O uru bölgeden söküp atmalıyız! Türkiye, o planı bir an önce devreye sokmalı
Yeni Şafak yazarı Yahya Bostan, Heniyye’nin Tahran’da suikasta uğramasını İsrail’in bölgesel gerilimi tırmandırma çabası olarak değerlendirdi. Bostan, İsrail’in ABD’yi de arkasına alarak çatışmaları genişletmeyi hedeflediğini belirtti. Gazze’deki ateşkes sürecinin İsrail’in planlarını değiştirmeyeceğini vurgulayan Bostan, Türkiye’nin bölgedeki askeri planlarını devreye sokması gerektiğini ifade etti. Yahya Bostan, şunları kaydetti: “Hamas lideri İsmail Haniye’nin -üstelik- Tahran’da, İran’ın güvencesi altında katledilmesi, İsrail kaynaklı bölgesel gerilimde yeni bir aşamayı işaret ediyor. 1 Nisan’da İsrail’in Şam’daki İran konsolosluğuna düzenlediği saldırıyla başlayan “Kontrollü doğrudan çatışma” safhası geride kaldı. 31 Temmuz itibariyle gelişmeler “Kontrolsüz, doğrudan çatışma” aşamasına geçildiğini gösteriyor. Bu, kaos ve belirsizlik anlamına gelir. Ankara askeri planlarını çekmeceden çıkarmalıdır. Nasıl ve neden? Anlatacağım. Ancak önce bazı önemli noktaların altını çizmem gerekiyor. İSRAİL’İN GOLAN KILIFI Geçtiğimiz hafta bu köşede “İsrail, ABD’nin burnuna halkayı takmış, oynatıyor” diye yazmıştım. Dışişleri Bakanı Fidan da “İsrail, ABD’yi rehin almış durumda” tespiti yaptı. “Lübnan’da savaşa girerse ABD’nin Netanyahu’nun arkasında savaşa girmek dışında hiçbir seçeneği yok” ifadelerini kullandı.
ÖNE ÇIKAN VİDEO Bu durum siyasi kariyeri için soykırımı göze alan Netanyahu’nun, ABD’nin güya iktidardan indirmeye çalıştığı İsrail Başbakanının, ipleri eline aldığını gösteriyor. Netanyahu ateşkes baskısını savuşturmak için çatışmayı ABD seçimlerine kadar uzatmayı ve Trump’la iş tutmayı hesaplıyordu. Bölgeyi dipsiz bir kuyuya çekerek planını hayata geçiriyor. ABD’yi de peşinde sürüklüyor. En başından bu yana siyonist planın ilk katmanı, Gazze’yi ilhak etmek, Suriye ve Lübnan’ın güneyinde tampon bölge kurmaktı (Bunu 7 Ekim’den bu yana, müteaddit defalar yazmıştık.) Gazze’de ateşkes olsaydı bile planın geri kalanı uygulamaya devam edecekti (İsrail Dışişleri Bakanı da “İleride çok sık duyarız” notu düştüğümüz 1701 sayılı BM kararını nihayet gündeme getirdi. “Topyekün savaşı engellemenin tek yolu bu kararın derhal uygulanmasıdır” dedi. Karar, Hizbullah’ın Litani nehrinin kuzeyine çekilmesini öngörüyor.) Tel Aviv Yönetimi 27 Temmuz’da Golan tepelerine yönelik saldırıyı -ki ölenler İsrail vatandaşı olmayı reddeden Dürzilerdi- çatışmayı bölgeye yaymak için bir kılıf olarak kullanıyor. Ama hazırlıklar çoktan başlamıştı. Tarihleriyle hatırlatalım: 1 Mayıs: İsrail Genelkurmay Başkanı “Kuzeye (Lübnan’a) saldırı hazırlığı yapıyoruz, dedi. 18 Haziran: İsrail kabinesi Lübnan savaş planını onayladı. 26 Temmuz: İsrail ordusu, Lübnan’a saldırıyı simüle eden askeri tatbikatını tamamladı. Tam bir gün sonra, 27 Temmuz: İşgal altındaki Golan tepelerine -faili meçhul- bir saldırı gerçekleşti. İsrail, bu saldırının üstünden çok geçmeden önce Beyrut’u vurdu, ardından İsmail Haniye’yi Tahran’da hedef aldı. İRAN MİNDERE ÇIKMAYACAK Siyonist planın ikinci katmanı -ki ABD de bunun parçasıdır- tampon bölge bahsini aşıyor. Bu katmanda ana iki boyut var: Bir. İran’dan vekil güçlerini Suriye’den çekmesi isteniyor. (Bahreyn’deki ABD-İran gizli görüşmesinde bu konuşulmuştu. İran o kadar milisi nereye koyacağını bilmiyor.) Bu kapsamda S. Arabistan liderliğinde İran’ı dengeleyecek bir konsorsiyum kuruluyor. Hatta Şam rejimi bile S. Arabistan ile konuşturulmaya çalışılıyor. İki. İran’ın nükleer kapasitesi yok edilmek isteniyor. İsrail bu yüzden Tahran’ın “onurunu incitecek” saldırılarda bulunarak İran’ı mindere, doğrudan ve kontrolsüz çatışmaya çekmeye çalışıyor. Tahran da zevahiri kurtarmaya dönük, küçük çaplı, kontrollü yanıtlar dışında hareket etmiyor. Hatta, detay vereyim.. 7 Ekim’den sonra Ankara’da gelişmelere vakıf isimlerin yaptığı tespit şuydu: “Hizbullah asla İsrail’e saldırmaz. İran onları tutuyor.” Peki, neden? Çünkü İran, kapsamlı bir çatışmada geliştirdiği nükleer kapasitenin hedef alınmasını, bu konuda 20 yıl geriye gitmeyi istemiyor. Bir dostumun söylediği isabetlidir: “İran, nükleer silaha ulaşıncaya kadar İsrail’e karşılık vermeyecek.” TERÖR KORİDORU DA PLANIN PARÇASI Siyonist planın ikinci katmanı Suriye’nin kuzeyine de ulaşıyor. Suriye’de terör örgütü PKK’ya kurdurulan terör koridorunun en önemli gayesi İsrail’e güvenlik şemsiyesi oluşturmaktır. Dolayısıyla, İsrail’in bir hedefi de terör koridorunun ayakta kalmasıdır. Terör örgütünün tam da bu dönemde sözde yerel seçimlerle bağımsızlık elde etmeye çalışması tesadüf değildir (18 Ağustos’a ertelenmişti, yeniden deneyecekler). İsrail çatışmayı yayarak ABD’nin bölgeden çıkmasını engelliyor. ABD bölgeden çekilmediği müddetçe terör örgütü de Suriye’deki varlığını sürdürecektir. Geçen hafta yazmıştım. Ankara, terör koridorunu yok etmek için İran sınırından Akdeniz’e uzanan aşamalı bir strateji uyguluyor. Önce Irak’ın kuzeyindeki terör unsurlarını temizliyor. Kilit kapanıyor. Irak’ta planlanan operasyonların sonuna yaklaştığımızı ifade etmiştim. Bu, dikkatimizi Suriye’ye vermemize olanak sağlayacak. Ancak orada da iki gelişmenin seyri yakından izlenecek. Birincisi ABD seçim sonuçları. İkincisi ise Şam rejimiyle diyaloğun nasıl seyredeceği. PUTİN’İN ESAD’A ÖNEMLİ UYARISI Ankara, bölgesel gerilimin gidişatını gördüğü için Şam dosyasını açmıştı. Ancak Esad -İran’ın da baskısıyla- işi ağırdan alıyor. Bakın geçtiğimiz hafta çok önemli bir gelişme oldu. Rus lider Putin, Golan saldırısı olmadan iki gün önce -sanki istihbarat almış gibi- Esad’ı Moskova’da ağırladı. Ve gazeteciler önünde ona aynen şunları söyledi: “Bölgedeki gerilimle ilgili düşüncelerinizi çok merak ediyorum. Bize göre maalesef tırmanıyor. Ve konu, Suriye’yi yakından ilgilendiriyor.” Bu bir uyarıydı. Esad’ın mesajı alıp almadığını, Ankara-Şam diyalog sürecinin gidişatına göre anlayacağız. Peki, Ankara ne yapmalı? Madem “kontrolsüz, doğrudan çatışma” aşamasına geçildi, elimizi çabuk tutmalıyız. İsrail’in bölgeyi kaosa sürükleyen politikaları hız kazandı. Mossad, terör örgütünü sözde seçimler ve bağımsızlık için teşvik edecektir. O halde askeri planlar devreye girmelidir: Vakit kaybetmeden terör koridorunu bölgeden söküp atmalıyız.”