Suriye’nin geleceği nasıl inşa edilecek?
Bugünden geriye bakınca Arap ayaklanmaları sonrası, ülkelerin içine düştüğü durumu açıklamakta zorlanmayız. 13 yıllık Suriye iç savaşında yaşananları, gelinen noktada rejimin niçin çöktüğünü, muhaliflerin nasıl başarılı olduğunu da bugün için kolay izah edebiliriz.
Diğer taraftan, Arap ayaklanmalarının ülkelerin geleceğine yönelik etkisinin ne olacağına dair söz konusu dönemdeki analizlere bakıldığında kahir ekseriyetinin isabetli olmadığını da kolayca görürüz.
Dolayısıyla, bugünden Suriye’nin geleceği ile ilgili öngörülerde bulunurken öncelikle temkinli olmak gerekir. Yakın dönemin tecrübesini göz ardı edemeyiz. Arap ayaklanmaları sonrasında, Mısır, Libya, Yemen, Tunus gibi ülkelerin karşılaştıkları ve içine düştükleri durumdan dersler çıkarılmalı.
Suriye’de rejim yıkıldı. Yerine yeni bir düzenin tesis edilmesi zaman alacak. Suriye’de yönetimi devralan grupların ve aktörlerin şu ana kadar süreç yönetimine bakıldığında, yakın coğrafyalarda yaşananlardan ders aldıkları ve yakın geçmişte ortaya çıkan istikrarsızlıkların farkında oldukları sonucu çıkıyor. Yeni bir düzen tesis etmenin ne kadar zor olduğunun bilincinde olmaları, onları benzer yanlışlardan kaçınmaya teşvik edebilir.
Ancak, yeniden şekillenecek Ortadoğu denkleminde, çıkar mücadelesi yapan uluslararası güçlerin çok daha tarihsel ve derin tecrübeye sahip olduklarını da göz önünde bulundurmak gerekir.
Mevcut Suriye denkleminde, İsrail istikrarsızlaştırıcı saldırılarına devam ediyor. İran zayıflasa da, içeride kalan unsurları ile bozucu etki yapmanın yolarını arayacaktır. Rusya, yeni yönetimin tutumuna bağlı olarak, Suriye politikasını güncellemenin imkânlarına bakacaktır. ABD’nin Suriye’ye bakışı İsrail’in güvenliği çerçevesinde şekillenmeye devam edecektir. Bu anlamda PYD/YPG terör örgütlerine yönelik Trump’ın nasıl bir tutum takınacağı, Suriye’nin geleceği açısından önemli. Ancak, ABD’nin PYD/YPG’ye yönelik mevcut destek politikasını devam ettirmesinin güçlüğünü ve maliyetini anlaması fazla zaman almayacak. Dolayısıyla, küresel ve bölgesel aktörler, kendi çıkarlarına göre Suriye’nin geleceğine etki etmeye çalışacaklardır. Yeniden inşa sürecinde içerdeki farklı etnik ve dini yapıları kullanmanın, onları manipüle etmenin yollarını arayacaklardır.
Rejimin yıkılmasının ardından, başbakan Muhammed Gazi el-Celali’nin, yönetimi HTŞ’ye devretmesi Suriye içi dengeler açısından önemliydi. Bu aynı zamanda, yeni yönetime kısmi meşruiyet zemini sağladı. Şu an için Suriye’nin farklı yerlerinde çatışmalar hâlâ devam ediyor. Güvenlik tam sağlanmış değil. Geçiş dönemi için güvenliğin tam sağlanması gerekir. Yeni bir anayasa, siyasi sistem, seçim sistemi gibi konuları müzakereye açmadan önce, sürdürülebilir güven ortamı önemlidir. Bunun için “geçiş dönemi güvenlik sektörü”nün farklı muhalif grupların uzlaşısıyla yapılandırılması elzemdir. Ardından devlet kurumlarının işler hale getirilmesi şarttır. Bunlar yapılmadan, anayasal müzakerelere başlandığında, olgunlaşmamış ön talepler, maksimalist beklentiler çatışmaları yeniden alevlendirir.
Ancak bu geçiş sürecinde dikkat edilmesi gereken önemli bir husus da, geçiş sürecini yönetenlerin gücü nasıl olsa elimize aldık diyerek dışlayıcı ve baskıcı bir tutuma gitmelerini engelleyecek mekanizmaların öngörülmesidir. Bunu oluşturmak hiç de kolay değildir. Bu zor denklemde, mültecilerin geri dönüşünün sağlanması, ekonomik iyileşmeye dönük adımların atılması, günlük hayatın işler hale getirilmesi gibi konulara da öncelik verilmelidir. Toplumsal ve siyasi konuların ele alınmasında toplumun meşruiyet zeminde çoğunluğunun desteğinin sürdürülmesi ön şart olmalıdır. 61 yıllık Baas rejiminin ve 13 yıllık iç savaşın ardından Suriye’de yeni bir düzenin inşasının kolay olmayacağı da bilinmelidir.