2025’te dünyayı ne bekliyor? Batı çöküyor, Türkiye yükseliyor!
Stratejik Düşünce Enstitüsü (SDE) Başkan Yardımcısı Alper Tan, sde.org.tr’teki yazısında, 2025 yılında dünya siyasetinin nasıl şekilleneceğine dair öngörülerde bulundu. Aynı zamanda TOBB Medya Meclisi Başkan Yardımcısı olan Alper Tan’ın yazısı şöyle: Bu yazıda 2025 yılında dünyada meydana gelebilecek gelişmeler konusunda tahminlerimizi özetlemeye çalışacağız. 2024’te neler oldu? 2024’ün en güzel haberi, 61 yıllık BAAS diktatörlüğünün cenderesinde son 13 yıldır can çekişen Suriye’nin Aralık ayında başlayan harekat sayesinde 11 günde hürriyetine kavuşturulmasıydı. Somali-Etiyopya krizine son verilerek Türkiye’nin arabuluculuğu ile anlaşmanın sağlanması, Sudan’da devletle bir silahlı grup arasında yıllardır süren çatışmanın bitirilerek Ankara’nın arabuluculuğuyla işin tatlıya bağlaması, Libya’nın iyice istikrar zeminine oturtulması, Türkiye-Mısır münasebetlerinin normalleşmesi çok çok önemli gelişmelerdi. Batı Afrika ülkeleri Burkina Faso, Nijer, Fildişi Sahiller, Mali, Çad, Senegal gibi ülkelerdeki Avrupalı işgalcilerin kovulmaya başlanması da Kara Kıtanın özgürleştirilmesi istikametinde kayda değer adımlardı. 2024’te başka neler oldu? 2024’te, ABD ve Avrupa ülkeleri güç ve itibar kaybettiler. Ayrıca bu iki kıta arasındaki ilişkilerde de yıpranmalar oldu. Güven krizi daha görünür hale geldi. Fransa Cumhurbaşkanı Macron, “Avrupa artık güvenliğini başka güçlere devredemez. Ukrayna’daki savaş ve Ortadoğu’daki gelişmeler Avrupa’nın uyanmasını gerektiriyor” sözleriyle, ABD’ye güvenilmeyeceğini ilan etti. 3. yılını doldurmak üzere olan Ukrayna savaşında Rusya çok yıprandı. Öyle ki kendi askerleriyle başaramadığı için Kuzey Kore’den savaşçı asker isteme noktasına geldi. Moskova’nın desteklediği Beşşar Esad’ın düşmesi sebebiyle Putin’in Suriye’deki askerlerini de çekme mecburiyeti doğdu. 2025’te neler olabilir? ABD 2024, ABD için seçim yılıydı. Donald Trump’a yapılan suikast girişimleri onu iyice Derin Devlet düşmanı haline getirdi. Trump’ın intikam hazırlıkları tamam. O, Beyaz Saray’da başkan olmaktan ziyade ABD ile savaşmaya hazırlandı. Bir nevi savaş kabinesi kurdu. Anlaşılan o ki Trump, bir yanda ülke içinde hasım gördüğü odaklarla savaşırken diğer yandan Kanada ile Grönland gerekçesiyle Danimarka’yla, Kanal meselesinden dolayı da Panama ile bir nevi savaşa hazırlanıyor. Ama Trump, ülke dışında ateşli silahlardan ziyade ekonomi, ticaret, gümrük, vergi, tehdit, şantaj ve siyasi silahları kullanacak gibi görünüyor. Lakin Donald Trump’ın içerdeki savaşı, yakın tarihte görülmemiş çok kanlı bir iç hesaplaşmaya yani savaşa bile dönüşebilir. Bu da ABD küresel saltanatının sonu demektir. Eğer böyle olursa Dünya biraz da olsa huzura kavuşacak demektir. 2025, ABD-Avrupa ilişkileri ve ABD-İsrail ilişkilerinin ciddi biçimde sorgulanacağı bir yıl olacaktır. Her halükarda bu ilişkilerin zayıfladığını ve hatta kopma noktasına geldiğini görebiliriz. AB Avrupa bu yıl içinde siyasi, ekonomik, teknolojik ve stratejik güç kaybedecektir. Transatlantik ilişkilerin bozulması, Avrupa’nın kendi içinde de göreceli bütünlüğün darbe almasına, AB’nin daha çok tartışmalı hale gelmesine ve üye ülkeler arasındaki güven duygularının tahrip olmasına sebep olacaktır. Bu da Batı Avrupa’nın küresel etkisini bitirecektir. Rusya Rusya zayıflıyor. Moskova-Ankara ilişkilerinin daha fazla genişlemesi ve derinleşmesi mümkün. Rusya’nın İslam ülkeleriyle münasebetleri de hızlı bir şekilde gelişebilir ve daha kurumsal hale gelebilir. Bu yönde münasebetler Rusya içinde bazı kesimleri huzursuz edebilir. Çin Muhtemelen Çin, ekonomi ve büyüme açısından yavaş yavaş durağanlaşmaya başlayacaktır. İstihdam şartlarının değişmesi ve işçi ücretlerinin artması sonucu büyüme ivmesi düşebilir. ABD’nin Tayvan üzerinden Çin’i yıpratma hamlelerinin yanı sıra Çin-Hindistan arasında da gerilimler artarsa Pekin daha fazla zorlanabilir. Bu süreçte Çin-Türkiye ve Müslüman ülkelerle Pekin’in ilişkiler daha hızlı gelişebilir. Bu sene, Çin’de Uygur Türklerine (Müslümanlara) karşı uygulanan yanlış politikalardan hızla vazgeçilmesini ve normal duruma dönülmesini bekliyoruz. Hindistan Sakin bir milleti faşizan bir anlayışla yöneten BAAS benzeri BJP rejiminin, dünyada olup bitenleri iyi okuması ve siyasetini olumlu yönde değiştirmesi gerekiyor. Aksi halde Yeni Delhi yönetiminin, ABD’ye güvenerek, İsrail’i destekleyerek, Yunanistan, Ermenistan ve İran’ı destekleyerek bir yere varamayacağını anlaması icap ediyor. Güney Kore Ülkedeki ABD yanlısı askerlerin, Cumhurbaşkanını da yanlarına alarak başlattıkları darbe girişimi başarısız oldu ama bu anomalinin ülkede açtığı yara ve güvensizlik ortamı iyileşmedi. 2025’te bu konu sorgulanmaya devam edecektir. Ayrıca değişen küresel güç dengeleri, Güney Kore’yi ABD yörüngesinden uzaklaştıracak ve Türk Devletleri Teşkilatı başta olmak üzere diğer bölgesel ittifaklara dahil olmayı avantajlı/güvenli hale getirecek ve teşvik edecektir. İran 2025’in çok kaybedenlerinden biri hiç kuşkusuz İran’dır. Tahran’ın, Batı Dünyası ve İsrail’i rahatlatan bir strateji ile Şii Hilali görüntüsü altında yürüttüğü Pers yayılmacılığı siyaseti tamamen iflas etmiştir. Bugün Tahran’ın, Irak, Suriye, Lübnan, Yemen ve Afganistan gibi ülkelerde neredeyse hiç etkisi kalmamıştır. İran şu an dört bir yandan çevrelenmiş ve tamamen kuşatılmıştır. Ülke içinde devlet, en az iki parça, halk ise en az 4 parçaya bölünmüş durumda. 2025’te İran’da rejim, içerden devrilebilir veya bir kaosla birlikte çökebilir. Rejimin çökmesi mukadder görünüyor. Fakat rejimin tükenme şekli, Devrim Muhafızları’nın nasıl davranacağına bağlı olarak yumuşak bir biçimde olabileceği gibi çok kanlı bir kaosa da sebep olabilir. Mevcut gidişat daha çok ikinci ihtimali işaret ediyor. İsrail 2025’in iflas şeklinde kaybedenlerinden biri çok büyük ihtimalle İsrail olacaktır. 2025’te Filistin’in net bir zaferle özgürlüğe kavuşmasını bekliyoruz. Soykırımcı İsrail’in ise ömrünün son senesi olabilir. Muhtemelen, İsrail 2025’te, içerden ve dışardan, hiç beklemediği yerlerden hiç beklemediği bir anda korkunç darbeler alacaktır. Bu da soykırımcı “proje devletin” sonunu getirecektir. 2025’te İsrail için en iyimser ihtimal, tamamen yok olmayıp kolu-kanadı kırılmış bir Tel Aviv şehir devleti haline dönüşmesidir. Yahudiler ve özellikle Siyonistler, dünyanın her yerinde horlanan, dışlanan, itibarsızlaşmış, tiksinti duyulan, artık soykırım mağduru değil, soykırımcı bir topluluğa dönüşecektir. Ortadoğu Irak ve Suriye’nin bu yıl hızla toparlanacağı ve istikrara kavuşarak güçleneceği bir dönem olacaktır. İran’ın baskısından kurtulmuş olan Lübnan’da büyük gelişmeler bekleniyor. İran’ın dizginlenmesinden sonra İsrail belasının telafi edilmesiyle Lübnan ve Ürdün halkları da hürriyetine kavuşacaktır. 2025, Ürdün ve Lübnan için çok önemli gelişmelere gebe. Afrika Afrika ülkeleri, Batılı işgalcileri/sömürgecileri kovmaya devam edecektir. Ayrıca kıtanın farklı bölgelerinde Batıdan bağımsız yeni ittifakları görebiliriz. 21. asrın yıldız kıtası büyük ihtimalle Afrika olacaktır. Afrika’da Türkiye’nin pozitif etkilerinin hızla artmasına şahit olabiliriz. Balkanlar Yunanistan başta olmak üzere Avrupa ve ABD’de meydana gelecek olan olayların en çok etkileyeceği ülkeler, çok sayıda küçük ülkelerin bulunduğu Balkanlar olacaktır. Bu bölge, siyasi istikrar, güvenlik ve beka açısından yeni bir arayışa girecektir. En makul seçenek Türkiye ile birlikte olmaktır. Kafkaslar Kafkaslarda da sıcak gelişmeler olabilir. Bu bölgenin yeniden şekillenmesi kaçınılmaz görünüyor. Bu ihtimali erken fark eden Paşinyan hükümeti, Azerbaycan ve Türkiye ile normalleşme yoluna gitmek suretiyle Ermenistan’ı büyük bir tehlikeden uzaklaştırdı. Türkiye Türk Devletleri Teşkilatı bu sene daha güçlü ve daha kurumsal hale gelecek ve tek devlet gibi çalışmaya başlayacaktır. Bu da hem Türk devletlerinin hepsine, Asya’ya ve Dünyaya çok büyük bir güven ve huzur sağlayacaktır. Görünen o ki Dünyanın siyasi ve stratejik merkezi Asya’ya kayacaktır. Türkiye ise artık kimsenin reddedemeyeceği küresel bir aktördür. Türkiye enerji güvenliği konusunda da Avrupa’nın kontrolünü eline almıştır. Ankara bu konuda da artık egemen bir güçtür. Bir müddet sonra enerji ve kıymetli madenlerin fiyatlaması ve küresel stratejileri İstanbul’da belirlenecektir. Avrupa’nın enerjide Türkiye’ye bağımlı hale gelmesi ile ABD, Çin, Rusya gibi küresel güçler dahil olmak üzere İran, Suudi Arabistan ve diğer enerji ihraç eden ülkeler de Türkiye’nin kritik rolünü tanıyacaklardır. Sadece enerji açısından değil hava sahasının güvenliği ve hava trafiği açısından da Anadolu’nun öne çıkacağını öngörebiliriz. Küresel güç dengeleri yeniden şekillenirken gevşeklik göstermeden son derece dikkatli davranmak, hata yapmadan çok çalışmak ve tarihin önümüze getirdiği bu paha biçilmez fırsatı iyi değerlendirmek zorundayız.