Türkiye’deki hangi medya kuruluşları, dış kaynaklı fonlarla destekleniyor? Düzenli olarak bu vakıftan para almışlar
haber7.com yazarı Nihat Nasır, Türkiye’deki bazı medya kuruluşlarının dış kaynaklı fonlarla desteklendiğini belirtti. Chrest Foundation isimli vakfın bu medya kuruluşlarına neden fon sağladığını sorgulayan Nasır, bu tür fonlamaların Türkiye’yi içeriden çökertme amaçlı olduğunu ifade etti. Medyanın emperyalist güçlerin beşinci kolu olarak faaliyet gösterdiğini vurgulayan Nasır, dikkat çeken yazısında şunları kaydetti: “Türkiye’de bir kısım medya, ne yazık ki, beynelmilel şer odaklarının tetikçisi gibi bir pozisyon alageldi hep. Bunlar, bir medya kuruluşundan ziyada 5.ci kol gibi bir vazife üstlendiler mütemadiyen. Aslında on yıllardan beridir bilinen bir gerçektir bu.
ÖNE ÇIKAN VİDEO Bazı gazetelerin, televizyon kanallarının, haberci diye geçinen internet sitelerinin, yazarların ve çizerlerin birtakım odaklar tarafından desteklendiği herkesin bildiği ama yüksek sesle dile getirmediği bir durumdu. Geçmişte buna dair onlarca yazı yazıldı, değerlendirmeler yapıldı. Aziz dostum merhum Ahmet Kekeç, ‘besleme medya’ tesmiye ederdi bunları. Geçtiğimiz yıllarda bir internet sitesinde, Amerika’da, ‘Chrest Foundation’ isimli bir vakfın, Türkiye’deki bazı medya kuruluşlarını fonladığına dair bir haber yayınlanmıştı. Bu habere göre tamamı yeminli Erdoğan (hatta Türkiye) düşmanından oluşan bu medya kuruluşları düzenli olarak bu vakıftan para almışlar. İşin ilginç tarafı bahse konu sözde vakıfla ilgili dişe dokunur bir bilgi yok. “Kimdir, nedir, hangi maksatla bu tür fonlamalar yapıyor?” sorularının ikna edici bir cevabı da yok ne yazık ki… Başta da dedik, aslında yeni bir şey değildi bu. Osmanlı’dan beri, birtakım medya kuruluşları bu türden dış kaynaklı destekler alıyor. Arşivler bu hususa dair bilgilerle dolu. Bizim üzerinde duracağımız esas mesele, bu fonlamaların hangi gayeye matuf yapıldığı hususunu irdelemek. Evet, sözgelimi Chrest Foundation Vakfı adı geçen medya kuruluşlarına neden destek veriyor? Bu sözde vakıf, dünyanın başka hiçbir yerinden benzer bir faaliyet içerisinde değilken, tartışmalara konu olan bu fonları neden sadece Türkiye’deki medya unsurlarına akıtıyor? Soruların cevaplarına geçmeden önce yazımızın başında işaret ettiğimiz ‘5. Kol’ isimlendirmesinin ne anlama geldiğine bir göz atalım dilerseniz. “Beşinci kol faaliyeti, çeşitli savaş ve dış politika stratejileri gibi ülkelerin gizli kalması gereken sırlarının istihbarat servisleri tarafından istenmeyen kişilerle ve ‘düşman’ sıfatı taşıyan kurumlarla paylaşılması durumudur. Emperyalizmin gözden geçirdiği karanlık ajandasında önemli yer tutacak olan yeni gayri nizami harp, aynı zamanda psikolojik harbi de içeriyor. Bu kapsamda kitleleri kontrol edebilmek, algıları oluşturmak ve yönetmek ve böylece hedef ülkenin iç bünyesini ele geçirme ameliyesi gerçekleştiriliyor. Beşinci kol faaliyetleri, Algıları gerçeğin önüne koyabilme, değerleri zayıflatma, tarihi, milli, manevi bağları etkisizleştirme, emperyalizme karşı mücadelede duyarsızlaştırma çabaları olarak sıralanabilir. İşte bütün bunlar, emperyalizmin beşinci kol hevesine işaret ediyor…” Bu tanımlama Türkiye’deki birtakım medya kuruluşlarının neden desteklendiğini de açıkça gösterir bir mahiyete sahip. Mesele tastamam budur yani Türkiye’nin içeriden çökertilmesi yahut zayıflatılması amacına emperyalist güçlerin, kendi çıkarları doğrultusunda müdahil olması… Bu tür yapılar bunun için desteklenir ve bu nedenle biz bunlara “5. Kol” faaliyetleri diyoruz zaten. 5. Kol tanımlaması yapmadan önce sorduğumuz soruların cevapları aslında kendiliğinden verildi ama yine de kısa bir değerlendirme yapalım. Bu, vakıf görünümlü lakin gerçekte CIA’nın kontrolünde olan yapının Türkiye’deki sözde medya kuruluşlarına neden destek verdiği sorusunun cevabı açıktır. Türkiye’nin özellikle de “Milli Savunma” alanında ve bağımsızlaşma adına anlamlı olan diğer bütün alanlarda mevzi kaybetmesi için içeriden yapılacak olan tezviratın önemi büyüktür. Bazı hususları uluslararası hukukun alanına girecek şekilde çarpıtarak haberleştirmek, sahte evraklar düzenleyerek gerçekmiş gibi sunmak, sanıldığı gibi sadece içeriye yönelik bir atraksiyon değil, tamamen Türkiye’yi dış dünyada zor duruma sokmak maksatlıdır. Bunun için göstereceğimiz en mühim delil de kuşkusuz ki, “Mit Tırları” hadisesidir. Hatırlayın, bu yolla Türkiye, ‘Uluslararası Adalet Divanında’ yargılatılmak istenmişti. Bu çarpıcı gerçekten hareketle, bahse konu yayın organlarının yaptıkları haberlere baktığımızda, mezkûr fonlamanın neden özellikle ve sadece Türkiye’deki medya kuruluşlarına tahsis edildiğini de daha iyi anlayabiliyoruz değil mi? Türkçemizde bir deyim vardır malum; “Parayı veren düdüğü çalar!” Evet, parayı ‘Etki ajanları’ diye de tesmiye edebileceğimiz böyle aşağılık ve vatan haini düdükleri çalmak için veriyorlar. Türkiye’nin yüz yılı aşkındır verdiği bağımsızlık mücadelesini sekteye uğratmak için yapmayacakları şey yoktur. Esasen bunu anlamak mümkündür ama bir takım alçak tıynetli hainlerin alet olması bizler açısından kelimenin tam manasıyla iç acıtıcıdır. Bu tür fonlamalar bundan sonra da vuku bulacak… Bir sürü hain, bu ihanete bile isteye alet olacak. Bunlarda şüphe yok. Önemli olan bunların hangi maksada yönelik olarak yapıldığını anlayabilmek. Bu nedenle biz, fonlamalarda adı geçen şahıslardan ziyade olguya yani amaçlanan o menfur maksada dikkat çekmeye çalıştık. Mezkûr medya unsurlarının Gazze ve Filistin konusunda neden mazlumlardan yana değil de İsrail’den yana bir tavır aldıkları hususuna bir de bu gözle bakın…”