Sosyal

Libya’dan Türkiye’ye ‘birleşelim’ teklifi



Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Enstitüsü, Güvenlik Stratejileri ve Yönetimi Anabilim Dalı’nda Dr. Öğretim Üyesi olarak görev yapan Yusuf Aydın, Türkiye-Libya ilişkilerini Tercüman için analiz etti.Çarpıcı analiz şöyle:TÜRKLER OLMADAN YAZILAMAYAN LİBYA TARİHİ”Libya’da ne işimiz var” diyenlere 100 yüz yıl öncesinden bir cevap geliyor. Enver Paşa’nın Şeyh Senûsî’ye halifelik teklifinde bulunduğunu, Libya’nın çok değil yarım asır önce Türkiye’ye bağlanmak istediğini biliyor muydunuz? Gelin Libya’nın Türk tarihi ile kesişen noktalarına ayrıntılı bakalım.15 Ağustos 1551’de Turgut Reis’in Malta şövalyelerinden aldığı Trablusgarp, bu tarihten itibaren İtalyanların 1911 yılındaki istilasına kadar 360 sene Türk hâkimiyetinde kalmış oldu. Resmî dili Arapça olup ahalinin %97’si Sünni Müslümandır. Osmanlı hâkimiyetine geçtikten sonra 1860’ta ilk matbaa kuruldu ve Türkçe-Arapça yayımlanan Trablusgarp gazetesi neşredildi. 1878’de Osmanlılar Rusya’ya yenilince ardından Fransa Tunus’a, İngiltere de Mısır’a girdi. Emperyalist yarış gereği sıra artık Libya’ya gelmişti. Tedbir alan Sultan Abdulhamid, Medeniye tarikatı lideri Şeyh Zafir’i İstanbul’a davet etti. Libya’nın eşrafının çocukları, Kabataş’taki aşiret mektebine tahsil için alındı. Bu, sadakati güçlendirmeye yönelikti.Sanayi İhtilali ile birlikte artan ham madde ihtiyacı, gelişmiş ülkeleri sömürge arayışına itti. Sanayileşmesini geç de olsa tamamlayan İtalya da sömürge arayışındaydı.[1]İtalya, 1861’de birliğini tamamladıktan sonra;[2] ilkin Tunus’a girmek istediyse de buraya Fransa’nın yerleşmesi üzerine 1880’li yıllarda Habeşistan’a girdi ancak 1896’da yenildi. İtalya, Eylül 1911’de Osmanlı toprağı Libya’ya saldırdı. Osmanlı hükûmetinin gönderdiği subaylar (Mustafa Kemal, Enver Paşa ve diğerleri), işgal karşısında başarılı bir mücadele verdiler. Bunda Senûsiyye tarikatının mühim desteği olmuştu.[3] Ancak 1912’de Balkan devletlerinin Osmanlı Devleti’ne harp ilan etmeleri üzerine Babıali, Libya’dan kuvvetlerini çekti ve Ekim 1912’de Lozan’da Ouchy Antlaşması imzalandı. Bu antlaşmayla Halife-Sultan’ın dinî nüfuzu devam ediyorsa da artık Osmanlı Devleti Afrika’daki son kalesini kaybetmiş oluyordu. Halife-Sultan’ın bu dinî nüfuzu, İtalyan kamuoyunu devamlı rahatsız edecek ve 1915’te açılacak olan harbin bahanelerinden biri olacaktı. Babıâli, 1914’teki harbin başlarında Cihad-ı Ekber ilan etmesine rağmen henüz tarafsız olan İtalyanları ürkütmemek için Senûsîlere İtalya’nın cihattan müstesna olduğunu bildirdi. Ancak el altından Senûsîlere silah ve mühimmat göndermeyi ihmal etmedi.İtalyan basınında harbin yankılarıHarbin başlarında tarafsız olan İtalya, “egoïsme sacré” (mukaddes hodkâmlık) arzusundaydı: Kim daha fazla toprak verirse… Daha doğrusu peşinde olduğu düşünce, İtalya irredenta’ydı.[4] Üzerinde hak iddia ettiği toprakların bir kısmı Avusturya’da olduğundan güçlü bir Avusturya İtalya’nın işine gelmezdi. Ayrıca “Hasta Adam”[5] Osmanlı Devleti, yakında dağılacak düşüncesiyle bu son Türk imparatorluğundan hisse kapmak fikri de vardı. Birliğini tamamlamış olan İtalya, artık emperyalizm peşindeydi. Avusturya ile yaptığı altı aylık görüşmelerden sonra Almanya ve Avusturya-Macaristan ile yaptığı 1882 Muahedesi’ni feshettiğini bildirdi. Mayıs 1915’te Avusturya’ya, üç ay sonra (20 Ağustos 1915) Makyavelist bir siyasetle Osmanlı Devleti’ne harp ilan etti.Bu sıralarda İtalyan kamuoyu, Türkiye’nin aleyhine geçmiş ve Katana’da saldırıya uğrayan Osmanlı Şehbenderhanesi’nin bayrağı yırtılmıştı. Babıâli, İtalyan tasallutundan kendisini kurtaramamıştı, İtalya ise kesin kararlıydı. Türkiye’ye dönmek isteyen 8.000 İtalyan’a dönmek müsaadesi vermiyor, Türkiye İtalya’nın düşmanlarıyla görüşüyor, Uşi Muahedesi ihlal ediliyor, Libya’ya silah gönderiliyor ve Senûsîlerle daimî temas hâlinde olduğu bahaneleriyle Babâli’yi itham ediyordu. Oysa bu 8.000 kişinin İtalya’ya dönemeyişi, İzmir limanının mayınlarla dolu oluşundandı.Münasebetlerin kesilmesi üzerine İtalya Sefiri Marki Garoni ve Türkiye’nin Roma Sefiri Nabi Bey, pasaportlarını alarak ayrıldılar. Bundan böyle Osmanlı menfaatlerini İspanya sefareti deruhte etti. İtalya Milliyetçi Partisi’nin yayın organı Idea Nazionale; Ouchy Muahedesi’nin ihlalinden, 12 Ada’nın hemen ilhak edilmesi gerektiğinden bahsediyordu. Keza Giornale d’Italia, Il Mesagero, Coriere d’Italia, Coriere della Sera, Perseveranza, Scolo ve diğer İtalyan gazeteleri ağız birliği içinde Türkiye’ye saldırdılar ve harbin kaçınılmazlığını savundular.ANALİZİN DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir