Şimdi durum yine sıkıntılı! Peki Türkiye kimin yanında duracak? İşte cevabı
Takvim gazetesi yazarı Ergün Diler, Türkiye’nin küresel dengeler karşısındaki durumunu ele aldı. Diler, Gezi olayları ve 17/25 Aralık operasyonlarının Türkiye’nin rotasını değiştirdiğini belirtti. Türkiye’nin Batı ile olan ilişkilerinin gerilimli olduğunu vurgulayan Diler, Türkiye’nin iç ve dış siyasette dengeleri gözetmesi gerektiğini ifade etti. Diler, şunları kaydetti: “Binlerce kez yazdım. Dışarıdaki şartlar, oluşan denge, oradan gelen basınç buradaki siyasetin belirleyicisi olur. Yakın tarihe bakın. Örnek çok. Bu nedenle KÜRESEL dengeler üzerinden giderek bölgesel fay hatlarına dikkat çekerek İÇERİSİNİ yazıyorum. Büyük devletlerin hamleleri Türkiye gibi ülkeleri de etkiler. Bundan kaçış yoktur. Gelin açalım ve ilerleyelim isterseniz…
ÖNE ÇIKAN VİDEO Özellikle 2013’te yaşanan GEZİ OLAYLARI ve sonrasında gelen 17/25 Aralık operasyonları Türkiye’nin rotasının değişmesine yol açtı. 15 Temmuz’a giden yolun açılması ve sonrasında yaşananlar ise ANKARA ile BATI arasına derin bir mevziinin kazılmasına neden oldu. Bu viraj alındıktan sonra gerilim düşmedi. Düşmezdi. Türkiye BATI’ya NATO’ya ABD’ye sert çıkıyor, onlar da finansal operasyonlardan PKK/ YPG terör örgütlerine kadar uzanan hatta boy gösteriyordu. TAM KOPUŞ olmuyor birlikte de yürünmüyordu. Dün de yazdığım gibi ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI’nı ihtimal gören TÜRK DEVLETİ kimseyle arayı bozmadan adımlarını sıklaştırıyordu. ABD’ye göz kırpılıyor, İngiltere’ye karşı nezaket elden bırakılmıyor, Çin ile yakınlaşma sürüyordu. AVRUPA ile kavga etsek de ticaret-para burada dönüyordu! Durum böyleydi. İşte bu KESİN VE NET ROTA OLUŞTURAMAMA HALİ içeride de basınç meydana getiriyordu. Gelin bu noktalara basarak ilerleyelim, hem içerisini hem dışarıdaki gölgeleri görelim… Ne olup bittiğini anlamak için öncelikle bakılması gereken isim MHP lideri Bahçeli’ydi. Tecrübesiyle yılların getirdiği birikimle bazen kitapla anlatılmayacak konuları özetliyordu. Bir diğer isim ise Doğu Perinçek’ti. Devletin KOD’larını, rotasını, rakiplerini, çatışma alanlarını Bahçeli ve Perinçek’i izleyerek bulmak zor değildi. 154 kişilik isim listesini açıklayan MHP lideri Bahçeli, AK PARTİ- CHP yakınlaşmasına el attı. Söyledikleri çok önemliydi. Gereken ilgiyi görmedi. Herkes listeyi konuşuyordu. Oysa DEVLETİN TOMOGRAFİSİNİN çekildiği cümleler vardı. “Türkiye’nin bölünmesi konusunda CHP ile DEM Parti’nin anlaştığını” öne süren Bahçeli, “Tam bu günlerde CHP Genel Başkanı’nın ‘Kürtler ben eşit hissetmiyorum diyorsa onlar eşit hissedene kadar hep birlikte mücadeleye devam edeceğiz’ açıklaması yakından tanıdığımız bölücü bir ağızdır” dedi. Bahçeli normalleşmeye GELDİ… CHP’nin “kimliksiz ve köşesiz” olduğunu, partinin karar bünyesinin komaya girdiğini söyleyen Bahçeli, yumuşamanın dayatma olduğunu dile getirdi: Yumuşama dayatması altında Türkiye’nin, Türk siyaset ve demokrasi sisteminin ilkelerinden uzaklaşması, ihanetin aklanma ve temize çıkarma uğraşları stratejik bir tuzak olarak karşımızdadır. Bu tuzağın kurnaz mimarı dış güdümlü zillet cephesidir. CHP yönetiminin yumuşama veya normalleşme çağrıları zemzem diye ikram edilen baldıran zehrinden başka bir şey değildir… Hemen araya Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın sözlerini katalım. Fidan “Sınırımızın aşağısında bizi ABD-İNGİLTERE-FRANSA uğraştırıyor” diyordu… Sınırımızın aşağısı KÜRT BÖLGESİ, KÜRT sorunu ve beraberinde BÖLGESEL DENKLEM İÇİN GEREKLİ UNSURLARI BÜNYESİNDE TAŞIYAN COĞRAFYAYDI. Bahçeli’nin sözlerini CHP’nin çıkışlarını alt alta koyduğunuz zaman DIŞARISINI görüyordunuz! Bahçeli de CHP’nin ABD’ye yakın olduğu vurgusunu yapıyor “DIŞ GÜDÜMLÜ ZİLLET CEPHESİ” sözüyle altına imzasını atıyordu. Gerçekten de bölgedeki KÜRT SORUNU çözülecekse bu ABD’ye rağmen olmazdı. İki kez IRAK’a gelme, girme nedenleri buydu! Doğru mu? Net… Devam… Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek “CHP, yüzde 90 oy da alsa iktidar olamaz. İnsanlar aldanıp oy da verse, ne buna ordu razı olur ne polis razı olur” dedi. Perinçek, CHP’nin iktidar olması için ABD’nin Türkiye’yi işgal etmesi gerektiğini savundu! CHP’yi PKK ve Gülen cemaati ile işbirliği yapmakla suçlayan Perinçek, “Hiç kimse PKK’nın yandaşı olan bir partiyi Ankara’nın tepesine oturtmaz” dedi. Doğal olarak CHP’den sert cevaplar geldi. Kimin ne dediğinin bir önemi yok. Önemli olan TANIMLAR ve İŞARETLERDİ. Hem Devlet Bey hem Doğu Bey, CHP’nin ABD’nin yanında olduğunu vurguluyordu. Rahmetli Deniz Bey de böyleydi. Kılıçdaroğlu değildi. Bilinmesi gereken SİYASET sahnesine çıkılacağı zaman söylenmese de yazılmasa da iki EKOL’den birine yakın olma zorunluluğu vardı. Dünyaya ayar verenlerin dışında adım atma şansınız yoktu. CHP ısrarla ABD’nin yanında konumlandırılırken İNGİLTERE’nin hiç adı geçmezdi. KÜRESEL ARENADA mücadele eden iki güçten biri devamlı öne çıkarılırken diğeri ise hiç görünmüyordu. Başkan Erdoğan’ın CHP ile sıcak temasa yeşil ışık yakmasını doğal olarak dışarıdan değerlendiriyorum. Erdoğan, ABD’yi dışarıda tutmamak için ortak bir zemin oluşturabilir miyiz hesabını yapmaktaydı. Son derece anlaşılır bir adım bu. Bahçeli ile Perinçek’in CHP üzerinden vurduğu yer de burasıydı! CHP hedef alınsa da aslında mesajlar AK PARTİ’ye gitmekteydi, verilmekteydi. 17/25 Aralık’la, Gezi ile başlayan 15 Temmuz’la sonuçlanan süreçten sonra ABD ile selamın sabahın kesilmesini isteyenler olduğu gibi bunun gerçekçi olmadığını, çıkarlar açısından sıkıntı taşıdığını söyleyenler de vardı. Yakın tarih bize TÜRKİYE’nin konumunun çok önemli olduğunu göstermiştir. Şimdi de öyle. Türkiye kimin yanında duracaktı. İngiltere öne çıksa ABD, Londra sahne alsa Washington bastırırdı. Türkiye karışırdı. Bu şaşmaz bir ilkeydi! NATO ile cemaatler ile para ile geliyorlardı. “GELMEK” için bir yol buluyorlardı. Bunu bir türlü bertaraf edemiyorduk. Şimdi durum yine sıkıntılı. Sınırlarımızın aşağısı karışık. Finansal olarak bu adamlara rağmen YATIRIMCI bulmak kolay değil. ABD ile İNGİLTERE’nin bölgedeki planları farklıydı. Türkiye her ikisine de karşıydı. Londra bölük pörçük küçük yapılar isterken, ABD parçalamanın kolay olduğunu bildiği halde KONTROL etmenin zorluğunu yaşayıp öğrenmişti. Sarışın mavi gözlü insanlar bölgeyi kontrol edemezdi. Onlar da “TÜRKİYE bu sorumluluğu alsın bölgenin abisi olsun” diyordu. ANKARA bunu sıkıntılı ve sorunlu bulunca aşağıda YPG/PKK büyütülüyordu. Büyüklerin amacı değişmediği sürece aşağıda sıkıntı bitecek gibi görünmüyordu. Bunun yansıması da içeride partiler arası ilişkilerde gizliydi.”