‘Kemalist rejim demokrasiye imkan tanır mı? (6)’

0

İşte Uysal’ın kaleme aldığı o yazı;                      Bu yazı teoride ve pratikte demokrasi (6) yazısıdır                      İktidar çeşitleri şöyle sıralanabilir; Yerel (Belediye) iktidarı, Genel (hükümet) iktidarı, Küresel (Uluslararası) iktidar, Küresel iktidarın patronu Siyonist iktidar. Ki özellikle son bir yıldır,  görünürlülüğünü artırmış, diğer bütün iktidarlara işgal ve soykırımını  çılgınca alkışlatıyor. ABD ve Avrupa’nın devleri Küresel Siyonist iktidar yanında süt dökmüş kediye döndüler, mübağalasız. Kültürel iktidar,  iktisadi iktidardan da sözedilebilir. Kültürel iktidar Kemalizmin, iktisadi iktidar dünyada beynelmilel Yahudinin, Türkiyeyede ise TÜSİAD’ın elindedir. Bu iktidarlar birbirleriyle etkileşim halindedir. Asıl muktedir olan küresel, daha doğrusu Siyonist iktidardır. Kemalist rejim, Küresel ve Siyonist iktidarla uyumludur.                         Fakat, belkide kaçınılmaz olarak, iktidar dendiğinde akla, genel hükümet iktidarı geliyor. İktidar herşeyden haberdar ve herşeye de eli uzanır ve gücü de yetermiş gibi. Olumsuz herşeyin tek sorumlusu hükümet!  Mesela İzmir körfezi aşırı kirlenmiş, İBB ve ilçe belediyeleri yıllardır CHP’de. Belediye başkanı Çevre ve Şehircilik Bakanlığıyla da işbirliği yapmayıp, “hükümet bir zahmet temizlesin” diyor. Nasıl oluyorda sen kirletmekten sorumlu olmuyorsunda, Bakanlık temizlemekten sorumlu olabiliyor? Geçmişte Halic temizliğini mahalli iktidar Dalan başlattı, Erdoğan tamamladı. Çevre bakanlığı temizlesin demediler. Zaten öyle bir bakanlıkta yoktu. Erdoğan ihdas etti.                           Veya Diyarbakır’da Narin Güran cinayetinden hükümet sorumlu tutuldu ve müfrit kamuoyu cinayete mümkünse dindar, hatta Akpartili bir fail aradılar. Dünyada hangi hükümet akraba arası yasak ilişkiyi ve aile arasındaki cinayeti önleyebilir? 85 milyonluk bir ülkede.    hükümet veya Akparti seçmenleri bunun sorumlusu olabilir?                            Aynı şekilde İzmir’de 5 çocuğun öldüğü yangından da CHP’li Büyükşehir ve ilçe belediyeleri değil de hükümet sorumlu tutuldu. Baba birçok suçtan hapiste. Anne, Aile Bakanlığının “çocuklara biz bakalım” teklifini reddediyor. Bakanlık 18 ziyaret ve 135 binlira vs yardım yapmış. Elektrik sopasını deviren çocuğa ve çıkan yangına hükümet nasıl mani olabilir? Kendi bölgesindeki fakirliğe ve yangına belediyeler neden çare bulmamış? Bir hükumetin tüm böyle olayların sorumlusu kılınabilmesi için herkesi ve herşeyi gözetleyen sıkı bir istihbarat ve otoriter- totaliter bir devlet olması lazım! Ama biz hükümeti demokratik olmamakla suçluyoruz!                              Bazı sorunlar eşyanın tabiatından kaynaklanır ve kolay kolay da çözülemez. Mesela endüstri ve teknolojide yüksek standart ve robot teknolojisi her başarılı hükümetin gayesi olmalıdır. Fakat bu birçok insanın işini kaybetmesine yol açacaktır. Trafik yoğunluğu da can sıkıcı bir iştir. Ama alım gücü artışına paralel olarak trafiğe ne kadar çok araç çıkarsa o kadar çok trafik yoğunluğu olacaktır. Yağmur ve kuraklık, don ve sair iklim şartları her ürünün rekoltesini ve fiyatını artıracak veya azaltacaktır. Veya pandemi, Ukrayna ve Rus savaşı, Gazze soykırımı, ilk defa 12 ilimizi birden yıkan asrın felaketi gibi sebebler, hükümetin politikalarından bağımsız olarak milyonların hayatını kolaylaştıracak veya zorlaştıracaktır. Ve herşeyin tek sorumlusu ve Türkiyede en kolayı  hükümeti suçlamaktır.                               Sorunlara odaklan, projektör tut, büyüt. Başarıları karanlıkta bırak. Milli gelirin üç kattan fazla artması, milli harp sanayiinde muazzam başarılar, şehir hastaneleri, devasa köprüler, havaalanları, viyadük ve tüneller, uluslararası siyasette belirleyici olma, Azerbaycan, Suriye, Libya zaferleri. PKK ve FETÖ örgütlerinin tasfiyesi, ilk defa 12 Eylül ve 28 Şubat faşist generallerinin yargılanması. Kürt, Alevi, Roman, Dersim, Ermeni, açılımları. Red, inkar,  asimilasyon süreçlerinin bitirilmesi. 17 bin fail-i meçhul ve toplumu derinden sarsan cinayetlerin son bulması. Vesayet kurumlarının olabildiğince zayıflatılması, başörtüsü zulmü ve dindarlara her türlü baskının bitirilmesi, parti kapatmaların zorlaştırılması, dindar diye TSK’dan ihraçların bitirilmesi, Ayasofyanın açılması, derin devletin haremi Taksime, İstanbulun en yüksek tepesi Çamlıcaya camiler yapılması, İmam-Hatiplilere uygulanan katsayı zulmünün bitirilmesi, dünya beşten büyüktür itirazı, İsraile çekilen one munite, HAMAS’ın kuva-i milliye, Netanyahuyunun Hitler ilan edilmesi, hiçbir İslam ülkesi sahip  çıkmazken, Filistinin hamiliğinin yapılması, Hristiyan vakıf mallarının iadesi, bazı kiliselerin açılarak devletin herkesin devleti olduğunun gösterilmesi, askeri muhtıra, darbe ve operasyonların püskürtülmesi, milletin oylarına, yani emanetine, canlar pahasına sahip çıkılması, dünyanın her yerindeki mazlumlara, müslümanlara sahip çıkılması.                            Efendim Erdoğan siyaseten çok güçlü, karizmatik, neredeyse tek adam! Bu demokratik değil ! Herşeyin merkezi hükümetten beklendiği, ulusal ve uluslararası egemenlerin gayrimeşru kovanlarına çomak sokulduğu, ABD’ye, Siyonizme, darbeci faşistlere, itiraz edildiği bir Türkiye iste, fakat bunu yapacak lider zayıf, dirayetsiz, silik bir kişilik olsun. Ahmet Necdet Sezer veya 28 Şubat darbecilerine piyon olmuş bir Demirel gibi olsun. Darbeler demokrasimizi bozuyor, buna direnilsin,  ama Ekmeleddin, Muharrem, Kemal gibi tankların arasından sıvışan biri olsun. Erdoğan nasıl bir tek adam? Kendinden önce Başbakan ve Cumhurbaşkanı yaptığı Gül, Başbakan yaptığı Davutoğlu, yıllarca Bakanlığını yapan Babacan ve A. Şener, şahsi kariyerleri uğruna Kemalist CHP’nin kuyruğuna takıldılar. Arınç herkese, Apo’nun heykelini dikecek Demirtaşın kitabını tavsiye etti. Erdoğan iyiki bu döneklerle beraber çok adam olmadı, adam gibi tek adam oldu. Ki, devamlı yenilenen TBMM’ye, Bakanlar Kuruluna, onca danışmana rağmen niye tek adam sayılsın? Denirse ki,o karizmada adam yok! Bu Erdoğanın kusuru değilki! Diğerleri de adam olsunlar, Erdoğanı tek adam olmaktan düşürsünler! Erdoğan etkinliğini, becerilerini, karizmasını, nasıl azaltsın, niye azaltsın? Siz Putin ve Trump karşısında Türkiyenin haklarını çata çat savunan bir Ekmeleddin,  Muharrem, Kemal, Ahmet Sezer düşünebilir misiniz? Bu dirayet, karizma, liderlik kumaşı, birikim ve tecrübeye sahipler mi? Ebedi ve milli şeflerin karizmasını, dediğim dedikçiliğini, tek adamlığını, diktatörlüklerini, yarı Tanrılıklarını, yere göğe koyamayanlar Erdoğandan kendine güvensiz, silik, edilgen bir liderlik bekliyorlar! Yoksa Türkiye demokrasi olmazmış. Bir hükümete ve onun liderine, devamlı operasyonlar çekin, haksız darbeler vurun, o bu darbelerden doğal olarak güçlenerek çıksın, sonra o darbeciler, bu kadar güçlenmesi demokrasiye uymuyor desin. Oh ne ala memleket.                      27 Nisan muhtırası, MİT’e operasyon, 17/25 Aralık yargı darbeleri, Gezi kalkışması, 15 Temmuz kalkışmalarını ve nicelerini atlatan bir lider bunlardan önceki konumunda kalamaz. Tekrar bu ihanetlere maruz kalmamak ve kaldığında bertaraf edebilmek için her türlü tedbiri alır, alması da gerekir. Türkiyede bu operasyonlar ve darbeler bir tür demokrasi diye algılanırken, bunların bertaraf edilmesi ve alınan tedbirler bir demokrasi sorunuymuş gibi yutturulmaya çalışılıyor. Sıkı, anayasal bir Kemalist rejim, Kemalizm adına on yılda bir darbeler, muhtıralar, alçak operasyonlar, sıkı bir Kemalist endokrinasyon değilde, seçimle gelmiş meşru hükümetlerin siyasetleri antidemokratik bulunuyor. Milli ve ebedi şefler,  Kenan Evren, 28 Şubatçılar değilde Menderes, Demirel, Özal, Erdoğan, diktatör oluyor. Zira diktatörlüklerde, diktatöre diktatör diyemezsiniz. Diktatörlük yoksa bol bol dersiniz. Kılıçdaroğlu Erdoğan’a her seferinde diktatör bozuntusu dedi, diyebildi, çünkü ülkede diktatörlük yoktu. Halbuki demokrat amca maskesi takmış bir CHP diktatörüydü. Seks kaseti operasyonuyla geldi, rüşvetlerin havada uçuştuğu bir kurultay operasyonuyla gitti. CHP diktatörlüğüne geri dönmek için yırtınıyor. Malumunuz Tayyip bey kaybetse, Kemal bey kazansa, Türkiye’ye özlenen Kemalist demokrasi hemencecik gelecekti. Bu ne kadar trajikomik bir durumdur. CHP’den, Ekmeleddinden, Muharremden, Kılıçdaroğlundan,  İmamoğlu veya Yavaştan demokrasi geleceğini zannetmek.

Leave A Reply

Your email address will not be published.

File not found.