İşler çok ama çok fena karışacak! Mehmet Şimşek bu ekole yakın da olsa hesaplar başka türlü yapılacak
Ergün Diler, Takvim gazetesindeki köşesinde İngiltere’deki genel seçimlerde İşçi Partisi’nin zaferini değerlendirdi. Diler, Keir Starmer liderliğindeki İşçi Partisi’nin seçimleri kazandığını ve Starmer’ın başbakan olduğunu yazdı. Starmer’ın, “Ülkemiz değişim için oy verdi” diyerek kabinesini açıkladığını belirten Diler, Starmer’ın liderliğinde İngiltere’nin küresel siyasetteki rolünün değişebileceğini ifade etti. Mehmet Şimşek’in CHP’lilerle ekonomi zirvesi yapmasına da temas eden Diler, şunları kaydetti: “EURO 2024 araya girince motivasyonumuz MİLLİ TAKIM’ın maçları olunca İNGİLTERE ve oradaki seçimlerin uzağına düştük. Gelin bugün o açığı kapatmaya çalışalım. Orada neler oluyordu? Bu bize nasıl yansıyacaktı? Neler kapımızın önüne gelecekti? İngiltere’de yapılan genel seçimi açık farkla İşçi Partisi kazandı. Partinin lideri Keir Starmer, ülkenin yeni başbakanı oldu. Buckingham Sarayı’na giderek Kral 3.
ÖNE ÇIKAN VİDEO Charles’tan resmi olarak hükümeti kurma görevini alan Starmer, Başbakanlık Konutu önünde yaptığı konuşmada, “Ülkemiz değişim için oy verdi” dedi. Starmer’ın açıkladığı kabinede dikkat çeken isim MALİYE BAKANI Rachel Reeves’ti. İsmini çok duyacaktık! 2010’dan bu yana iktidarda olan Muhafazakar Parti seçimde hezimete uğradı. İşçi Partisi yüzde 33,7, Muhafazakar Parti yüzde 23,7, Reform UK Partisi yüzde 14,3, Liberal Demokrat Parti yüzde 12,2, Yeşil Parti yüzde 6,8 oy aldı… İşçi Partisi ise 14 yıl sonra iktidara geldi ve İngiltere Parlamentosu’nda 650 üyeli Avam Kamarası’nda büyük farkla çoğunluğu sağladı. İŞÇİ PARTİSİ’ni konuşacağımız zaman hem TÜRKİYE’yi hem DÜNYAYI anlamak için partinin efsane lideri TONY BLAIR’i hatırlamak gerekiyordu. İşçi Partisi 1997’de Tony Blair ile 18 yıl aradan sonra iktidara gelmişti. 419 milletvekili çıkarmıştı. 1997 ile birlikte 2001 ve 2005 seçimlerini de kazanmıştı. TONY BLAIR KÜRESELCİ AKIMIN EN ÖNEMLİ İSİMLERİNDENDİ. Blair’in parladığı ve iktidara geldiği yıllarda AK PARTİ sivriliyor ve iktidara yürüyordu. Türkiye’de görülmemiş başarılara imza atıyordu. Daha önce de sık sık yazdığım gibi AK PARTİ’nin 2002 KODLARI tamamen KÜRESELCİ EKOL’e yakın isimlerden oluşmaktaydı. Abdullah Gül Bey’den Ali Babacan Bey’e kadar… Tayyip Bey bunun dışındaydı. Zaten YASAKLIYDI. CHP ve DENİZ BAYKAL devreye girdi ve 367 krizinde nasıl Abdullah Bey’in CUMHURBAŞKANLIĞI istenmediyse BAŞBAKANLIĞI da istenmedi. Bu nedenle Tayyip Bey’in yasağının kaldırılması için adım atan isimdi. Aslında karşı olduğu Gül’ün önünü kesmekti hedef… Tony Blair ile AK PARTİ’nin arası da çok iyiydi. Blair görevi bıraktıktan sonra “BİR YOLCULUK” isimli anı kitabı yazdı. Türkiye’ye de geniş yer verdi. Blair kitabında Erdoğan ve Gül için önemli satırları sıralıyordu. “Başbakan Erdoğan ve o dönem Dışişleri Bakanı olan Abdullah Gül mantıklı, ileriye dönük adamlardı… En azından o dönemde tanıdığım Türk siyasetçiler arasında geçinmesi en kolay olanlardı. Zekiydiler, ne istediklerini biliyorlardı, Avrupa’ya girmeye hevesli ve dahası, Kıbrıs konusunda akılcıydılar” diyordu. Türkiye’nin hem o dönemde hem de şimdi AB üyeliğine olumlu baktığını yazan Tony Blair, ”Batı’ya dönük bir Türkiye ile Doğu’ya dönük bir Avrupa’yı” görmek istediğini söylüyordu. Buna da ÇİN diye bakmalıydınız! AK PARTİ iktidara geldiğinde ABD’nin IRAK’a müdahalesi söz konusuydu. BAŞKAN BUSH’tu. Ve KÜRESELCİ EKOLÜN hiç hoşlanmadığı bir ekibin başıydı. AK PARTİ ise iktidara gelmiş Türkiye’de yeni bir sayfa açmıştı. Partinin tamamına yakını KÜRESELCİ EKOL’e yakındı. İktidara gelmesi için çaba harcayan ODAK belliydi. Ancak ortada büyük bir çelişki vardı. AK PARTİ KÜRESELCİ anlayışla hareket ediyor öte yandan da BUSH’la ortak politika üzerinden anlaşmaya çabalıyordu. Türkiye’nin sorunu buydu. SEÇİM YAPIP SONUNA KADAR GİDEMİYORDU. Bugün de öyle. HERKESLE HER YERDE İYİ OLUNAMAZ! ÇÜNKÜ SAHADA BÜYÜK SAVAŞ VAR. Böylesine kritik bir coğrafyada herkesle iyi olmamıza izin vermezler! Herkesin hesabı var, Türkiye de merkezde! Konu bu kadar net… O dönem BUSH’la yapılan pazarlıklar bu nedenle sonuç vermemişti. Veremezdi. İktidarda KÜRESELCİ hakimiyeti vardı çünkü… Neyse… Devam edelim… Başkan Biden’ı Beyaz Saray’a taşıyan, sahip çıktığı modeli belirleyen tartışmasız olarak BLACKROCK’tu. Yani Larry Fink ve yönetim ordusu… Larry Fink, yaklaşık bir yıl önce İNGİLİZ MEDYASINA konuşuyordu. Bugünü anlatan çok önemli sözler söylüyordu. “İşçi Partisi lideri Sir Keir Starmer, İngiliz siyasetine bir UMUT ÖLÇÜSÜ sunuyor” diyordu. Açıkça Starmer’i destekliyordu. Larry Fink, Wall Street Journal’a “Sir Keir İşçi Partisi’ni İngiliz siyasetinin merkezine geri getirmede ‘gerçek güç’ gösteriyor” diye konuşuyordu. PARANIN patronu Fink, “BREXIT-Bay Corbyn ve Trump’ın popülizminden sonra KÜRESEL SİYASET SARKACI TEKRAR MERKEZE DOĞRU SALLANACAK” sözleriyle Sir Keir Starmer’den beklentilerini ilan ediyordu. BlackRock’un patronu Fink, İngiltere’nin BREXIT ile yüksek düzeyde POPÜLİZM başlattığına inanıyor bunun da Trump’ın yolunu açtığını düşünüyordu. Tam bir yıl önce STARMER’e destek vererek “UMUT ÖLÇÜSÜ” diyerek olacakları işaret ediyordu… Yani STARMER’i anlamak için arkadaki Larry Fink’i görmek ve çözmek gerekiyordu. Tam da bu evrede ABD’de DEMOKRATLAR “BİDEN ÇEKİL” diye kampanya başlatıyordu. Bunun kararını verecek olan da paranın sahibi FİNK’ti. Orada Biden kalır seçilir, kalmaz gider Demokratlar iktidarda tekrar gelirse burada sert rüzgarlar esecekti. Sanırım 2016’da dedikodu da olsa Abdullah Gül Bey’in ÜRDÜN’de Tony Blair ile yeni parti için konuştuğu, fikrini sorduğu söylentileri çıkarılıyordu. Tayyip Bey KÜRESELCİ arkadaşlarını partiden uzaklaştırırken ciddi basınç ile karşılaşmıyordu. Ancak İngiliz seçimleri ve ABD’de DEMOKRATLARIN tekrar kazanacak olması hesapları bozacaktı. Şartlar değişince dengeler değişirdi! NET! Türkiye içinden geçtiği ekonomik sıkışıklığı aşmak için de ABD-İNGİLTERE çizgisinde aradığı desteği bulmakta zorlanacaktı. Mehmet Şimşek bu ekole yakın da olsa yakın da dursa hesaplar başka türlü yapılacaktı. Şimşek’in CHP’lilerle EKONOMİ ZİRVESİ yapmasına da EKOLLER açısından bakılmalıydı. ABD’de DEMOKRATLAR kazandığı an AK PARTİ ile yol yürüyen çok kişi AK PARTİ’nin karşıtı olarak sahne alacaktı. CHP ile uzak düşmeden hem de… Türkiye’de çözüm bekleyen pek çok konu içten içe ABD’deki seçimlere göre KOD’lanmıştı. Osman Kavala’dan Selahattin Demirtaş’a GEZİ Davası’dan Can Atalay’a kadar… KÜRESELCİ EKOL özellikle 15 Temmuz’dan sonra Türkiye’de büyük yara almasına rağmen dünya üzerinde güçlenmeye devam etmesi bunun Türkiye’ye gelme ihtimalini artırmaktadır. ABD-İNGİLTERE eksenindeki iktidarlar her şekilde ANKARA’yı masaya gelmeye ikna ederdi… AVRUPA’yı da yanına eklerseniz işlerin karışabileceğini görmek zor değildi. MHP bu eksenin dışında KÜRESEL EKOL’ün karşısındaydı. CHP ise şimdi MHP’nin karşısındaydı! Rollere ve esmesi muhtemel rüzgara buradan bakmakta fayda vardı. Hesapları, şıkları bir de bu mercekle değerlendirmek gerekiyordu… Bence…”