Kalbin 3 boyutlu haritasıyla belirlenen “küçük beyni” kalp hastalıklarına çare olabilecek – Haberler

0


Bilim insanları Dr. James Schwaber ve Dr. Raj Vadigepalli tarafından Daniel Baugh Enstitüsü’nde son yıllarda yapılan güncel araştırmayla, kalbin beyinden bağımsız çalışabilen kendi sinir sistemi olarak tanımlanan “küçük beynin”, kalbin işleyişini nasıl etkilediği, beyinden kalbe kadar gelen sinirlerin yüksek teknoloji kullanılarak görüntülenmesiyle belirlenmeye çalışıldı. Araştırmayla, beyin ile “küçük beyin” arasındaki bağlantının ortaya konması ve kalp sağlığının korunmasında bu temel alınarak bir yol haritası geliştirilmeye başlandı. Sonuçları Thomas Jefferson Üniversitesince yayımlanan araştırmayla, kalbin “küçük beyninin” ilk 3B haritası çıkarıldı. Üç boyutlu kalp için bıçak sırtı tarama mikroskobu adı verilen yeni bir teknik kullanıldı ve aynı anda yüksek çözünürlüklü görüntüler yakalandı. Aynı zamanda gen ifadesini ve nöronların bireysel konumlarını açıklamak için lazer yakalama mikrodiseksiyon kullanıldı. Bu etiketli görüntüler, kalbin küçük beyninin tamamen dijitalleştirilmiş 3 boyutlu modelini oluşturmak için bir hesaplama iskelesine eşlendi. Sinir hücrelerinin kalpte nasıl organize edildiğinin yanı sıra biyolojik özelliklerini de ortaya çıkaran bu haritayla, kalp sağlığını koruyabilmek için yeni ipuçları elde edildi. Bilim insanları, “Nöronlar kalbin temel yapıları etrafında nasıl organize oluyor? Bu, kalbin ne kadar sert ve hızlı pompaladığını etkileyebilir mi? Nöronlar birbirleriyle ve beyinden gelen sinyallerle nasıl iletişim kuruyor? Bu organizasyon ve iletişim kalp hastalığında değişiyor mu? Kalp fizyolojisinin erkekler ve kadınlar arasında farklı olduğu göz önüne alındığında ‘küçük beyin’ cinsiyetler arasında farklılaşıyor mu?” gibi sorulara yanıt arıyor. KALBİMİZİN BEYNİ VAR MI? Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı ve Türk Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği Üyesi Doç. Dr. Fatih Gümüş, dünyada kalple ilişkili ölümlerin hala birinci sırada yer aldığını belirtti. Gelişen teknolojiye rağmen kalp anatomisinin, çalışma prensibi, kalp üzerindeki sinir uçlarının birbirleriyle iletişiminin detaylı olarak ortaya konamadığına dikkati çeken Gümüş, bundan dolayı da hala kalp yetmezliğine ve kalp krizine bağlı ölümlerin artarak devam ettiğini söyledi. Gümüş, “Her ne kadar ileri teknoloji ile tedaviler fayda gösterse de dünya tıbbı, merak konusu olan kalbi aydınlatmaya çalışmaktadır” dedi. Kalbin tek başına çalışan bir organ olmadığının ve beyinle ilişkili olarak uzun yıllardır çalışıldığının bilinen bir gerçek olduğunu ifade eden Gümüş, şöyle devam etti: “Beynin kalp üzerindeki kontrol mekanizması tam açıklanamamıştır. 1990’lara kadar beynin tabanından başlayarak boyun, göğüs ve karın bölgelerine kadar uzanan en uzun kafa siniri olan ‘vagus’ siniri aracılığıyla beynin kalbi uyardığı, kalbin kendi elektriksel aktivitesini bu elektriksel uyarıya göre ayarlayıp reaksiyon verdiği bilinmekteydi. Fakat gelişen teknolojiyle birlikte işin aslında bu kadar basit olmadığı anlaşılmaya başlandı.” “ARAŞTIRMACILAR KALBİN KENDİ KÜÇÜK BEYNİNİN OLDUĞU GÖRÜŞÜNE HAKİM HALE GELDİ” 2000’li yılların başında Dr. Schwaber ve Dr. Vadigepalli’nin yeni hipotezleri ile başlattıkları çalışmanın günümüze kadar gelişerek uzandığını anlatan Gümüş, şunları kaydetti: “Hem sıçan hem domuz kalplerinin gelişen teknoloji ile birlikte 3 boyutlu haritalamasının yapılması hem de sinir dokularının mikrogenetik ilişkilerinin ortaya koyulmasıyla dünya tıbbı beklenen sonuca ulaşmaya başladı. Kalbin sadece beyinden gelen vagus siniri ile uyarılan ve kontrol edilen bir organ değil, aynı zamanda kendi beyni olacak şekilde lokal sinir ağına da sahip bir organ dokusuna sahip olduğu görüldü. Son 3 boyutlu haritalama görüntülerinde, sıçan kalbi, erkek ve kadın kalp dokularının kendi lokal sinir ağlarının bile farklı olduğu, erkeklerde bu kontrol mekanizmasının daha yoğun görüldüğü, bundan dolayı da kadın, erkek arasında kalp sağlığı açısından farklılık olabileceği tezi ortaya koyuldu. Bu çalışmalar ilerledikçe araştırmacılar da kalbin kendi küçük beyninin olduğu görüşüne hakim hale geldi. Heyecanla tüm bilim dünyası, bu çalışmaların insan sonuçlarında daha da detaylanmasıyla birlikte kalp çalışma mekanizmasının tamamen ortaya koyulabileceği ve birçok kalp hastalığına çözüm üretileceği görüşünde birleşmeye başladı.”

Leave A Reply

Your email address will not be published.

File not found.