“İdeolojik formasyon ve eğitim” üzerine
Edebiyatçı-yazar Zeynel Abidin Danalıoğlu, “İdeolojik Formasyon ve Eğitim” konulu bir sohbet verdi. Danalıoğlu, İbda fikriyatına bağlılığın körü körüne sadakat değil, sürekli sorgulama ve kendini geliştirme süreci olduğunu vurguladı. Gençlerin bu fikriyata ilgi duymalarının büyük bir şans olduğunu belirten Danalıoğlu, ideolojik formasyonun kişinin düşünce ve davranışlarını İbda’ya göre şekillendirmesi olduğunu ifade etti. Büyük Doğu Akıncıları Derneği, 20 Temmuz 2024 Cumartesi akşamı edebiyatçı-yazar Zeynel Abidin Danalıoğlu’nu ağırladı. Danalıoğlu, “İdeolojik Formasyon ve Eğitim” başlıklı sohbetinde, İbda fikriyatının özünü ve bu fikriyat çerçevesinde bir dava adamı olmanın gereklerini derinlemesine ele aldı. Danalıoğlu, bir dava adamı olmanın sadece inandığı fikri desteklemekle sınırlı kalmadığını, o fikri özümseyerek ve yaşayarak mümkün olduğunu vurguladı. “Bağlılık nedir?” sorusuna cevap arayan Danalıoğlu, İbda’ya bağlılığın, bir partiye veya takıma duyulan körü körüne sadakatten farklı olduğunu, bir fikri “bu doğrudur” diyerek kestirip atmak olmadığını, aksine sürekli bir sorgulama ve kendini geliştirme süreci gerektirdiğini anlattı. Sohbette gençlere özel bir vurgu yapıldı. Danalıoğlu, gençlerin günümüzün yozlaşmış kültürel ortamında İbda fikriyatına ilgi duymalarının büyük bir şans olduğunu söyledi. Ancak bu şansın değerlendirilmesi ve sorumluluk hissiyle bir şeylere el atılması gerektiğinin altını çizdi. İdeolojik formasyonun önemine değinen Danalıoğlu, bunun “kişinin kendi anlayışını, hissini, fikrini ve zikrini bağlı olduğu fikrin kisvesi altına sokmak” olduğunu, o fikir gibi düşünmek değil, o olmaya çalışmak olduğunu ifade etti. Formasyon ve eğitimin, kişinin muhalif fikir ve olaylar karşısında doğru kararlar verebilme ve gerekeni yapabilme yeteneğini geliştireceğini, bir nevi otonom hareket edebilme kabiliyeti kazandıracağını belirtti.
ÖNE ÇIKAN VİDEO Danalıoğlu, bu noktada günümüz toplumunda bireylerin kendi iradeleriyle karar verme kabiliyetlerinin zayıfladığını, çoğunluğun “sistemin dokuma hatası” olarak kimliksizleştirildiğini söyledi. Dinleyicileri, çevrelerindeki insanların hassasiyetlerini ve uğraştıkları “boş şeyleri” gözlemlemeye, onlarla fikir alışverişinde bulunarak farkındalıklarını arttırmaya davet etti. İbda fikriyatının, hayatın her alanını kapsayan bir dünya görüşü sunduğunu ve bu nedenle bir İbda mensubunun her konuda donanımlı olması gerektiğini vurgulayan Danalıoğlu, sohbette, felsefeden sanata, fıkıhtan tarihe, edebiyatın her türünden eserlere aşina olmanın da önemini vurguladı. Bu eserlerin, sadece bilgi ve kültür kazanmak için değil, fikir için fayda devşirmek amacıyla okunması gerektiği belirtildi. Danalıoğlu, hem iyi hem de kötü eserleri okuyarak eleştirel bir bakış açısı geliştirmenin önemine dikkat çekti. Bir eserin kötü olduğunu söyleyebilmek için bile o eserden haberdar olmak gerektiğini, bu nedenle farklı türde eserlere “kıyısından köşesinden” de olsa bakmak gerektiğini anlattı. Danalıoğlu, sohbetini İbda külliyatı dışında okunabilecek Türk ve Batı edebiyatından yazar ve eser örnekleri sunarak zenginleştirdi. Divan şiirinden, Tanzimat ve Cumhuriyet dönemi edebiyatına, Dostoyevski, Balzac ve Dickens gibi Batılı ustalara kadar geniş bir yelpazede okuma önerileri sundu. Sohbetin sonunda Danalıoğlu, İbda mensuplarının sadece bilgi ve kültür sahibi olmakla kalmayıp, bunları doğru bir şekilde kullanabilme becerisine de sahip olmaları gerektiğini vurguladı. Zekanın tek başına tehlikeli olabileceğini, nefse yenik düşüldüğünde bilgi ve kültürün kötüye kullanılabileceğini belirterek, bu konuda dikkatli olunması gerektiğini söyledi. Danalıoğlu, sohbetini İbda’cı gençlere, “işin hakkını vererek” çalışmaları, samimiyet ve sorumluluk bilinciyle hareket etmeleri ve İbda fikriyatının ışığında kendilerini sürekli olarak geliştirmeleri çağrısıyla sonlandırdı.