Avusturya’nın Türk korkusu neden kaynaklanıyor? İmparatorları, Viyana’yı bırakıp niçin kaçtı? İşte şaşırtan detaylar
Sabah gazetesi yazarı Erhan Afyoncu, Avusturya’nın Osmanlı İmparatorluğu’na karşı yaşadığı tarihi korkuyu ele aldı. Afyoncu, Osmanlıların 16. yüzyılın başlarında Orta Avrupa’ya ayak basmasından sonra Avusturya’nın en çok mücadele eden devlet olduğunu belirtti. Avusturya’nın Osmanlı’ya vergi vermek zorunda kaldığını ve Türk korkusuyla yaşadığını ifade eden Afyoncu, İkinci Viyana Kuşatması’nda Avusturya’nın en büyük korkuyu yaşadığını ve imparatorlarının şehri terk ettiğini vurguladı. Tarihçi Erhan Afyoncu, yazısında şunları kaydetti: “Salı günü Avusturya ile önemli bir maça çıkacağız. Avusturya, Osmanlı Devleti’nin Orta Avrupa’yı fethettiği dönemde Türklere karşı en uzun süre mücadele eden devlet oldu. OSMANLI’YA HARAÇ ÖDEDİ Osmanlı-Avusturya ilişkileri ana hatlarıyla iki dönem hâlinde incelenebilir:
ÖNE ÇIKAN VİDEO 1- 1493-1664 Osmanlı’nın saldırı, Avusturya’nın savunma dönemi. 2- 1683-1791 Avusturya’nın saldırı, Osmanlı’nın savunma dönem. Osmanlı kuvvetleri ilk defa 1463-1479 yılları arasında Venedik’le yapılan savaş sırasında Avusturya topraklarına girdi. Asıl mücadele ise Osmanlıların Hırvatlara ağır bir darbe vurduğu 1493’te başladı. Hırvatlara yardım etmek isteyen Avusturya kuvvetleri, Osmanlı topraklarına girdi ve ilk çatışmalar meydana geldi. Kanuni döneminde Macaristan’ın alınması Osmanlıları Avusturya ile komşu yaptı. 1526’da Mohaç’ta Macar Krallığı’nın yok edilmesinden sonra Osmanlı İmparatorluğu ile Habsburglar’ın doğu kolu olan Avusturya arasında Macaristan’a kimin hâkim olacağı konusunda bitip tükenmek bilmeyen savaşlar başladı. Osmanlı İmparatorluğu’nun en haşmetli hükümdarı Kanuni, 1529 Eylül’ünün son günlerinde Viyana’yı kuşattı. Ancak ağır topların getirilmemesi ve kışın da yaklaşması yüzünden yaklaşık bir ay sonra kuşatma kaldırıldı. Kanuni daha sonra 1532, 1541, 1543’te Avusturya üzerine üç sefer daha yaptı. 1547’de İstanbul’da imzalanan ve 5 yıl geçerli olacak antlaşmayla Avusturya, Osmanlı Devleti’ne yıllık 30 bin altın haraç vermeye başladı. KANUNİ’NİN ZİGETVAR SEFERİ Antlaşmadan sonra bir süre Macaristan cephesinde savaş olmadı. Ancak Avusturya Kralı Ferdinand’ın Osmanlı himayesindeki Erdel Prensliği’ne baskılarının devamı üzerine iki devletin ilişkileri bozuldu. 1550’li yıllarda Avusturya’ya savaş açılarak Tımışvar başta olmak üzere birçok yer fethedildi. 1555’te Osmanlı topraklarına gelen Avusturya elçisi Busbecq ile 6 aylık ateşkes yapıldı. 1562’de Avusturya ile Osmanlı İmparatorluğu arasında 8 yıllık bir barış anlaşması yapıldı. Ancak bu anlaşmaya rağmen iki devletin sınırları arasında problemler bitmemişti. Ayrıca Avusturya, elinde bulunan Macaristan toprakları için Osmanlı İmparatorluğu’na verdiği vergiyi zaman zaman ödemiyordu. 1566 başlarında iki taraf arasındaki gerginlik iyice arttı. İstanbul’a gelen Avusturya elçisinin gecikmiş vergiyi getirmemesi üzerine Avusturya’ya harp ilan edildi. 1566’da Kanuni son seferine, Zigetvar seferine çıktı. VİYANA’YI KALELER KURTARDI Avusturya’da ve o dönemde Kutsal Cermen İmparatorluğu’ndan dolayı Viyana’ya bağlı Almanya’da 16. yüzyılda Türk korkusu o kadar fazlaydı ki her şeyde Türkleri görürler, hayali ve gerçek her mucizevi işaretten Türkleri çıkarırlar, kıyametin geldiğine inanırlardı. Almanların Türk korkusu üzerine birçok eser veren Leyla Coşan ve Stephan Theiling’in “Esaretten Vaftize” isimli kitabında Almanların yaşadığı Türk korkusu teferruatlı olarak anlatılır. İki devletin ilişkilerinin ilk döneminde Avusturya, meydan savaşlarındaki üstünlüklerinden dolayı Osmanlı ordularının karşısına çıkmamış, sınırlarını küçük, orta ve büyük çaplı birçok kale yaparak koruma yoluna gitmişti. Bu kaleler Dalmaçya’dan başlayarak Hırvatistan ve Batı Macaristan’a, oradan Kuzey Tuna’daki dağ şehirlerinden geçerek Transilvanya’ya kadar uzanmakta ve Osmanlılara karşı bir nevi askeri sınır, engel oluşturmaktaydı. 1532’de Güns, 1566’da Zigetvar, 1594’te Yanık, 1663’te ise Uyvar kaleleri Osmanlı ordularının Viyana’ya yürüyüşünü engelledi. Bilhassa 1594 ve 1663’te Viyana surları ve tahkimatı zayıfken Osmanlı ordularının bu kalelerle uğraşarak zaman kaybetmeleri büyük fırsatların kaçırılmasına sebep oldu. VERGİ DÖNEMİ SONA ERDİ II. Selim döneminde Avusturya ile 1568’de bir anlaşma imzalanarak uzun sürecek bir sulh dönemine girildi. Avusturya vergi vermeye devam edecekti. 16. yüzyılın sonlarında Avusturya ile uzun süren harpler oldu. Avusturyalılar, 1593’ten 1606’ya kadar 13 yıl süren harpleri, “Uzun Türk Savaşları”, “Uzun Savaşlar” veya ilk çatışmalar 1591’de başladığı için “15 Yıl Harpleri” olarak adlandırırlar. Savaşın sonunda imzalanan 1606 Zitvatorok Antlaşması’nda Avusturya, Osmanlı İmparatorluğu’na elinde bulunan Macar toprakları için bir kalemde ve son defa olarak bir meblağ ödemeyi kabul ettirdi, ayrıca “Kayser” unvanını padişaha denk düşürme başarısını gösterdi. Zitvatorok Antlaşması imzalanmıştı ama uygulanması kolay olmadı. 1608, 1615 ve 1616 yıllarında anlaşma yeniden gözden geçirildi. Yine de Avusturya’nın bu anlaşmayla elde ettiği kazançlarının geçerlilik bulması için 30 yıldan fazla zaman geçmesi gerekti. İÇ KARIŞIKLIK ZAFERİ ENGELLEDİ 30 yıl savaşları (1618-1648) döneminde Avusturya’ya karşı askerî harekât yapmak için uygun ortam doğdu. Ancak en buhranlı dönemlerinden birini yaşayan Osmanlı İmparatorluğu savaşa doğrudan katılmadı, kendisine bağlı Erdel Prensliği İmparator Ferdinand’a karşı mücadele etti. İşin ilginç yanı savaşın başında isyan eden Bohemyalılar yardım almak için Osmanlı İmparatorluğu’na elçi yollamışlardı. Savaş sırasında Osmanlı İmparatorluğu tarafından Doğu’dan sıkıştırılmak istemeyen Avusturya, İstanbul’a gönderdiği elçiler vasıtasıyla Osmanlıların savaşa katılmasını önlemeye çalıştılar. Zaten İran savaşları ve iç karışıklıklar yüzünden Osmanlı İmparatorluğu’nun savaşa katılma imkânı yoktu. Ancak bu durum da her taraftan sıkıştırılmış olan Avusturya’ya karşı kazanılacak büyük bir zaferi engellemişti. FETİHLERDEN MAĞLUBİYETE Uzun süren barış döneminin ardından Avusturya’nın Osmanlı tabiiyeti altında olan Erdel’e müdahale etmesi üzerine Avusturya’ya savaş açıldı. Fazıl Ahmed Paşa, Avusturya’nın önemli savunma mevkilerinden Uyvar’ı 38 günlük kuşatmadan sonra 1663’te fethetti. Ancak Osmanlı ordusu 1664’te Sengotar’daki muharebede mağlup oldu. Avusturya galip gelmesine rağmen, bu savaştan sonra 1664’te imzalanan 20 yıl geçerli Vasvar Antlaşması’yla Erdel’den çekildi ve Osmanlı fetihlerini de tanıdı. Bu antlaşma bütün Avrupa’da şaşkınlıkla karşılandı. Savaşta mağlup olan Osmanlılar masada kazanmışlardı. Avusturya, en büyük korkuyu 1683’teki İkinci Viyana Kuşatması’nda yaşadı. Ancak yapılan askeri hatalar ve Avrupa’da meydana gelen Haçlı ittifakı sonucu Osmanlılar, Viyana önlerinde mağlup oldular. Osmanlılar, kuşatmadan sonra 16 yıl süren savaşlarda da mağlup olup 1699’da Karlofça Antlaşması’nı imzalamak zorunda kaldılar. 1715- 1718 savaşlarında Avusturya’ya yine mağlup olup Pasarofça Antlaşması’nı imzaladılar. Osmanlılar daha sonra 1736-1739 savaşlarında Avusturya’yı mağlup edip kaybettikleri toprakların bir kısmını geri aldılar. İki devlet arasındaki son savaş 1787-1791 yılları arasında meydana geldi. Avusturya ile Osmanlılar arasında nihai barış antlaşması uzun müzakerelerden sonra 4 Ağustos 1791’de Ziştovi’de imzalandı. Avusturya savaş sırasında işgal ettiği toprakları iade etti. I. Dünya Savaşı’nda ise Osmanlı İmparatorluğu, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile müttefik olarak cihan harbine girdi. İMPARATOR, VİYANA’YI BIRAKIP KAÇTI Avusturya üzerine yürüyen Türk ordusunun İstolni Belgrat’tan hareketle 1 Temmuz’da Yanıkkale’ye varması Viyana’da korkuyu artırmıştı. İmparator Leopold bile şehri terk edip kaçtı. Türk ordusunun öncü birlikleri 13 Temmuz’da ulaştıktan sonra 14 Temmuz 1683 Çarşamba günü Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın komutasındaki Osmanlı ordusu, dört saatlik bir yürüyüşün ardından Viyana önlerine geldi. Viyanalılar teslim teklifini kabul etmeyince kuşatma başladı. İki ay süren kuşatmanın sonunda savunmadaki Avusturya askerlerinin sayısı oldukça azalmıştı. Kuşatma uzadıkça Viyana’da yiyecek azalmış ve dizanteri başlamıştı. Viyana’ya karşı Osmanlıların beş yerde kazdığı lağımlar kale duvarlarına yaklaşmıştı. Bunların patlatılmasıyla kale düşebilirdi. Şehirdeki ümitsiz bekleyiş, 11 Eylül’de Viyana önlerine gelen yardım ordusu görülünce büyük bir sevince dönüştü. Kiliselerin çanları çalınmaya, sevinç gösterileri yapılmaya başladı. Jan Sobiesky komutasındaki Hıristiyan birlikler, Viyana’nın kuzeybatısındaki tepeleri hiç çarpışmadan ele geçirdiler. Osmanlı kuvvetleri kuşatmayı bırakıp savaşa hazırlandı. 12 Eylül 1683 günü Kahlenberg (Alaman Dağı) mevkiinde savaş başladı. Merzifonlu’nun taktik hatalarıyla muharebe üstünlüğü düşmanın eline geçti. Düşman askerlerinin Osmanlı ordusunun merkezine girmeye başlaması üzerine, Kara Mustafa Paşa iki aydan beri Viyana’yı kuşatan Türk birliklerine Budin’e çekilme emri verdi. Artık bir dönem kapanmıştı. 1683’te İkinci Viyana Kuşatması’nda uğradığımız mağlubiyette Avrupalıların sevinci o kadar büyüktü ki, Almanlardan Lehistanlılara, Hırvatlardan Ermenilere herkes Viyana önlerinde Türklerin mağlup edilmesinde en fazla kendilerinin katkısının bulunduğunu iddia ettiler.”