Cevdet Yılmaz: Konut kiralarında yüzde 25 zam sınırında Temmuz’a kadar süre var
Fitch Ratings’in Türkiye’nin kredi notunu “B”den “B+”ya yükseltirken, not görünümünü “durağan”dan “pozitif”e çıkarmasının, Türkiye’nin hak etmediği bir konumda bulunduğunu bir kez daha gösterdiğini ve bunun doğru yönde verilmiş bir karar olduğunu belirten Yılmaz, Orta Vadeli Programı (OVP) kararlılıkla hayata geçirmeye, yatırım ortamını iyileştirmeye devam edeceklerini ve bütün bunların sonucunda, diğer kredi derecelendirme kuruluşlarından da benzer not artırımlarının geleceğini söyledi.
Yılmaz, enflasyonla mücadeleye öncelik verdiklerini ve bunun politika setini OVP ile ortaya koyduklarını vurgulayarak, buna ilişkin para, maliye politikaları ve yapısal reformları içeren güçlü bir programı hayata geçirdiklerini kaydetti.
Enflasyonda yıllık bazdaki belirgin düşüşün haziran-temmuz aylarında görüleceğini, gıda ve hizmet grubundaki enflasyon üzerinde özellikle çalıştıklarını dile getiren Yılmaz, “2024’ün ikinci yarısında belirgin etkileri göreceğiz. 2025’te çok daha düşük seviyeler olacak. 2026’da ise tek haneli enflasyona yeniden ulaşacağız ve bu konuda kararlıyız. Bunu laf olsun diye de söylemiyoruz. Planımız, programımız, politika setimiz var ve bu da şeffaf bir şekilde izlenen bir süreç.” diye konuştu.
“KURUN ENFLASYONUN ÜSTÜNDE GELİŞMESİNİ BEKLEMEMEK GEREKİR”
“Son 10 haftada Merkez Bankasının rezervlerinde 14,5 milyarlık bir azalma söz konusu. Bu da ‘seçim sonrasında bir politika değişikliği mi olacak’ sorusuna gelip takılıyor gibi gözüküyor?” sorusuna yanıt veren Yılmaz, serbest kur rejimi izlediklerini, Merkez Bankasının spekülasyonlarla mücadele etme görevini yerine getirdiğini ve küçük yatırımcıyı koruyacak şekilde müdahalelerini yapacağını anlattı.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, şöyle devam etti:
“Bir ülke enflasyonla mücadele ediyorsa kendi parasını zaten daha cazip hale getiriyor demektir. Dolayısıyla eğer gerekiyorsa Merkez Bankamız son dönemde yaptığı gibi sıkılaştırıcı adımlar da atıyor burada. Bazı spekülatif şeyler gördüğü zaman geçici de olsa bir takım adımlar da atabilir, başka enstrümanlar da kullanabilir. Burada şunu küçük yatırımcının özellikle bilmesi lazım, daha geniş perspektifte baktığınız zaman, enflasyonla mücadele edilen bir ortamda, kurun enflasyonun üstünde gelişmesini beklememek gerekir. Böyle bir şey yok yani bu eşyanın tabiatına aykırı. Nominal kurdan bahsetmiyorum ama reel kurdan bahsediyorum. Enflasyondaki artış kurda da bir miktar artış getirecektir. Son dönemde enflasyon bir miktar beklentinin üstünde oldu, bu bir miktar kura yansıyacaktır. Bu da normal bir şey. Bunu kurda çok aşırı hareketlilik oluyor diye yorumlamamak gerekir.”
“Büyümemizin kompozisyonunun, enflasyonist olmayacak, cari açığı arttırmayacak şekilde, yatırım ve ihracat ağırlıklı bir yapıya doğru geçmesini arzu ediyoruz” diyen Yılmaz, tüketimi daha ılımlı hale getirmeyi, iç tasarruf oranlarını arttırmayı, artan tasarrufları da daha üretken alanlara kanalize etmeyi hedeflediklerini, böylece hem belli oranda büyümeyi sağlamayı hem de dezenflasyonist sürece katkıda bulunmayı istediklerini ifade etti.
“ENFLASYONUN GİDİŞİNE, KİRALARDAKİ GİDİŞATA BAKILARAK BİR KARAR VERİLECEKTİR”
Yılmaz, sosyal refah açısından konut konusunun çok önemli olduğunu, özellikle birinci konut üzerinde durduklarını ve afet riskini dikkate alarak büyük bir kentsel dönüşüm programını ilan ettiklerini anımsatarak, “Önümüzdeki dönemlerde gerek merkezi idare gerek yerel yönetimler olarak daha fazla sosyal konut üretme konusunda politikalarımızı göreceksiniz.” diye konuştu.
Konut arzını artırmanın önemine işaret eden Yılmaz, sosyal konut, ilk konut sahipliği gibi hususların yanı sıra afette dayanıklı, yeşil dönüşümle birlikte enerji anlamında da daha efektif bir konut yapılanmasına doğru gidilmesini gerektiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, konut kiralarında yüzde 25 zam sınırının, enflasyonist dönemde kiracıları korumak, gözetmek için alınan bir karar olduğunda dikkati çekerek, şunları kaydetti:
“Asıl olan tabii enflasyonu düşürmek ve bu ihtiyacı ortadan kaldırmak. Dolayısıyla enflasyonu kalıcı bir şekilde düşürdüğünüz zaman buna ihtiyaç kalmayacak zaten. Ama bu konudaki karar henüz alınmış değil. Bu yılın ortasına kadar geçerliliği var. Temmuza kadar süremiz var. Yaklaştığı zaman bir etki değerlendirme yapılacaktır. Artılarına, eksilerine bakılacaktır. Enflasyonun gidişine, kiralardaki gidişata, hepsine bakılarak bir karar verilecektir.”
Özellikle sanayideki sektör temsilcilerinin ara eleman konusunda arayış içerisinde olduğunu belirte Yılmaz, bunu aşma noktasında kapsamlı bir çalışma yürütüldüğünü ifade etti.
Eleman arayışını ortadan kaldırmak adına eğitim sisteminin kazandırdığı beceriler ile iş gücü piyasasının talep ettiği becerileri örtüştürmek adına mesleki eğitim çalışmalarına ağırlık verildiğine dikkati çeken Yılmaz, bu kapsamda ilgili kurumlarla koordineli çalışmaların devam ettiğini söyledi.
Yılmaz, kadınların iş gücüne katılımı konusunda Türkiye’nin önemli bir potansiyele sahip olduğuna işaret ederek, “İş gücü açığımızın önemli bir kısmının, kadınların özellikle eğitim alarak, mesleki eğitim alarak, girişimci olarak iş gücü piyasasına girmeleri bu sorunumuzu hafifletecektir. Önemli bir katkısı olacaktır. Bu konuda da zaten ciddi bir ilerleme sağlıyoruz. Önümüzdeki dönem ben bunun hızlanarak artacağını düşünüyorum.” diye konuştu.
Yeni çalışma modellerinin sisteme dahil edilmesi gerektiğini belirten Yılmaz, “Özellikle kadınlar için, gençler için yeni çalışma biçimlerini daha fazla yaygınlaştırmamız lazım.” ifadesini kullandı.
“PANDEMİ SONRASI TÜM DÜNYADA GELİR DAĞILIMINDA BOZULMA OLDU”
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, büyümenin tabana yayılması ve büyümeden tüm vatandaşların payını alabilmesi için nasıl bir durumun öngörüldüğüne ilişkin soru üzerine, şunları kaydetti:
“Bu büyümenin nimetlerini topluma yaymanız lazım ki gerçekten kalkınmış bir ülke haline gelmeniz mümkün olsun. Dolayısıyla büyüme gerekli ama yeterli değil. Buna kesinlikle katılıyorum. Büyümemiz iyi ama bir taraftan da şunu yaşadık. Pandemi ve pandemi sonrası süreçle birlikte maalesef tüm dünyada gelir dağılımında bir bozulma oldu. İlk defa Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Göstergeleri’nde dünya geriye gitti. Bırakın hedeflere doğru ilerlemeyi geriye gitmeye başladı. Dolayısıyla bu konular çok önemli. 2023’te nispi bir düzelme sağladığımızı söyleyebilirim.”
Yılmaz, ekonomideki büyümenin yansıması olarak 2023’te istihdam oranlarında iyileşmelerin kaydedildiğine dikkati çekti. Yılmaz, “2022’de emeğin milli gelirdeki payı 23,6’ymış, 2023’te 29,1’e yükselmiş. Yani 2023’te nispi olarak 5,5 puan civarında emeğin payında bir artış var. Bu da gerçekten çok olumlu bir gelişme. Bunun gelir dağılımına yansımasını henüz istatistiki olarak görmüş değiliz. Bunlar bir yıl sonradan hesaplanan rakamlar.” diye konuştu.
DEPREM BÖLGESİNE İLİŞKİN ÇALIŞMALAR
Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat 2023’te meydana gelen depremlere ilişkin çalışmalarda ne aşamaya gelindiğinin sorulması üzerine Yılmaz, afetin 14 milyon insanı ve 11 ili doğrudan etkileyen çok büyük bir yıkım oluşturduğunu hatırlattı.
Deprem bölgesindeki yaraların sarılması için ilk andan itibaren çalışmaya başladıklarını belirten Yılmaz, şöyle devam etti:
“İlk dönemler yaptığımız bir hesaba göre 104 milyar dolar gibi bir maliyetle ülkemiz karşı karşıya kaldı bu deprem sonrası. Bunun da en ağırlıklı yükü geçen yıl ve bu yıl. 2025’den itibaren azalan oranlarda devam ediyor. Ama bütçe açısından baktığınızda iyi taraflarından biri şu tek seferlik harcama, deprem harcamaları. Dolayısıyla bütçede yapısal bozulmaya sebep olmuyor. Geçici artışlar getiriyor. Bütçe açığınızı geçici olarak arttırıyor. Bir süre sonra çalışmalar bittikçe bütçe açığınız normal seviyesine tekrar geri dönmüş oluyor.”
Yılmaz, depremden etkilenen illerde inşa edilecek konutların son durumuna ilişkin, “440 bin hak sahipliği var. 46 binini bugün itibarıyla teslim etmiş durumdayız. Yani bir yıl gibi bir süre geçti, 46 bin konut teslim edildi. Artık her ay 15-20 bin konut teslimi yapılacak diye planlıyoruz ve yıl sonunda 200 bini bulmuş olacağız diye tahmin ediyoruz.” bilgisini verdi.
Parasal sıkılaşma konusunda depreme yapılan harcamalardan dolayı mali konuda bir eksiklik olduğuna yönelik eleştiriler olduğunun sorulması üzerine Yılmaz, şunları anlattı:
“Biz deprem konusunda mali disiplin diyemeyiz. Yani o depremin yaralarını sarmak olmazsa olmaz bir şey. Orada zaten tartışamazsınız yani. Sadece şunu söyleyebilirim. Depremdeki harcamalara rağmen açığımızı belli bir oranda tutmayı başardık, bu iyi bir başarı. İlk başladığında yüzde 10’ları aşacak deniyordu. Hatırlayın yani bundan bir süre önce yüzde 10’u aşacak bütçe açığımız diyen ekonomistler vardı, 5,2’de tutabildik. Bu büyük bir başarı bence mali açıdan. Bunu yaparken deprem harcamalarından kesinlikle hiçbir taviz vermiyoruz.”
ASGARİ ÜCRETLİLERE VE EMEKLİLERE İLİŞKİN ADIMLAR
Asgari ücretli çalışanların ve emeklilerin seçim öncesi bir beklentisinin olduğuna ve bu konuda yeni bir gelişme yaşanıp yaşanmayacağına ilişkin soru üzerine Yılmaz, “Olabildiğince elimizdeki tüm imkanları kullanarak bu konularda adımlar attık. Önümüzdeki dönemlerde de ekonomimiz büyüdükçe, geliştikçe, istikrarımız meyvelerini vermeye devam ettikçe emeklilerimiz başta olmak üzere bütün kesimlere dönük yine aynı yaklaşımımızı devam ettireceğiz. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.” diye konuştu.
Cevdet Yılmaz, bütçenin sonsuz olmadığına ve kısıt olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:
“Bizim önceliğimiz emekli oldu, çalışanlar oldu. Kesinlikle bundan hiçbir tereddüt yok. Bütçemizin içindeki payına bakabilirsiniz. Çalışanların payına, emeklilere yaptığımız aktarmaların sosyal güvenlik sistemine. Ama bir taraftan da şu gerçek tabii, emekli sayımız da oldukça yüksek bir rakama geldi, 16 milyon gibi bir rakama ulaştık. Dolayısıyla burada en küçük attığınız adımın büyük bir yansıması oluyor. Bayram ikramiyelerinde yüzde 50 artış yapıldı değil mi? Bunun mali yansıması 27 buçuk milyar lira. Tek başına bu atılan adımın mali etkisi 27,5 milyar lira.”
Aynı işi yapan insanlardan eşit oranda vergi almak adına çalışmaların yürütüleceğine de dikkati çeken Yılmaz, “Aynı işi yapan, herkesten eşit oranda vergi almak istiyorsunuz. Birisi öderse diğeri ödemezse ne olur? Hem sosyal adaletsizlik olur hem de haksız rekabet olur. Yani aynı konuda çalışan iki işletme var diyelim. Biri vergisini ödüyor düzenli bir şekilde, diğeri ödemiyorsa rekabet güçleri etkilenir ve haksız rekabet olur. Dolayısıyla kayıt dışılığı engellediğiniz zaman rekabet ortamını da güçlendirmiş olursunuz.” dedi.
YEREL SEÇİMLERE DAİR AÇIKLAMA
Cumhurbaşkanı ve 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri’nin büyük bir demokratik olgunluk içinde, yüksek bir katılımla gerçekleştirildiğini belirten Yılmaz, 31 Mart’taki yerel seçimlerin de aynı şekilde tamamlanacağına inandığını söyledi.
Yerel seçimlerde, mahalli müşterek hizmetleri en iyi yapacak kişinin seçilmesi gerektiğini vurgulayan Yılmaz, vatandaşın genel seçimdeki siyasi tercihinin yerel seçimde farklılık gösterebileceğine de değindi.
Yılmaz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu ziyaretlerindeki izlenimlerinin sorulması üzerine şu karşılığı verdi:
“Gerçekten bir huzur iklimi var Doğu Anadolu’da ve Güneydoğu’da. İşte belli bir yaşa gelmiş insanlarız ömrümüz hakikaten bu terörle terörün yol açtığı zararlarla geçti. Özellikle en büyük zararı da Doğu ve Güneydoğu insanı gördü. Orada yaşayan Kürt vatandaşlarımız gördü.
Niye? Terörün olduğu yerde yatırım olmuyor. Terörün olduğu yerde hayvancılık olmuyor, turizm olmuyor. Terörün olduğu yerde nitelikli insan gelip görev yapmıyor. Dolayısıyla toplumsal olarak büyük bir kayıp yaşadı o bölge. Sermaye başka bölgelere göç ediyor. Terörün azaldığı, terörün marjinalize olduğu bir ortamda da en büyük faydayı bence bölgede yaşayan insanlar görüyor.”
Turizme yönelik çalışmalara ilişkin detaylar veren Yılmaz, Antalya’da 60 milyon turist ve 60 milyar dolar gelir hedefi koyduklarını açıkladı.
2023 yılında 57 milyondan fazla turist ve 54 milyar dolardan fazla gelir elde edildiğini belirten Yılmaz, kişi başına gelir ve geceleme gelirinin de arttığını söyledi.
2030’a kadar turizm gelirini 100 milyar dolara çıkarmayı hedeflediklerini belirten Yılmaz, bunun cari açığın kapatılmasında önemli rol oynayacağına inandıklarını kaydetti.
Sadece deniz kum güneş turizmi değil, kültür turizminden, kış turizmine, sağlık turizmine kadar 12 aya yayılan bir turizm modeli hedeflediklerini de vurgulayan Yılmaz, merkezi hükümet ve yerel yönetimler arasındaki koordinasyonun turizmin geliştirilmesinde önemli rol oynayacağına inandığını da sözlerine ekledi.
“YEREL VE MERKEZİ YÖNETİM UYUMU ÖNEMLİ”
Yerel yönetimlerle merkezi yönetimin uyumu ve koordinasyonu önemli olduğuna dikkati çeken Yılmaz, “Merkez hükümetin size ayırdığı bir şeyi doğru yönde ve iyi kullanırsanız sorunları çözersiniz. Ama kullanamazsanız bunu bütün toplum ya da o şehirde yaşayan insanlar öderler. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, bu 5 yıl içinde kendisine merkezi hükümetin ayırdığı ya da verdiği kaynakları doğru kullandı mı? Murat Kurum gelirse bu kaynakları nasıl kullanacak? Bakın bunun en güzel cevabını Sayın İmamoğlu kendisi veriyor. Nasıl veriyor? Başarısız olduğunu bir anlamda ilan etmiş oluyor. Çünkü işte ‘Merkezi idare bana yeterince güç vermediği için şunları şunları yapamadım’ diyor.” ifadelerini kullandı.
Murat Kurum’un seçilmesi halinde farklı bir belediyecilik anlayışını ortaya koyacağına inandığını belirten Yılmaz, “Kurum, ‘Sadece İstanbul’ diyor. İstanbul’un problemleri, somut problemleri, hayatında insanların gündelik hayatında yaşadığı şeyler belli. ‘Ben bunlara odaklanacağım’ diyor. Nedir bunlar? Ulaşım. Daha kısa sürede insanlar erişebilecek, ulaşabilecekler. ‘Bunun hazırlıklarını yaptım’ diyor. Somut projelerini ortaya koyuyor. Afet İstanbul’un en temel meselelerinden ki Murat Bey bu konuda Türkiye’nin herhalde parmakla sayılabilecek uzmanlarından biri.” ifadelerini kullandı.
“YABANCI YATIRIMCININ TÜRKİYE’YE GELİŞİNİN YAKIN ZAMANDA DAHA FAZLA OLACAĞINI ÖNGÖRÜYORUZ”
Ekonomiye ilişkin hem kendisinin hem de Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in yabancı yatırımcılarla görüşmeleri olduğunu aktaran Yılmaz, “Yabancıların Türkiye’ye gelişinin yakın zamanda daha fazla olacağını öngörüyoruz.” dedi.
Yabancı yatırımcıların en çok, seçimden sonra ekonomi politikalarının devam edip etmeyeceğini sorduğunu kaydeden Yılmaz, “Bu çok önemli tabii. Biz gelişmekte olan bir ülkeyiz. Dışarıdan da sermayeyi daha fazla cezbetmemiz lazım ki daha hızlı bir şekilde hedeflerimize ulaşabilelim.” diye konuştu.
Yılmaz, Türkiye’nin yatırım çekmek için büyük bir potansiyele sahip olduğunu ve doğru politikalarla bu potansiyeli kullanabileceğini dile getirdi.
Gümrük Birliği Anlaşması’nın güncellenmesi, modernizasyonundaki gelişmelere ilişkin soruya Yılmaz şu yanıtı verdi:
“Vize muafiyetinin iş dünyası için, öğrenciler için, araştırmacılar için bu işlerin kolaylaştırılması gerektiğini söylüyoruz. Bu konularda müzakerelerimiz devam ediyor. Dışişleri Bakanlığımız bir taraftan, Avrupa Birliği biliyorsunuz bakan yardımcımız var ve başkanlığımız var. Avrupa Birliği Başkanlığı. Onlar bu konuları çok yakından takip ediyorlar. Diğer yandan Ticaret Bakanlığı’nın bu gümrük birliği konusunu muhataplarıyla yakından takip ediyor.
Bazı ülkeler siyasi sebeplerle Avrupa Birliği’ni Türkiye’ye karşı bir enstrüman olarak kullanıyorlar. Yani kendi milli diyelim politikalarını Avrupa Birliği üzerinden uygulamaya çalışıyorlar. Bu da aslında hem Avrupa Birliği’ne hem Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerine zarar veriyor. Oysa ortak menfaatlerimiz var. Avrupa bizim temel ihraç pazarımız, sermaye hareketlerimizin büyük bir kısmı Avrupa’yla, turizmimizin önemli bir kısmı Avrupa’yla, 5 milyona yakın insanımız var Avrupa’da yaşayan. Dolayısıyla çok yoğun ilişkilerimiz var.”
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile yapılan çalışmalara ilgili de bilgi veren Yılmaz, “Yeni bir mali işbirliği programı hazırlıyoruz. Geçen yıl uygulamaya koyduğumuz 9,5 milyar lira civarında bir büyüklüğe sahipti. Yeni yapacağımız 14 milyar civarında bir büyüklüğe sahip olacak ilk çalışmalarımıza göre. Ve çok kritik projeler var önümüzde.” diye konuştu.