ABD ve Çin arasında denge arayışı
ASEAN, coğrafi konumu, ekonomik potansiyeli ve jeopolitik önemi nedeniyle hem ABD hem de Çin için stratejik bir bölgedir. Güney Çin Denizi’ndeki tartışmalı sular, ticaret yolları ve doğal kaynaklar, bölgeyi her geçen gün küresel güç mücadelesinin merkezine yerleştiriyor. ASEAN ülkeleri, bu iki süper güç arasında denge kurmaya çalışırken, kendi çıkarlarını da korumak zorunda kalıyorlar.
ABD, uzun yıllardır ASEAN bölgesinde önemli bir müttefik ve ticaret ortağı oldu. Özellikle Soğuk Savaş döneminde, ABD’nin bölgedeki varlığı, komünizmin yayılmasına karşı bir denge unsuru olarak görülüyordu. Günümüzde ise ABD, “Özgür ve Açık Hint-Pasifik” stratejisi kapsamında ASEAN ülkeleriyle ilişkilerini güçlendirmeye çalışıyor.
ABD’nin ASEAN politikası şu ana hedefleri içeriyor:
Bölgesel güvenliği sağlamak ve Çin’in etkisini dengelemek
Serbest ticaret ve ekonomik iş birliğini teşvik etmek
Demokratik değerleri ve insan haklarını desteklemek
Terörizmle mücadele ve siber güvenlik alanlarında iş birliği yapmak
ABD, ASEAN ülkeleriyle ikili ve çok taraflı anlaşmalar yoluyla ilişkilerini geliştirmeye devam ediyor. Örneğin, Trans-Pasifik Ortaklığı (TPP) gibi ekonomik girişimler, bölgedeki ABD etkisini artırmayı amaçlıyor. Ancak Trump yönetiminin TPP’den çekilmesi, ABD’nin bölgedeki etkisini zayıflattı.
Çin ise coğrafi yakınlığı ve artan ekonomik gücü nedeniyle ASEAN ülkeleri için giderek daha önemli bir ortak hâline geldi. Çin’in “Kuşak ve Yol Girişimi” (BRI) gibi büyük altyapı projeleri, ASEAN ülkelerine ekonomik fırsatlar sunuyor. Ancak bu projeler aynı zamanda Çin’in bölgedeki etkisini artırma potansiyeli taşıyor.
Çin’in ASEAN politikası ise şu ana hedefleri içeriyor:
Ekonomik iş birliğini güçlendirmek ve ticaret hacmini artırmak
Altyapı yatırımları yoluyla bölgesel bağlantıyı geliştirmek
Güney Çin Denizi’ndeki egemenlik iddialarını sürdürmek
ABD’nin bölgedeki etkisini sınırlamak
Çin’in artan ekonomik ve askerî gücü, bazı ASEAN ülkelerinde endişe yaratıyor. Özellikle Güney Çin Denizi’ndeki toprak iddiaları ve askeri faaliyetleri, bölge ülkeleriyle gerginliklere neden oluyor. Buna rağmen, Çin’in sunduğu ekonomik fırsatlar, ASEAN ülkelerini Çin ile ilişkilerini geliştirmeye teşvik ediyor.
ASEAN’ın denge politikası
ASEAN ülkeleri, ABD ve Çin arasındaki rekabette taraf tutmak yerine, her iki güçle de ilişkilerini dengeli bir şekilde sürdürmeye çalışıyor. Bu “denge politikası”, ASEAN’ın bağımsızlığını korumak ve bölgesel istikrarı sağlamak için kritik öneme sahip.
ASEAN’ın denge politikasının temel unsurları ise şunlar:
Tarafsızlık ve bağlantısızlık ilkelerine bağlılık
Bölgesel iş birliği ve entegrasyonu teşvik etmek
Çok taraflı platformları kullanarak diyaloğu sürdürmek
Ekonomik çeşitlendirme yoluyla tek bir güce bağımlılığı azaltmak
ASEAN, bu denge politikasını uygularken çeşitli zorluklarla da karşılaşıyor. Üye ülkeler arasındaki farklı çıkarlar ve öncelikler, ortak bir dış politika oluşturmayı zorlaştırıyor. Ayrıca ABD ve Çin’in artan baskıları, ASEAN’ın manevra alanını daraltıyor.
Peki, ASEAN hangi sorunlarla uğraşıyor?
Ekonomik bağımlılık: ASEAN ülkelerinin Çin ekonomisine artan bağımlılığı, siyasi baskılara karşı savunmasızlıklarını artırıyor. Ekonomik çeşitlendirme ve alternatif ticaret ortaklıkları geliştirmek, bu riski azaltmak için oldukça önemli. Çin, birçok ASEAN ülkesi için en büyük ticaret ortağı. Örneğin 2020 verilerine göre, ASEAN-Çin ticaret hacmi 2023 yılında 911 milyar 700 milyon ABD dolarına ulaştı. Çin art arda 15 yıldır ASEAN’ın en büyük ticaret ortağı, ASEAN’ın da dört yıldır Çin’in en büyük ticaret ortağı olduğu bir gerçek olarak karşımızda duruyor. Çin, Kuşak ve Yol Girişimi (BRI) kapsamında bölgede büyük altyapı yatırımları yapıyor. Çinli turistler, pandemi sonrasında birçok ASEAN ülkesi için önemli bir gelir kaynağı hâline gelmiş durumda. Bu sebeple Çin ekonomisindeki dalgalanmalar, ASEAN ülkelerini doğrudan etkileyebiliyor. Çin’in ekonomik gücünü siyasi amaçlar için kullanma ihtimali, ASEAN ülkelerini tedirgin ediyor. Örneğin, Güney Çin Denizi anlaşmazlıkları kapsamında ASEAN ülkeleri de ekonomik yaptırımlara uğrayabilirler. Bazı ASEAN ülkeleri, Çin’den aldıkları büyük altyapı kredileri nedeniyle finansal baskı altına girebileceği de uzmanlar tarafından dile getiriliyor.
Bu bağımlılık durumundan kurtulabilmek adına ASEAN ülkeleri gelecekte tek bir sektöre bağımlı olmak yerine hizmet sektörü gibi alanlara yatırım yapabilirler. Hindistan, Japonya, Güney Kore ve Avustralya gibi diğer bölgesel ekonomilerle ticaret ilişkilerini güçlendirerek pazarı çeşitlendirebilirler. Kritik sektörlerde yerli üretimi artırarak ithalata bağımlılığı azaltabilirler.
Geniş kapsamlı ticaret anlaşması, Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık (RCEP), ASEAN ülkelerine Çin dışındaki ülkelerle de ticaret yapma fırsatı sunuyor. Yine ASEAN; Serbest Ticaret Anlaşmaları ASEAN’ın AB, ABD ve diğer ülkelerle olan serbest ticaret anlaşmalarını güçlendirmek ve genişletmek konusunda önemli bir hamle. Kapsamlı ve İlerlemeci Trans-Pasifik Ortaklığı Anlaşması (CPTPP) ise ileriki yıllarda ASEAN ülkelerinin tamamının bu anlaşmaya katılarak ticaret ağlarını genişletebilmesi için bir fırsat olarak önlerinde duruyor. Bu süreçte ASEAN ülkeleri Doğrudan Yabancı Yatırımları (FDI) çekmek için teşvikler sunabilir ve iş yapma kolaylığını artırabilirler. Japonya’nın “Kaliteli Altyapı Ortaklığı” gibi alternatif altyapı finansman kaynaklarını değerlendirebilirler. Ve özellikle ABD’nin “Mavi Nokta Ağı” girişimi gibi programlardan yararlanmak konusunda inisiyatif alabilirler.
İç siyasi sorunlar: Bazı ASEAN ülkelerindeki demokratik gerilemeler ve insan hakları ihlalleri, ABD ile ilişkileri gerginleştirmekte ve bölgesel istikrarı tehdit ediyor. Örneğin; Myanmar: 2021 yılında gerçekleşen askeri darbe sonrası ülkede demokrasi askıya alındı, seçilmiş hükûmet devrildi ve insan hakları ihlalleri arttı. Bu durum, ABD ve diğer Batılı ülkelerle ilişkileri gerginleştirdi. Yine Filipinler’de özellikle eski Devlet Başkanı Rodrigo Duterte döneminde, uyuşturucu ile mücadele kapsamında yargısız infazlar ve insan hakları ihlalleri rapor edildi. Bu durum, Batı ile ilişkilerde zaman zaman gerginliklere yol açtı. Kamboçya’da ise Hun Sen liderliğindeki hükûmet, muhalefeti bastırma, basın özgürlüğünü kısıtlama ve demokratik kurumları zayıflatma gibi eylemlerle bugün bile eleştiriliyor. Tayland’da yaşanan 2014 askeri darbesi sonrası demokrasiye geçiş süreci yavaş ilerliyor. Kraliyet ailesi hakkındaki eleştirilere karşı sert yasalar ve muhalefete yönelik baskılar, demokratik standartlar açısından endişe oluşturuyor. Tek parti yönetimi altındaki Vietnam, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü ve sivil toplum faaliyetleri üzerindeki kısıtlamalar, insan hakları konusunda eleştirileri merkezinde yer alıyor. Vietnam gibi tek parti yönetimi altındaki Laos da demokratik özgürlükler kısıtlı ve insan hakları ihlalleri rapor ediliyor. Bu ülkelerdeki gelişmeler, Batı’nın bölgeye yönelik demokratik değerleri ve insan haklarını destekleme politikasıyla çelişiyor ve ikili ilişkilerde zaman zaman gerginliklere yol açıyor. Aynı zamanda, bu sorunlar ASEAN’ın bütünlüğünü ve bölgesel istikrarı da tehdit ediyor. Üye ülkeler arasında fikir ayrılıklarına ve güven eksikliğine neden olabiliyor.
Teknolojik rekabet: ABD ve Çin arasındaki teknoloji savaşı, ASEAN ülkelerini zor bir seçimle karşı karşıya bırakıyor. Çin’in Huawei şirketi, 5G altyapısı konusunda dünya lideri konumunda ve ABD, Huawei’nin ekipmanlarının ulusal güvenlik riski oluşturduğunu iddia ediyor ve müttefiklerini Huawei’yi 5G ağlarından dışlamaya teşvik ediyor. Tüm bunlara rağmen Huawei’nin teknolojisi genellikle daha ucuz ve daha gelişmiş olarak kabul edildiğinden bütçe kısıtlamaları olan ASEAN ülkeleri için cazip bir seçenek olarak görülüyor. Fakat ABD’nin uyarıları, ASEAN ülkelerini Çin teknolojisini kullanmanın potansiyel riskleri konusunda düşündürüyor. ABD, ASEAN ülkelerine Huawei’yi reddetmeleri için diplomatik baskı uyguluyor. Çin ise, Huawei’nin tercih edilmemesi durumunda ekonomik yaptırımlar uygulayabileceğini ima ediyor. Bu net taraf olma durumuna karşı Singapur gibi bazı ülkeler hem Batılı hem de Çinli tedarikçilerle çalışarak dengeli bir yaklaşım benimsemeye çalışıyor. Vietnam gibi ülkeler, Çin ile olan gerginlikler nedeniyle Batılı tedarikçileri tercih etme eğilimindeler. Malezya ve Filipinler gibi diğer ülkeler ise ekonomik avantajları nedeniyle Huawei ile çalışmaya daha açıklar. Bu seçim sadece telekomünikasyon altyapısını değil, aynı zamanda veri güvenliği, siber güvenlik ve dijital ekonominin geleceğini de etkileyeceği için gelecek açısından oldukça mühim olarak değerlendiriliyor. Bu bağlamda ASEAN ülkelerinin tercihleri, bölgesel dijital entegrasyon çabalarını da etkileyebilir. Sonuçta seçilen teknoloji, gelecekteki dijital altyapının temelini oluşturacak ve ülkenin teknolojik bağımlılığını belirleyecek. Bu seçim, ülkelerin gelecekteki dış politika ve ittifak seçenekleri üzerinde de etkili olabilir. Bazı ASEAN ülkeleri tüm bu sebeplerle ABD ve Çin dışındaki ülkelerden (örneğin Güney Kore’nin Samsung’u veya İsveç’in Ericsson’u gibi) alternatif tedarikçiler arayışı içerisindeler.
Bu teknolojik rekabet, ASEAN ülkelerini sadece teknik bir karar değil, aynı zamanda stratejik ve jeopolitik bir seçim yapmaya zorluyor. Ülkeler, ekonomik faydalar, güvenlik endişeleri ve siyasi baskılar arasında denge kurmaya çalışırken, bölgesel uyum ve bağımsız karar verme yeteneklerini koruma çabasındalar.
Çevresel sorunlar: İklim değişikliği ve çevre kirliliği gibi sınır aşan sorunlar, ASEAN ülkeleri için giderek daha büyük bir tehdit hâline geliyor. Bu sorunların çözümü için bölgesel iş birliği gerekiyor.
Endonezya’daki orman yangınları ve tarım arazilerinin yakılması Singapur, Malezya ve diğer komşu ülkelerde ciddi hava kirliliğine neden oluyor. Bu konuda ASEAN Sınır Ötesi Duman Kirliliği Anlaşması imzalanmış olsa da daha etkin uygulama ve bölgesel yangın önleme stratejileri gerekiyor. Çin ve bazı ASEAN ülkelerinin (Laos, Tayland) Mekong üzerinde baraj inşaatları
Mekong Nehri Havzası Yönetimi de çevre sorunları konusunda bir diğer başlık. Çin ve bazı ASEAN ülkelerinin (Laos, Tayland) Mekong üzerinde baraj inşaatları sebebiyle nehrin aşağı kısımlarındaki ülkelerde (Vietnam, Kamboçya) su kıtlığı, balıkçılık sorunları ve tarımsal verimlilik düşüşü yaşanıyor. Bu sebeple gelecekte Mekong Nehri Komisyonu gibi platformların güçlendirilmesi ve tüm havza ülkelerinin katılımıyla sürdürülebilir su yönetimi planları geliştirilmesi gerekiyor.
Endonezya, Filipinler, Vietnam ve Tayland dünyanın en büyük deniz plastik kirleticileri arasında yer alıyor. Bu kirlilik deniz ekosistemlerinin bozarak balıkçılık endüstrisine zarar veriyor ve turizm sektörünü de olumsuz etkileniyor. Bu durum ASEAN ülkelerinin bölgesel atık yönetimi stratejileri, plastik kullanımını azaltma politikaları ve deniz temizleme operasyonları için ortak çabalar göstermesini zorunlu kılıyor.
Filipinler, Vietnam ve Endonezya gibi ada ülkelerinin kıyı bölgeleri risk altında. Bu da kıyı erozyonunun, tuzlu su girişimi, tarım alanlarının kaybı ve nüfusun yer değiştirmesi gibi sorunları beraberinde getiriyor. Bu mesele de bölgesel iklim değişikliği adaptasyon stratejileri, erken uyarı sistemleri ve afet risk yönetimi planları geliştirme konusunda ASEAN ülkelerinin fazla mesai yapmasına sebep oluyor.
Tüm bunlar ASEAN ülkelerinin karşı karşıya olduğu çevresel sorunların sınır tanımadığını ve etkili çözümler için bölgesel iş birliğinin kritik önemini gösteriyor. ASEAN’ın bu sorunları ele almak için mevcut mekanizmalarını güçlendirmesi, yeni iş birliği platformları oluşturması ve ortak politikalar geliştirmesi gerekiyor. Ayrıca, bu çevresel zorluklar, ASEAN’ın ABD ve Çin gibi büyük güçlerle ilişkilerinde de önemli bir konu hâline geliyor, iklim değişikliği ve çevre koruma konuları küresel iş birliğini zorunlu hale getiriyor.
ASEAN’ın önündeki fırsatlar
ASEAN bölgesi, genç nüfusu ve hızla büyüyen ekonomileriyle önemli bir ekonomik potansiyele sahip. Bu durum, bölgeyi hem ABD hem de Çin için cazip bir pazar hâline getiriyor.
Genç nüfus: ASEAN ülkelerinin çoğunda nüfusun yarısından fazlası 30 yaşın altındadır. Bu genç nüfus, dinamik bir işgücü sağlıyor. Genç nüfus aynı zamanda büyüyen bir tüketici pazarı anlamına da geliyor.
Ekonomik büyüme: Pandemi öncesi dönemde, birçok ASEAN ülkesi %5-7 arasında yıllık büyüme oranları kaydettiler. Artan gelirler, güçlü bir orta sınıfın oluşmasına yol açtı. Tarım, imalat, hizmetler ve teknoloji gibi çeşitli sektörlerde büyüme görüldü.
Stratejik konum: ASEAN, önemli deniz ticaret yolları üzerinde bulunuyor. Bölge, Asya-Pasifik ticareti için kritik bir lojistik merkezi konumunda. Bölge, petrol, doğal gaz, kauçuk, palm yağı gibi önemli doğal kaynaklara sahip. ASEAN ülkeleri tüm bunların yanında birçok tarım ürününde dünya lideri.
Teknolojik gelişme: ASEAN ülkelerinde e-ticaret, fintech ve dijital hizmetlerde hızlı büyüme görülüyor. Bölge ülkeleri, yeni teknolojileri hızla benimsiyorlar. Bölgesel ekonomik entegrasyon, ticaret ve yatırım fırsatlarını artırıyor. ASEAN’ın diğer büyük ekonomilerle olan serbest ticaret anlaşmaları, bölgeyi daha cazip hâle getiriyor.
ABD ve Çin için ASEAN’ın cazibesi
650 milyon nüfuslu ASEAN pazarı, ABD şirketleri için büyük fırsatlar sunuyor.Aynı zamanda ASEAN, Çin’in etkisini dengelemek için stratejik bir ortak olarak görülüyor. ABD şirketleri, Çin’e olan bağımlılıklarını azaltmak için ASEAN’ı alternatif bir üretim merkezi olarak değerlendiriyorlar.
ASEAN, Çin için ise Kuşak ve Yol Girişimi kapsamında kilit bir rol oynuyor. Çin, ASEAN üzerindeki ekonomik etkisini artırarak bölgesel gücünü pekiştirmeyi amaçlıyor. ASEAN’ın doğal kaynakları, Çin’in ekonomik büyümesi için çok önemli.
ASEAN’ın ekonomik potansiyeli, bölgeyi hem ABD hem de Çin için stratejik öneme sahip bir alana dönüştürüyor. Bu durum, ASEAN ülkelerine ekonomik fırsatlar sunarken, aynı zamanda bu iki büyük güç arasında denge kurma zorluğunu da beraberinde getiriyor. ASEAN’ın bu dinamiği nasıl yöneteceği, bölgenin geleceğini şekillendirecek kritik faktörlerden biri olacak.
ASEAN’ın geleceği, ABD ve Çin arasındaki rekabetin gölgesinde şekillenmeye devam edecek. Bölge ülkelerinin karşı karşıya olduğu en büyük zorluk, bu iki süper güç arasında denge kurarken kendi çıkarlarını korumak olacak. ASEAN’ın başarısı, üye ülkelerin ortak bir vizyon etrafında birleşebilme ve bölgesel dayanışmayı güçlendirme yeteneğine bağlı. Şüphesiz ASEAN, ekonomik potansiyeli, stratejik konumu ve artan küresel önemi sayesinde, gelecekte daha önemli bir aktör hâline gelme potansiyeline sahip. Ancak bu potansiyeli gerçekleştirmek için, iç uyumu güçlendirmesi, ekonomik entegrasyonu derinleştirmesi ve dış ilişkilerde daha stratejik bir yaklaşım benimsemesi gerekiyor.
ASEAN’ın geleceği, bölge ülkelerinin karmaşık bir jeopolitik ortamda ortak çıkarlarını koruma ve ilerleme yeteneklerine bağlı olacak. ABD ve Çin ile ilişkilerini dengeli bir şekilde yönetirken, ASEAN’ın kendi özerk kimliğini ve bölgesel istikrarı koruma yeteneği, önümüzdeki yıllarda bölgenin kaderini belirleyecek.