Avrasya çağı – BERCAN TUTAR
ABD liderliğindeki Atlantik ile stratejik koordinasyonu her geçen gün daha da derinleşen Çin, Rusya ve Türkiye gibi Avrasya güçleri arasındaki mücadele giderek kızışıyor. Bu bağlamda Ukrayna’daki savaşı, Gazze’deki sistematik soykırımı, Kızıldeniz’deki gerilimi ve Tayvan gibi krizleri Atlantik ile Avrasya arasındaki II. Soğuk Savaş’ın ilk sıcak cepheleri olarak görmek lazım.
Kore ve Vietnam savaşları ile Küba krizi de I. Soğuk Savaş’ın sıcak cepheleriydi. ABD ve müttefikleri bu cephelerde zorlansalar da sonunda SSCB’yi yendiler. Fakat bu kez tablo ve güçler dağılımı çok farklı. ABD liderliğindeki blok (Pax-Americana) birinci Soğuk Savaş’ta Sovyet Rusya’ya karşı Çin, Türkiye ve İslam dünyasının büyük çoğunluğunu safına çekebilmişti. Karşılarında sadece SSCB vardı.
Şimdi ise karşıt güçler bir arada. Neredeyse Avrasya barış ittifakını (Pax-Eurasia) oluşturmuş haldeler. Özellikle son on yılda hiçbir dünya lideri Vladimir Putin kadar Recep Tayyip Erdoğan ve Şi Cinping ile sık görüşmedi. Herkes biliyor ki bu görüşmelerde sadece Rus, Türk ve Çin mutfağının yemekleri konuşulmadı.
İşte bu yüzden ABD bütün çabalarına rağmen aralarında ideolojik bir homojenlik bulunmayan Ortodoks Rusya, Marksist- Leninist Çin ve Müslüman Türkiye’yi birbirine karşı konumlandıramıyor. Üstelik Brezilya, İran, Güney Afrika, Suudi Arabistan, Mısır ve Hindistan gibi kritik aktörleri de Rusya ve Çin’den uzaklaştıramıyor.
***
Aksine Ukrayna, Gazze, Tayvan ve diğer krizlerde Avrasya güçleri ile Afrika ve Latin Amerika’daki aktörler ABD’ye karşı eşgüdüm içinde hareket ediyor. Bu dayanışmayı kıramayan ABD, bütün cephelerde kaybediyor. Afganistan ve Irak’tan sonra Ukrayna’da da havlu atmak üzere. Gazze’de istediği sonucu alamayan ABD, İslam dünyası ile ilişkilerinde tarihi bir stratejik kırılma ile karşı karşıya.
Durumun vahametini gören ABD şimdiden Ukrayna’ya mali ve askeri desteği kesti. Gazze’de de ne yapsa kazanamayacağını gördü. Ayrıca Batı sadece dışarıdan gelen jeopolitik basınç altında değil. İçeriden de Amerikan nobranlığına karşı muazzam bir tiksinti var.
Birçok Amerikalı, ülkelerini borç batağına sürükleyen siyasetçi sınıfının savaş, kriz ve kaos stratejisiyle kendilerini zenginleştirdiklerini anlıyor artık. Bu nedenle terörle mücadele başta olmak üzere Ukrayna savaşı, Gazze’deki soykırım projesi ve Tayvan gibi krizleri ABD hükümetinin ve savaş lobilerin ‘kara para aklama operasyonu’ olarak niteliyorlar.
Kirli oyunu, kanlı ilişkileri ve ranta dayalı savaşları görenler artık sessiz kalmıyor. Gazze için kendini yakan Amerikalı asker Aaron Bushnell’in eyleminde de gördüğümüz üzere isyan ediyorlar. Korku duvarlarını yıkıp ezberleri bozuyorlar.
***
İşte bu nedenle 1960’larda Harvard kampüslerinde Ho Chi Minh’e destek verenler şimdi de Hamas’a ve Filistin’e destek sloganları atıyor. İsrail’in suç ortağı soykırımcı siyasilerden hesap soruyorlar.
Soğuk Savaş’tan farklı olarak ABD karşıtı bloku oluşturan Pax-Eurasia’daki aktörler ekonomik olarak da çok güçlü konumda. Rusya’ya karşı devreye sokulan ekonomik ambargo fiyaskoyla sonuçlandı. Ekonomik açıdan orta sıkletteki Rusya ile dahi baş edemeyen ABD’nin ekonomik savaşta Çin gibi küresel bir aktöre karşı şansı neredeyse hiç yok.
Bunu Niall Ferguson gibi en fanatik Pax-Americana taraftarları bile itiraf ediyor. Harvard ve Stanford’da tarih dersleri veren Ferguson, NYP’deki 24 Şubat 2024 tarihli yazısında “II. Soğuk Savaşı kaybetme ihtimalimiz çok yüksek” diye hayıflanıyor.
Haklı. Çünkü ABD’nin Çin’e yönelik bütün ekonomik saldırıları sonuçsuz kaldı. İsviçre merkezli Ekonomik Politika Araştırma Merkezi (CEPR), ABD’nin yaşadığı hezimeti “Çin artık dünyanın tek üretim süper gücü. Sanayi ve teknoloji üretimi kendisinden sonra gelen en büyük dokuz üreticinin toplamını aşıyor. ABD’nin üç katı, Japonya’nın ise altı katı” tespitiyle doğruluyor.
Özetle manzara bundan ibaret. Dünya esvap değiştiriyor. Bu gerçeği kavramlarla kavramakta zorlananlar için ise bir sonraki yazıda ABD’nin Çin’e karşı izlediği stratejik çaresizliğin istatistiki verilerini sıralayacağız.