AK Parti’nin o flaş adımı sonrası mazeret ileri süren iş insanları kimler? İyi tanıyın bunları
Okan Müderrisoğlu, Türkiye’nin ekonomik programının başarılarını ve risklerini analiz etti. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in programı savunduğunu belirten Müderrisoğlu, toplumsal beklentilerin yüksek olduğunu vurguladı. “Programın her bakımdan ayakta tutulması gerekiyor. Daha bugünden… Harcama artırıcı istisnai örneklerle Maliye’nin kapısını çalan aktörlere, vergi yükünün adil dağıtılması için elini taşın altına uzatması gerekirken mazeret ileri süren iş insanlarının kulis faaliyetlerine tanık oluyoruz” ifadelerini kullanan Müderrisoğlu, Sabah gazetesindeki yazısında şunları kaydetti: “Ekonomik program çalışıyor… Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek bu hususun altını ısrarla çiziyor. Aslında iyi de yapıyor. Moral vermeye, güven inşa etmeye çalışıyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın da her vesile ile programın arkasında durduğunu açıklaması, enflasyonu tek haneye indirmeye kararlı olduğunu söylemesi de mevcut tabloyu güçlendiriyor. Lâkin… Programa yatırım yapılması ne kadar fırsat barındırıyorsa, ihmal edilmeyecek riskler de barındırıyor. Neden? Çünkü toplumsal beklentiler kadar sabırsızlık yüksek de ondan.
Literatürde farklı versiyonları olsa da…
“Türk gibi başla. İngiliz gibi sürdür. Alman gibi bitir” diye bir örneklendirme var.
Türk gibi deyince aklımıza ne geliyor?
Heyecan, girişimcilik, özgüven, hırs ve duygusallıkta bir uçtan öbürüne git gel…
İngiliz neyi çağrıştırıyor?
Diplomasi, müzakere, ince hesap, her durumda haklı çıkma becerisi…
Peki ya Almanlar?
Disiplin, istikrar, çalışkanlık, neticeye odaklılık.
***
Uygulanmakta olan ekonomik program için Sn. Şimşek’in anlatımı ile “En kötüsü geride kaldı” denilse bile henüz, “Çoğu gitti, azı kaldı” denilecek noktada değiliz. Daha alınacak çok karar, tabandakilerden ziyade tavandakilerin de göstermesi gereken fedakârlıklar söz konusu olacak.
Evet… Yaz ayları ile birlikte, bilhassa “baz etkisiyle” yani, önceki yılın aynı dönemine kıyasla enflasyon düşüş trendine girecek. Bu, “Yetmez ama evet” durumundan ibaret bir süreç. Zira yılın ilk çeyreğinde görülen ve umut vadeden büyüme performansı, enflasyonun kalıcı olarak düşürülmesi için “gelirler politikası” yönüyle atılması gereken adımlara da işaret ediyordu! Bir başka anlatımla… Dar ve sabit gelirlilerin enflasyona ezdirilmemesi temel ilkesini korumak kaydı ile bu sınırı aşacak iddialı müjdeler verilmesi en azından bu yıl için pek gerçekçi görünmüyor.
Ayrıca… Enflasyon nedeni ile “daha da pahalanmadan alayım bari” şeklinde özetlenebilecek önden yüklemeli tüketim alışkanlığının değişmesi de zaman alacak gibi. Ayrıca; eğitim, sağlık, otel-lokanta sektörlerinde (hizmetler ana başlığında) fiyat katılığı devam etmekte. Kurlarda sağlanan göreceli stabilitenin, yabancı sermaye akışı yönüyle artısı olduğu gibi ihracatta zorlanma gibi olası yönleri de mevcut. İthalatın ise özellikle tüketim malı trafiğinin kontrollü talep yönetimiyle ancak belirli süre dengelenmesi ihtimal dâhilinde.
Ama en önemlisi… Davranış değişikliğinin yerleşmesi, programa gönüllü uyumun daha fazla taraftar bulması, mali disiplinden taviz verilmemesi!
Gelinen aşamada…
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın olabildiğince açık izaha çalıştığı, Bakan Şimşek’in ise neredeyse kariyerini ortaya koyduğu programın her bakımından ayakta tutulması gerekiyor. Cumhurbaşkanı’nın liderliği ve işi emanet ettiği ismin yanında; parti grubunun, genel merkez yönetiminin, iş dünyası ve meslek örgütlerinin, sendikaların ve piyasa oyuncularının da “yandan değil candan” sahip çıkması gereken bir programdan ve kritik eşikten bahsediyoruz.
Daha bugünden… Harcama artırıcı istisnai örneklerle Maliye’nin kapısını çalan aktörlere, vergi yükünün adil dağıtılması için elini taşın altına uzatması gerekirken mazeret ileri süren iş insanlarının kulis faaliyetlerine tanık oluyoruz.
Özetle…
Günü kurtarmak kolaydır da geleceği teminat altına almak için gereken kararlara kitleleri ikna etmek güçtür. Tam da bu nedenle ekonomik programa, “V1 kalkış” diyen pilotun anonsundaki gibi asla durulamayacak noktada olduğumuzun bilinciyle yaklaşmamız mecburidir!”