişeli olma hali belirtiler arasında sayılabilir. Elbette görünümü herkeste aynı olmaz. Tükenmişlik bizim ruhsal hastalıklar sınıflamasında saydığımız bir tanı değildir ancak kaygı bozuklukları, psikosomatik bozukluklar, depresyon gibi ruhsal bozulmalara açık hale getiren bir koşul diyebiliriz.” Örnek, tükenmişlik sendromunda tedavi için öncelikle kişinin kendisinin görülme ve motivasyon ihtiyacının farkına varması gerektiğini vurguladı. Tükenmişliğin yaşandığı ortama göre karşılanmayan ihtiyacın değiştiğini ifade eden Örnek, “Bir iş ortamında baskı yerine destek veriliyor, kişi kendisini güvende hissediyor, insani koşullarda yaşayabileceği kadar kazanıyor ve duygusal anlamda görüldüğünü, çabaları karşısında takdir edildiğini hissediyorsa tükenmişlik yaşama ihtimali azalacaktır. Burada en önemli nokta ‘görülmek-duyulmak’diyebilirim” ifadelerini kullandı. Tükenmişlik en fazla gösterilen çabanın kimsenin umurunda olmadığı, değersizleştirildiği koşullarda ortaya çıkan bir durum olduğunu bildiren Örnek, “Bu nedenle kişinin kendi ‘görülme’ ihtiyacının, motive edilme ihtiyacının farkında olması çok önemli. Artık yürütmekte olduğu sorumluluğun anlamlılığına ilişkin kafası karışıksa neye ihtiyaç duyduğunu, neyin eksik olduğunu anlama ve gidişatı değiştirme zamanıdır. Duygularımız doğru dinlediğimizde çok kıymetli alarm mekanizmalarıdır” yorumunu yaptı.