Alman medyası yoğun eleştiriler altında: İsrail yanlısı ikiyüzlü habercilik gözden kaçmıyor
Alman gazeteci ve medya eleştirmeni Gazeteci Fabian Goldmann, Alman medyasının özellikle 7 Ekim 2023 sonrasındaki çizgisine ilişkin Anadolu Ajansı (AA) muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
İsrail ve Gazze ile ilgili haberlerin hiç dengeli olmadığını belirten Goldmann, “Özellikle 7 Ekim 2023’ten bu yana Almanya’daki habercilik tam bir felaket. Alman medyasında Orta Doğu’daki olaylarla ilgili tarafsız, çeşitlilik ve perspektif açısından zengin bilgi edinmek artık neredeyse imkansız.” dedi.
Goldmann, Gazze’de yaşanan dehşete dair bir fikir edinmek için Alman medyası dışındaki yabancı medyaya başvurmak zorunda kaldığının altını çizdi.
YANLI HABERCİLİK ELEŞTİRİ OKLARININ HEDEFİNDE
Almanya’da, İsrail ordusunun basın bültenlerinden ayırt edilemeyen haberler yapıldığına işaret eden Goldmann, sözlerine şöyle devam etti:
“Örneğin, Almanya’nın en büyük, en geniş erişimli, en iyi donanıma sahip haber programı Tagesschau’yu ele alalım. Hemen hemen her programda, 7 Ekim’den sonraki programlarda, propagandalarını bire bir ifade edebilen ve sunucular tarafından asla sorgulanmayan bir İsrail ordu sözcüsü ya da hükümet sözcüsü görüyordunuz. Aynı zamanda Filistinlilerin seslerini neredeyse hiç duymuyorsunuz. Bu sadece Tagesschau’da değil diğer birçok medyada da böyle. 7 Ekim’den bu yana bir başka özellik de bu sorunun gerçekten tüm medya yelpazesine yayılmış olması.”
İslam ve Orta Doğu söz konusu olduğunda Alman haberciliğinde uzun zamandır sorunlu eğilimler olduğunu dile getiren Goldmann, bu konuda gazete ve televizyonlarda yanlış bilgilendirme yapıldığını ifade etti.
Goldmann gazeteciliğin aslında bir sanat olduğunu belirterek, “Bunun nasıl iyi yapılacağını öğrenebilirsiniz. Gerçekler ve görüşler arasında ayrım yapmanız gerektiğini, kaynakları kontrol etmeniz gerektiğini, çeşitli seslerin söz sahibi olmasına izin vermeniz gerektiğini bilmelisiniz.” diye konuştu.
Alman medyasının, Gazze haberlerinde İsrail saldırılarından bahsedilirken basmakalıp bir dil kullanıldığını anlatan Goldmann, İsrail ordusunun örtülü ifadelerinden ise sıklıkla bahsedildiğini ifade etti.
İsrail saldırılarında sınırlı kara operasyonu veya hassas özel operasyonlar gibi kavramların kullanıldığını aktaran Goldmann, Filistinlilerin saldırıları söz konusu olduğunda, “gerilim, katliam, barbarca saldırı” gibi anlatımlarım yer aldığına dikkati çekti.
ALMANYA’DA “DUYURU GAZETECİLİĞİ” KAVRAMI ORTAYA ÇIKTI
Goldmann, Alman medyasındaki haberciliğe ilişkin şu değerlendirmede bulundu:
“İsrailliler öldüğünde, ‘Hamas teröristi, İsrail askerini vurdu’ denir. Bu arada, Filistinliler hayatlarını kaybettiğinde, genellikle failin kim olduğunu bile duymazsınız. İsrail saldırıları söz konusu olduğunda failin bu şekilde gizlenmesi tüm medyada görülen bir şey.”
Almanya’da “duyuru gazeteciliği” kavramının olduğunu ifade eden Goldmann, “İsrail bir hastaneyi bombaladığında herkes biraz eleştiriyor ama bunun ötesinde temel bir eleştiri yok. Buna ‘duyuru gazeteciliği’ deniyor. Başka bir deyişle, eleştirmek ya da sorgulamak yerine siyasetçilerin söylediklerini aktarmakla yetiniyorlar.” şeklinde konuştu.
İsrail ordusu bir mülteci kampını bombaladığında, ilk duyulan şeyin İsrail ordusunun bakış açısı olduğunu, bunun da genellikle manşetten yapıldığını aktaran Goldmann, şöyle devam etti:
“Bazen metnin ilerleyen kısımlarında Filistinlilerin bakış açısını duyarsınız, genellikle bu bilgiyi doğrulayamadıklarını eklerler. Bu da onu sorgulanır hale getirir ve göreceleştirir. Pek çok gazeteci gerçekte ne olduğunu bulmaya çalışmıyor. Gazetecilik aslında burada başlar. Öncelikle iddia edilenleri görmek ve ardından bir adım daha ileri giderek gerçekte neler olup bittiğini incelemek ve araştırmak.”