Trump’lendeki dünya – BERCAN TUTAR

0

İsrail’e diz çöktürerek Gazze’deki kanayan yarayı geçici de olsa durduran Donald Trump faktörünün sadece Ortadoğu’da değil uluslararası siyasetin hemen her cephesinde etkisini göstereceği bir döneme giriyoruz. Kuşku yok ki Trump’ın Amerika’sı bir emperyal fetih çılgınlığına girişmese de alacağı kararlar ve izleyeceği stratejiler öyle görünüyor ki derin değişimlere gebe olan dünya tarihinde kalıcı kırılmalara yol açabilir.

Bu bağlamda ABD’nin liderlik ettiği eski dünya ile Türkiye, Çin ve Rusya’nın liderlik ettiği yeni dünya her açıdan bir dönüm noktasında yer alıyor.

Cevabı en çok merak edilen sorular ise ‘yeni küresel statükonun nasıl şekilleneceği ve yeni ittifak sistemlerinin nasıl evrimleşeceğidir?’

Gözler ABD ile birlikte revizyonist aktörlerde olacak. Burada Avrupa tamamen by-pass ediliyor.

Zira Suriye’de de görüldüğü üzere Almanya ve Fransa’nın meydan okuyan tonuna ve inatçı tavrına rağmen Avrupa, Amerikan gücü karşısında tamamen bitkin durumda.

Haliyle jeopolitik iflastaki Avrupa’nın Türkiye, Rusya ve Çin nazarındaki ağırlığı da giderek azalıyor.

***
Avrupa dışındaki Amerikan müttefikleri için de tablo pek iç açıcı değil.
İsrail gibi onlar da diz çöktürülmüş halde. Ekonomik ve sosyal darboğazı derinleşen İngiltere’den Kanada’ya, ABD desteğine ve yardımına her açıdan bağlı İsrail’den Ukrayna’ya ve AUKUS ile ABD’nin kanatları altına alınan Avustralya’ya ve oradan da Japonya ve Güney Kore’ye uzanan ‘modern Amerikan kolonileri’ için artık yolun sonu görünüyor.
Haliyle Trump’ın gelişi ABD’nin düşmanlarından çok müttefikleri için potansiyel bir felaket anlamına geliyor.
Çünkü müttefiklerinden diplomatik işbirliği yerine ‘ekonomik ve jeopolitik biat’ isteyen Trump, Çin’e yönelik ticari savaş yöntemlerinin benzerini randıman alamadığı dost ülkelere karşı da devreye sokmaktan çekinmeyecek biri.
Grönland, Kanada ve Panama örneklerinden de görüldüğü üzere yeni Amerikan dünyasında sınırlar, uluslararası anlaşmalar, angajmanlar, güvenlik şemsiyeleri veya paktlar yok.
Her şey revizyona açık. Hatta öyle ki bazı ülkeler tamamen ortadan kalkabilir, yenileri ortaya çıkabilir.

***
Zira 19. yüzyılı aratmayan büyük güç rekabeti dönemine giriyoruz.
Küçük ülkelerin ve aktörlerin pek bir pazarlık şansı olmayacak. Rıza yerine güce dayalı bir Imperium Americana sayfası açılıyor.
Amerikan yönetimi yenidünyayı sadece diş geçiremediği Çin, Rusya ve Türkiye gibi aktörlerle paylaşacak. Jeopolitik determinizm gereği gücünün yettiği müttefiklerini ise acımadan birer birer yutacaktır.
İşte Trump, Amerikan dış politikasındaki bu değişimi ve yeniden formülasyonu temsil ediyor.
Zamanın ruhu da buna işaret ediyor. Çünkü dünya büyük güç rekabetinin geri dönüşüne, çatışmaların yaygınlaşmasına, silahlanma yarışına, vekâlet savaşlarına, sınırların açıkça ihlal edilmesine, uluslararası kurumların önemsizleşmesine, başarısız devletlerin çöküşüne ve ekonomik milliyetçiliğin yükselişine tanıklık ediyor.
Hâsılı kelam, iyi ve kötünün savaşına göre kurgulanan maniheist liberal sistem çatırdıyor.
Çok kutuplu yeni bir gelecek başlıyor. Ve Türkiye uzun zamandır bu yeniçağa hazırlık yapan kilit aktörlerden biri. İç ve dış hamlelerimizi bu mercekten okursak ülkemizin pozisyonunu daha net görürüz.

Leave A Reply

Your email address will not be published.

File not found.