Sosyal

Doktor anne Mustafalar ölmesin Besteler acı çekmesin diye adalet arıyor…

Trafik terörü her gün can almaya devam ederken bir anne, ölümden dönen kızı ve aynı kazada hayatını kaybeden arkadaşı için imza kampanyası başlattı. Ocak 2023’te Söke Aydın yolunda meydana gelen kazada karşı yöndeki TIR refüjü aşarak Tıp Fakültesi 5. sınıf öğrencisi Beste Ceylaner’in kullandığı arabaya çarptı.

23 yaşındaki Mustafa Terzioğlu olay yerinde hayatını kaybederken Beste aylarca yatağa mahkum oldu. Daha önce de 2 kişinin ölümüne neden olan şoföre 6 yıl 8 ay ceza verilip 3 yıl da ehliyetine el konulduğunu söyleyen anne Dr. Gülay Ceylaner, 3 kişinin canını alan trafik canavarı için süresiz trafikten men cezası talebiyle bir kampanya başlattı. 17 Eylül’de İzmir’de gerçekleşecek duruşmaya dikkat çeken Dr. Ceylaner “Trafikte Can Alanlar Artık Durdurulsun” kampanyasıyla duruşmaya kadar 25 bin imza toplamayı hedefliyor.

JANDARMADAN GELEN ACI TELEFON
Dr. Gülay Ceylaner kızının ağır yaralandığı kazadan sonra duygularını bu cümlelerle kağıda döktü…
“Ben bir anneyim. Ben bu ülkenin bir aydınıyım, doktoruyum, akademisyeniyim. Ben bir sürücüyüm. Ben bu ülkede yaşayan bir bireyim. Sizinle paylaşmak istediğim ve dikkatinizi çekmek istediğim nokta şu: Trafik kazasında biri ölünce cezası nedir biliyor musunuz? Ben öğrendim. 24 Ocak 2023 saat 18.08 Ankara’da yoğun bir iş gününden sonra eşimle işyerinde bir telefon aldık. Kaçınız jandarmadan telefon aldı bilmiyorum. Ama jandarma kendini tanıtınca içiniz cız ediyormuş. Gülay Ceylanerle mi görüşüyorum. Kızınız Beste, Söke Aydın yolunda bir trafik kazası yaptı.

Türkiye’de her yıl binlerce kişinin trafik kazalarında hayatını kaybettiğini hatırlatan Dr. Ceylaner, “Artık bu acıların son bulması için hep birlikte sesimizi duyurmalıyız” ifadelerini kullandı.
O an dünyadan kopuyorsunuz. Duymak istemiyorsunuz direk kapatmak istiyorsunuz telefonu ama kapatamıyorsunuz. Nesi var kızımın? Karşıdan jandarmanın sevgi dolu samimi sesi “endişelenmeyin sadece kolu kırık” Emin olun ses tonu ve konuşmanın vurgusu kazınıyor beyninize. Kızım iyi. Sadece kolu kırık. Babası arabayla gidip kızımı alıp geliyim dedi, arabayla gitme tam bir anlayalım diyebildim. Sonra nakledildiği hastaneyi ısrarla arayarak haber aldım. Doktor değilim artık. Sadece anneyim bir ışık arayan. Kızım, Bestem tıp öğrencisi 5. Sınıf. Ders çalışmaya gitti daha 2 saat önce bıcır bıcırdı, konuştum. Gerçek mi bunlar. Sonunda doktora ulaşıyorum. Tüm uzun kemiklerde parçalı kırık var. Karaciğerde yırtık, böbrek fonksiyonları bozuk, akciğerde pnömotoraks. Göğüs sıkışması var, kafa travması, çoklu organ yetmezliği. “Çok ciddi hayati tehlike var, hemen gelin.” Ben Ankara’dayım. Orası Dünyanın öbür ucu… Nasıl geleyim. Uçak… uçak yok. İstanbul aktarmalı saat 22.00’ye bulduk. Ama saat 19:00. Nasıl geçer o üç saat. Geçmiyor.

Anne Ceylaner, Change.org üzerinden başlatılan ve şu anda 16.500 imzaya ulaşan kampanyada 17 Eylül’deki duruşmaya kadar 25 bin imza toplamak için, “her anneden imza istiyorum” dedi.
BİR KELEBEK KADAR ÖMRÜN OLDU MUSTAFAM
O sırada sosyal medya kazayı tüm detayları ve fotoğrafları ile paylaşmış. Oğlum görmüş, aradı beni “annem.. maalesef arabada bir arkadaşları kaza anında vefat etmiş”. Mustafa’mız. Daha 23 yaşında. Bakamadım fotoğraflara, hayat durdu sanki. Kızım diyebildim. Küçük bir ilçede… Böyle bir travma o da kurtulamaz ki… Gidiyorum ama dile getirmiyorum. “Yaşıyor mu” sorusu gitmiyor kulaklarımdan. Öldü ama söylemiyorlar diyorum küçük küçük. İçime içime ağlıyorum.

Sonra “Adnan Menderes Üniversitesi’ne sevk” dediklerini duyuyorum. Bu ne demek biliyor musunuz? Ölmedi demek. Az da olsa şansımız var. Nefes alamıyorum. Unutuyor muyum nefes almayı. Yoo alıyorum ama niye hava girmiyor ciğerlerime bilmiyorum. Geçen hafta kızıma hediye spor ayakkabısı almıştım. Görmedi bile daha, onu giyecek ölemez diyorum. Odasının kapısına hiç bakamıyorum. Yoldayız artık uçakta. Uçaktayız. Yanımda oturan kızı fark ettim. Kızımla yaşıt.. Hava soğuk sanırım. Saçında renkli bir bere var. Gözümü alamıyorum bereden. Almak istiyorum o bereyi. Kaça satar ki diyorum. Kızım giysin onu… Kalbimin ölmesin çığlıkları… Ölemez daha bereyi giyecek ya… Ama alamıyorum. İşte haber aldıktan sonraki 5 saat.

Kızının hayata dönüş sürecinde bebek gibi her hareketini kutladıklarını söyleyen Dr. Gülay Ceylaner, maalesef Mustafa’nın annesi tek oğlunu toprağa verdi” dedi.
15 ÜNİTE KAN, 350 DİKİŞ
Sonrası mucizelerle dolu…Yoğun bir tedavi süreci ve ameliyatlar 15 ünite kan nakli, yoğun bakım süreci. Yeniden doğdu prensesim. Elini kolunu ayağını oynatamıyor. Gözyaşlarını ben sildim. Saçlarındaki cam kırıklarını temizledim. Her şeyi baştan öğrendi. Bir bebeğin büyümesi gibi… Elini kapatıp açabildi, sonra ayaklar. Mustafa’yı öğrendiğinde bir eliyle gözünü silebildi. En zoruydu o an. Dişini fırçaladı yatakta nasıl sevindik. Sonra kaşık tutabildi, küçük bir bebeğin sakarlığında… yataktan ayaklarını sarkıtarak oturdu. Sporcuydu kızım kickbokscu. Nasıl da incecik kalmış o bacaklar, o ana kadar fark etmemişim. Nefes alıyor ya gerisi boş benim için. Sonra tekerlekli sandalye… Nasıl bir özgürlük… Çay içtik kafeteryada. Hayatımda içtiğim en güzel çayı. Tuvalete gitti ilk defa, sonra walker, baston ve adım adım yürüme. Dayanıklıdır benim kızım. Siz hiç ortopedik hastaya fizik tedavi verilirken gördünüz mü? Her gün, iki sefer ve her biri 1 saatten uzun tedaviler, gözlerinden domur domur yaş gelerek, bacağına çivi sokuyor gibi bağırtan, ağlatan bir acı. Eşim, dayanamayıp kapının dışına nefes almaya çıkıyordu bazen. O prensesine hiç kıyamaz ki, babasının kelebeğidir o. Ben mi ne yaptım.. dayanmak şöyle dursun bir kısmını ben yaptırdım tedavilerin. “Annecim acıyo” dediğinde devam etmek zorundasınız tamam şimdi bitti deyip daha fazla güçle yapıyorsunuz hareketi. Yapmazsam hayat boyu sakat kalacak. Belki ömür boyu merdiven çıkamayacak. Onun gözlerinden yaşlar gelirken benim kalbim sıkışırken devam ettik tedavilere. Hala da devam ediyoruz.

ALLAH BANA İKİNCİ BİR ŞANS VERDİ
Kızım ne dedi biliyor musunuz “söylenmeye hakkım yok, Allah bana ikinci bir şans verdi” dedi. Kol ve bacaklarında, göğsünde 300-350 tane dikiş 40-50 cm kesi izleri. Bunlara bakan bir arkadaşına “ben bunlarla yaşarım, demek ki bu dünyada yapacak şeylerim varmış, hastalara yardım edecekmişim” dedi. Güçlüdür benim kızım. Ben ağlamadım. Ağlayamadım. Dik durmam gerekti. Dik durdum her anne gibi. Bir de Barkın var aynı kazada yaralanan. Bestemi uyandıran, nefes almasını söyleyen.

Kazayı saniye saniye hatırlayan. Nasıl bir travma. En sevdiği iki arkadaşının biri ölünce ve biri de ağır yaralı olunca onun yaşadığı acılar nasıl da önemsiz gibi kaldı. Hep ben iyiyim dedi. Hatta niye bana bir şey olmadı da Beste ve Mustafa bunları yaşadı deyip içten içe suçlandı yavrum, sessizce ameliyatlarına girdi acısını içine gömerken. Barkın’ımızın acıları diğer acıların arasında kayboldu gitti. Allah kimseye yaşadıklarımızı yaşatmasın. Ben çok şanslıyım, hep şükrediyorum kızıma tekrar kavuştum. Ama Mustafa’nın annesi? Onun tutunacak hiçbir şeyi yok.
ÖNCEKİ İKİ KAZADA İKİ ÖLÜ 31 YARALI
Ve maalesef öğrendim ki arabamıza çarpan TIR şoförünün üçüncü ölümlü kazasıymış. Daha önce iki kişiyi daha öldürmüş, şimdi de Mustafa. Şoförün yaptığı diğer kazada da bir ölü 31 yaralı. Bir Mustafa ve bir Beste de orda var yani. Bir de kadını geri geri giderken öldürmüş. Mesleği şoförlük olan bir kişi, 3 kişinin ölümüne yol açıyor. İki kişinin de ağır yaralanmasına. Daha önceki ölüme yol açtığı kazalarda 2 yıl ehliyeti alınmış, 2 ay da hapis yatmış. Aflarla falan çıkmış. Bizim kazadan sonra 6 ay içerde kaldı. Şimdi dışardan yargılanıyor. Ama ehliyetini geri aldı…

Daha önce de bir işçi servisine çarparak 1 kişinin ölümüne ve 31 kişinin yaralanmasına sebep olan TIR şoförü Serkan Hızlı kazada şekerinin düştüğünü iddia etse de aşırı hızlı olduğu tespit edildi.
10 YIL SONRA YİNE TRAFİKTE
Bir hafta önce mahkemenin sonuçlandığını ancak adalet arayışlarının sürdüğünü belirten Dr. Gülay Ceylaner, konuyla ilgili şu açıklamalarda bulundu: “Bu süreçte öğrendim ki trafik kazası ile birinin ölümüne yol açarsanız burası önemli alkollü değilseniz “Taksirle insan öldürmüş oluyorsunuz.” Yani istemeden, öngörmeden. Zarar veren kişi yeterli dikkatte ve özende bulunmamış oluyor. Açıkçası bu davada benim korkum buydu. Ayrı ayrı üç ölüme çok sayıda ağır yaralamaya yol açsa da basit taksir denmesinden korktum. Ancak mahkeme heyetinin bakışı da bizim düşündüğümüz gibi oldu. Ağır cezadaki yargılamalar bu arada tek hakimle değil heyet halinde toplanan 3 yargıç tarafından görüşülüyormuş. Duruşmada ağır yüklü olmasına rağmen tırın çok hızlı olduğu ortaya kondu. Şoför şeker hastalığı olduğunu beyan etti ama hiçbir belge sunmadı. Sunabilse de ne kadar olayı hafifletecekti ki zaten, rahatsız hissettiysen çek kenara değil mi? Ama ben şeker hastalığı olduğunu sanmıyorum. Bu arada daha önceki ölüme sebebiyet verdiği kazada da suçu: “seyir halindeyken dikkatini yol ve trafiğe vermemek” olarak belirlenmiş. Ne kadar net ve açık değil mi? Sen bir “ağır vasıta” kullanıyorsun ve dikkatini yola vermiyorsun. Bizim kazada da muhtemelen aynı şey oldu. Ben ya telefonla oynadığını ya da uyuduğunu düşünüyorum. Bu yaptığı ise Mustafa’yı 23 yaşında hayattan kopardı. Ailesinden arkadaşlarından etti. Benim kızımın da hayata tutunabilmek için 1 yıl çaba göstermesine yol açtı. Daha da çok uzun süre tedavi devam edecek. Mahkeme heyeti tüm bu gerçekleri değerlendirince “Bilinçli taksir” cezasını verdi. Bu ne demek derseniz, kaza olabileceğini öngörüyor yine de dikkat etmiyor ve kaza meydana geliyor demek. Mesela yüksek hız buna giriyor. Kurallara uymamak bunlara giriyor. Bu sebeple 6 yıl 8 ay ceza aldı. 3 yıl da ehliyetine el kondu. Ehliyeti hapisten çıktıktan sonra alınacakmış. Bu sürenin hepsini yatarsa yaklaşık 10 yıl trafikten uzak duracak anlamına geliyor. 3 yıl maalesef kanunen verilebilecek en uzun ehliyetine el koyma süresiymiş. Daha önceki iki ölümlü kazada hatırladığım 3 ay yatmış çeşitli adlarla çıkmış ehliyeti de kısa süreli alınmış. Toplam bu kadar ceza aldı.”
“MUSTAFALAR YAŞASIN” HASHTAGİYLE KAMUOYUNA ÇAĞRI
Dr. Gülay Ceylaner, bu sürecin sadece kendi ailesinin adalet arayışı olmadığını vurgularken, “Bu kampanya, Mustafa’nın ve onun gibi trafik terörüne kurban giden tüm gençlerin hatırasını yaşatmak için başlatıldı,” ifadelerini kullandı. #MustafalarYaşasın etiketiyle başlattığı kampanya aracılığıyla kamuoyunu bilinçlenmeye ve adaletin sağlanması için destek vermeye davet eden Ceylaner, “Sesimizi ne kadar güçlü duyurursak, bu tür kazaların önlenmesi için o kadar büyük bir adım atmış oluruz.” şeklinde konuştu. Dr. Ceylaner, “Amacımız, sadece Mustafa’nın hatırasını yaşatmak değil, gelecekte benzer trajedilerin önüne geçmek için yasal reformların yapılmasını sağlamak” dedi.
HEDEF 17 EYLÜL’E KADAR 25 BİN İMZA
Bu kampanyanın, trafikte hız, dikkatsizlik ve sorumsuz davranışların bedelinin insan hayatıyla ödenmemesi için önemli bir adım olduğunu ifade eden Ceylaner, “Herkesin bu mücadelede söyleyecek bir sözü var” dedi. “Trafikte Can Alanlar Artık Durdurulsun” kampanyasına destek vermek için, Change.org üzerinden katılım sağlanabiliyor. “Her imza, trafikte sorumsuzca hareket edenlerin durdurulması ve adaletin sağlanması için atılmış bir adımdır,” diyen Dr. Ceylaner, topluma seslenerek kampanyaya daha fazla destek beklediklerini ifade etti. Dr. Ceylaner, kampanyanın hızla büyüdüğünü ve 17 Eylül’e kadar 25 bin imza toplayarak davanın seyrine katkı sağlamak istediklerini belirterek “Bu sadece bir başlangıç. Trafikte can alanların durdurulması ve daha ağır cezaların uygulanması için mücadelemiz sürecek” dedi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir