Türkiye ‘adalet’ için Lahey’in kapısında! Soykırım dosyasını bugün veriyoruz
Türkiye, bilgi ve belgelerle ispatladığı İsrail soykırımı dosyasını bugün Lahey Adalet Divanına verecek ve davaya müdahil olmak için başvuruda bulunacak.YEŞİM ERASLAN’IN HABERİ / ANKARA – Türkiye, Güney Afrika’nın Uluslararası Adalet Divanında (UAD) İsrail’e karşı açtığı soykırım davasına müdahil olmak için hazırladığı dosyayı bugün Lahey’e sunacak. UAD’deki Güney Afrika’nın İsrail başvurusuna bugüne kadar Nikaragua, Kolombiya, Libya, Meksika, Filistin ve İspanya müdahillik talebinde bulundu. Divan, bu başvurular ile ilgili henüz karar vermedi. Kurallara göre Divan, müdahillik beyanını görülmekte olan davanın tarafları olan Güney Afrika Cumhuriyeti ve İsrail’e bildirerek yazılı beyanlarını isteyecek.DAVA SÜRECİ 4-5 YIL SÜREBİLİRİsrail’in karşı görüşünü sunması için son tarih 28 Temmuz 2025 olarak belirlendi. Divan’ın bugüne kadarki içtihadı göz önünde bulundurulduğunda, dava sürecinin 4-5 yıl sürebileceği değerlendiriliyor. Ankara’nın Lahey adımını gazetemize değerlendiren Milletlerarası Hukuku Uzmanı Doç. Dr. Hakan Erkiner, Türkiye’nin Divan statüsünde bütün devletlere tanınan hakkı kullandığını ifade etti.Soykırım gibi yasakların hukukta emredici hüküm niteliğinde olduğunu ve bütün devletlerin yükümlülüklerinin bulunduğunu anlatan Erkiner, Türkiye’nin İsrail’le ticareti durdurarak en ciddi yaptırım uygulayan ülke olduğunu hatırlattı. Divandaki yargılamaya başka ülkelerinde müdahillik talebinin bulunduğunu belirten Erkiner “Bölgenin en güçlü devleti olarak Türkiye’nin böyle bir davaya katılması çok önemli. Bu durum, İsrail aleyhine alınacak kararı kuvvetlendirecek, meşruiyetini ve hukuki etkisini arttıracak bir netice doğuracak. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde (BMGK) veto edilmesi nedeniyle UAD kararlarının uygulanmaması önemli bir problem” dedi.İKİYÜZLÜLÜKLERİ GÖRÜLDÜAteşkese ilişkin BMGK’nin kararını ABD’nin veto etmediğini hatırlatan Erkiner “Artık uluslararası hukuku kendilerinden olanlar ve olmayanlara karşı farklı uyguladıkları gün gibi aşikârdır. Koskoca UAD ve BMGK’nin kararlarının dahi bir etkisi olmuyor. Ama buna rağmen meşru olan yol bu ve Türkiye de bu yolu takip ediyor. Buradaki ikiyüzlülük çifte standart artık ispat oldu. Dolayısıyla bütün dünya halklarının, Batılı olmayan bütün milletlerin dünyada kendilerini korumak adına bu mekanizmalara güvenemeyeceklerini, batının bunları sabote edeceğini, bloke edeceğini artık çok iyi bilmeleri lazım. Önce kendi millî güvenlikleri, kendi ittifak sistemleri ve devamında da yeni bir dünya sistemi arayışı ister istemez sergilenecek” ifadelerini kullandı.