Nihat Nasır, savunma sanayiine yönelik destek düzenlemesine karşı çıkanları eleştirdi. Nasır, 750 liralık katkı payını ödememek için çeşitli yollara başvuranları hainlikle suçladı. Ülke savunmasının güvenlikten önce geldiğini vurgulayan yazar, bu kişilerin milli güvenliği hiçe sayarak devleti zayıflatmaya çalıştıklarını belirtti. Nasır, bu tavrın devletin geleceğini tehdit ettiğini dile getirdi. İşte Nihat Nasır’ın Haber7’deki yazısı: “Geçtiğimiz günlerde, AK Parti tarafından hazırlanan bir düzenlemeye göre; Savunma Sanayii Destekleme Fonu’na (SSDF) aktarılmak üzere, tapu, araç alım-satımı, gelir vergisi beyannameleri, SGK prim bildirgeleri ve limiti 100 bin liranın üzerinde olan kredi kartlarından katılım payı kesilmesi planlanıyor idi.
Haber duyulur duyulmaz malum kesimde gözle görülür bir hareketlenme oldu.
Sözde sanatçı bozuntularından tutun da gazetecisine, siyasetçisine varıncaya kadar tüm kesimlerde rahatsızlık emareleri baş gösterdi.
İnanılır gibi değildi ama azımsanmayacak sayıda şahıs, topu topu 750 liralık bir destekte bulunmamak için türlü yöntemlere tevessül ediyordu.
Kartını iptal edenleri mi dersiniz yoksa adını vermeye bile tenezzül etmediğim sanatçı bozuntusu gibi kart limitini 99 bin liraya düşürenleri mi dersiniz, kırıla gidiyordu…
Küçük çaplı bir kıyamet koptu desek abartmış olmayız…
Dünyanın hiçbir yerinde benzer bir durum yaşanmaz!
Başta ABD olmak üzere birçok ülkede ‘savunma sanayii’ denildi mi, akan sular durur.
Yahu adı üzerinde, ‘Savunma…’
İster ilkel ister gelişmiş olsun bir insan topluluğu için en önemli mesele ‘güvenliktir!’ Ekmekten bile önce gelen ‘güvenlik’ olgusunun ete kemiğe bürünmesi hadisesidir savunma…
Zira güvenliğin olmadığı yerde, vaz geçtim diğer insani ihtiyaçlardan, ekmek de olmaz, özgürlük de…
Bir kimse, ülkesinin savunması söz konusu olduğunda böylesine nobran, böylesine kayıtsız, böylesine bigâne olabiliyorsa, hiç kimse kusura kalmasın, ona adlı adınca ‘hain’ denir.
Gelen bilgiler, neredeyse yüz binlerce kişinin aynı yönteme başvurduğunu gösteriyor…
Vah ki, ne vah!..
Ne yani, Allah korusun, bir savaş olursa, bunlarla mı savaşa girilecek?
Bunlara güvenerek mi ülke zorluk süreçlerine dahil olacak?..
Bu türden kimseleri aleni bir biçimde destekleyen medya mı ülke sırlarını afişe etmeyecek?..
Hiç şüpheniz olmasın ki bunlar, Allah muhafaza, böylesi sıkıntılı bir süreçte, düşmanlarla da gözlerini kırpmadan iş birliği yaparlar!
Devlet sırrı demeden en stratejik bilgileri ona buna servis ederler…
Değil mi ki, 750 lira için böyle kıyametler koparıyorlar, daha büyük paralara memleketi de satarlar, devleti de…
Meselenin imkânsızlık yahut parasızlık olmadığını herkes biliyor.
Feveran eden bu kitlenin başını çeken sanatçı bozuntusunun çay parası bile değildir tahsil edilmesi planlanan miktar…
Konunun ‘para’ olmadığını kendileri de açık açık söylüyorlar zaten…
Bu tavırla, bu ülkenin güçlü bir savunma sistemi oluşturmasını zerre kadar önemsemediklerini deklere etmenin de ötesinde, herhangi bir savunma sistemine dahi karşı olduklarını gösterdiler.
Bu ne anlama geliyor?..
Şu anlama tabii ki…
Ülke, sözgelimi İsrail’le savaşa mı girecek?..
“Bize ne, girsin ve yenilsin!
Hatta ABD ve İsrail bu ülkenin yönetimini ele geçirsin!..”
Kafa tam olarak budur!
Çok uzun zamandır, bu gâvurlaşmış öznelere dair yazılar yazıyorum.
Açık söylemek gerekirse, bu kadarına ben bile ihtimal vermemiştim.
Yanılmışım ki, ne yanılgı…
Aslında bu hadise bir turnusol vazifesi gördü.
İhanetlerinden zaten şüphe etmediğimiz kesimlerin, esasen Türkiye’nin güçlenmesinden ve dünyada söz sahibi olmasından ötürü fevkalade rahatsızlık duyduklarına tanıklık ettik bu vesileyle…
Adlı adınca ‘iş birlikçi’ olduklarını ve bu ülkeye fayda sağlayacak hiçbir şeye katkı vermeyeceklerini gösterdiler büyük bir pervasızlıkla…
İhanette sınır tanımayan ve gâvur yandaşı olduğunu gizlemeyen bir medya organ dün şöyle bir başlık atmıştı iğrenç haberine…
“Çelik Kubbe, yandaşları mı yoksa ülke insanını mı koruyacak? …”
Gözlerime inanamadım…
Birkaç kez, yanlış mı görüyorum diye baktım…
Tam da gördüğüm gibiydi…
Varın siz hesap edin artık cehaletin, ahlaksızlığın ve ahmaklığın vardığı noktayı…
Devasa bir sistemin, kişi bazlı çalışabileceğini bile vehmedebiliyorlar…
Aslında bu sözün bittiği noktadır.
Mezkûr başlık bile tek başına, karşı karşıya kaldığımız tehlikeyi göstermeye kâfidir!
Bunlar, gâvurdan da daha aşağılıklar…
İnanın, daha hafif bir söz, malum kesime iltifat olur…”
