Başkan Erdoğan’dan Avrupa Türk toplumuna mesaj: Milletçe güçlü olmak zorundayız
“FİLİSTİN DAVASINA VERDİĞİMİZ GÜÇLÜ DESTEĞİ HER ZEMİNDE AÇIKÇA İFADE ETTİK”
Şahsımızı ve bizim üzerimizden ülkemizi hedef alan kampanyaların son dönemde artması tesadüf değildir. Bu kampanyaların tek bir hedefi vardır. O da bizi ve Türkiye’yi susturmaktır. Çünkü Türkiye, sadece İslam ve yabancı karşıtlığı meselesinde değil, 7 aydır devam eden Gazze krizinde de dirayetli ve cesur bir duruş sergilemiştir. Yaklaşık 50 bin tonla Gazze’ye en fazla insani yardım yapan ülkeyiz. İsrail’in Gazzeli kardeşlerimize uyguladığı soykırımı daima gündemde tuttuk. Filistin davasına verdiğimiz güçlü desteği her zeminde açıkça ifade ettik. Küresel Siyonist lobinin tüm baskılarına rağmen bu tavrımızı koruyoruz. Kimliğine ve inancına bakmadan zalime zalim, mazluma mazlum demeye devam ediyoruz.
“35 BİN FİLİSTİNLİNİN ÖLÜMÜNÜ SADECE SEYRETTİLER”
Yıllardır bize demokrasi ve özgürlük dersi veren batılı yöneticilerin Gazze katliamlarında takındığı ikiyüzlü politikaları ise ibretle takip ediyoruz. Gösteri hakkı kutsal diyenlerin 7 Ekim’den sonra ilk icraatı kendi sokaklarında Filistin’e destek gösterilerini yasaklamak oldu. Sağa sola insan hakları karnesi düzenleyenler 15 bini çocuk toplam 35 bin Filistinlinin ölümünü sadece seyrettiler. Lafa her başladıklarında özgür basından dem vuranlar İsrail saldırılarında hayatını kaybeden 140’tan fazla gazeteci hakkında tekbir cümle kurmadılar. Bugüne kadar İsrail güçleri hastaneleri bombaladı. Camileri, kiliseleri enkaz yığınına çevirdi. İnsanların sığındığı mülteci kamplarını vurdu. Okulları, üniversiteleri, gıda sırası bekleyen sivilleri hedef aldı. Toplu mezarların şahidi olduğu toplu katliamlar işledi. Ama tüm bu vahşet sahneleri yaşanırken bir avuç vicdan sahibi devlet adamı dışında hiçbir batılı lider tepki göstermedi, sesini yükseltmedi. İsrail’e artık yeter diyecek bir cesur yürek maalesef çıkmadı.
“FİLİSTİN’E DESTEK VERDİKLERİ İÇİN REKTÖRLER, PROFESÖRLER İŞTEN ATILIYOR, LİNÇ EDİLİYOR”
Aylarca ateşkes çağrısı yapacak cesareti dahi gösteremediler. Hiçbir şey olmamış, 35 bin masum insan ölmemiş gibi İsrail’in arkasında durmaya, diplomatik ve askeri destek sağlamaya devam ettiler.
İnanıyorum ki sizler de takip ediyorsunuz. Bazı prestijli Amerikan üniversitelerinde, aralarında antisiyonist Yahudilerin de olduğu vicdanlı öğrenciler ve akademisyenler katliama tepki gösteriyor. Bu insanlar ‘Gazze’de katliam dursun’ dedikleri için şiddete, zulme, eziyete, hatta işkenceye maruz kalıyor. Sırf Filistin’e destek verdikleri için rektörler, profesörler işten atılıyor, linç ediliyor. Ancak söz konusu Türkiye olunca başımıza demokrasi havarisi kesilenlerin hiçbirinin bu hadiseler karşısında gıkı dahi çıkmıyor. Ne kadar meşhur demokrasi savunucusu, akademisyen, aydın, gazeteci ve siyasetçi varsa hepsi başını kuma gömmüş, olayların yatışmasını bekliyor. Niçin biliyor musunuz? Çünkü Batı demokrasisinin sınırlarını İsrail’in menfaatleri çizmektedir. İsrail’in çıkarına dokunulan her şey bunların gözünde antidemokratiktir, antisemitiktir. Oysa Müslüman’ı, Hristiyan’ı, Musevi’si ve diğer topluluklarıyla bölgemizdeki halkların güvenliğine en büyük zararı saldırgan ve şımarık tutumuyla mevcut İsrail yönetimi vermektedir.
“TÜRKİYE’Yİ DÜŞMANLAŞTIRARAK HİÇBİR YERE VARAMAZSINIZ”
Tüm bu gerçeklere rağmen halen bizi ve ülkemizi hedef alanlara şunu tekrar hatırlatmakta fayda görüyorum. Türkiye’yi düşmanlaştırarak hiçbir yere varamazsınız. Ne yaparsanız yapın antisemitik lekesi bize yapışmaz. İslam düşmanlığına, yabancı karşıtlığına ve kültürel ırkçılığın her çeşidine nasıl karşıysak antisemitizmi de aynı şekilde reddediyoruz.
Coğrafyamızda kargaşa, savaş ve istikrarsızlık görmek istemiyoruz. Müslüman’ı ile, Hristiyan’ı ile, Yahudi’siyle, tüm inançların ecdat döneminde olduğu gibi barış ve huzur içinde yaşadığı bir bölge istiyoruz. Amacımız Gazze’de süratle kalıcı ateşkesin tesisi, akan kanın durması ve ardından da 1967 sınırları temelinde iki devletli çözüme giden yolun açılmasıdır. Ne söylüyorsak bunun için söylüyor ne yapıyorsak böyle bir barış ikliminin bölgemizde hakim olması için yapıyoruz. Bundan sonra da tüm insanlığın selameti için doğru bildiklerimizi cesaretle dile getireceğiz.
“TÜRK DİASPORASININ TÜRKİYE EKONOMİSİNE KATKISI 5 MİLYAR DOLARA ULAŞTI”
Aziz kardeşlerim, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız ülkemize, ekonomi başta olmak üzere pek çok alanda ciddi katkılar sunmaktadır. Türk diasporasının Türkiye ekonomisine katkısı 5 milyar dolara ulaştı. Avrupalı Türkler kendilerine dayatılan kalıpların çok ötesine geçmişlerdir. Avrupa’ya ilk gittiklerinde emek yoğun işlerde çalışarak hayata tutunma mücadelesi veren kardeşlerimiz, önlerine çıkan tüm engellere rağmen bugün 40-50 yıl önce hayal dahi edilemeyecek konumlara geldiler. Sizlerin iş hayatından eğitime, akademiden sivil topluma, siyasetten sanata, farklı alanlarda elde ettiğiniz başarılarla biz gurur duyuyoruz. Yurt dışındaki insanlarımızın kimliklerini koruyarak, sağlıklı entegrasyonunu hedefleyen tüm çabaları destekledik, destekliyoruz.
“DİL VE KÜLTÜR UNUTULUNCA DA ASİMİLASYON KAÇINILMAZ HALE GELİYOR”
Türk diasporası 25 yaşın altında 2 milyonluk genç nüfusa sahip. Hatta kimi ülkelerde 5. kuşak evlatlarımızı görmeye başladık. Her yeni nesil ile birlikte maalesef anavatanla olan bağ da zayıflamaktadır. Türkçe okuma, anlama ve konuşma konusunda gençlerimiz giderek daha fazla zorluk çekiyor. Dil ve kültür unutulunca da asimilasyon kaçınılmaz hale geliyor.
Asimilasyona karşı en büyük silahımız çocuklarımıza ana dillerini, kültürlerini ve medeniyet değerlerini öğretmektir. Avrupalı Türkleri Türkiye’ye bağlayan en sağlam köprü Türkçedir. Devletimizin resmi kurumlarının, yeni kuşakların Türkçemize hakim olmaları ve çift dilli eğitimin yaygınlaştırılması amacıyla yürüttüğü çalışmaları sizler zaten biliyorsunuz. Ana okulundan başlayarak, üniversite eğitimine kadar her seviyeye uygun programlarla Türkçe öğretimini teşvik ediyoruz. Ayrıca gençlik kampları, gezi programları, diaspora gençlik buluşmaları, staj ve burs programlarıyla kültürel hareketliliği canlı tutuyoruz.
“14-28 MAYIS SEÇİMLERİ ÖNCESİNDE VERDİĞİMİZ SÖZLERİN HEPSİNİN ARKASINDAYIZ”
Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın Türkiye’deki hayatını kolaylaştırmak adına da pek çok adım attık. Bizden önceki iktidarlar yurt dışındaki kardeşlerimizi sadece ülkenin döviz ihtiyacı olduğunda hatırlardı. Biz ise güçlü Türkiye, güçlü diaspora şiarıyla göreve geldiğimiz ilk günden beri sorunlarınıza çözüm üretmeye, dertlerinize derman olmaya çalışıyoruz. Bugün kabinemizde, partimizde, Meclis’te ve Cumhurbaşkanlığında sizlerin içinden gelen pek çok başarılı arkadaşımız görev alıyor.
14-28 Mayıs seçimleri öncesinde verdiğimiz sözlerin hepsinin arkasındayız. İnşallah bu sözleri de daha öncekiler gibi aşama aşama hayata geçireceğiz. Bu vesileyle sizlerin şahsında Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerinde bize, partimize ve Cumhur İttifakı’na destek veren tüm kardeşlerimize yürekten teşekkür ediyorum.
14 Mayıs’ta yüzde 53,72, 28 Mayıs’ta yüzde 56,34’lük rekor katılım oranlarıyla Türk diasporası dünya çapında bir başarıya imza attı. Bu oy oranlarıyla sadece bizim gurur kaynağımız olmakla kalmadınız. Batılı ülkelere de çok anlamlı bir demokrasi mesajı verdiniz. Rabbim hepinizden razı olsun diyorum.
“BİRLİĞİNİZE, BERABERLİĞİNİZE VE KARDEŞLİĞİNİZE ÇOK SIKI SAHİP ÇIKMANIZI İSTİYORUM”
Türk diasporasının önümüzdeki yıllarda Türkiye’nin geleceğinde daha güçlü ve belirleyici bir aktör olacağına inanıyorum. Bunun için sizlerden birliğinize, beraberliğinize ve kardeşliğinize çok sıkı sahip çıkmanızı istiyorum. Biliyorsunuz yakında Avrupa Parlamentosu seçimleri olacak. Sizin sesinizin o salonlarda yankılanması çok ama çok önemlidir. Avrupa Parlamentosu seçimlerinde oy kullanmayı ihmal etmeyin. Şimdiden sizler ve Avrupa’daki kardeşlerimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum.