Altaylı’dan sonra sırada kim var?
Dünyada basın özgürlüğünü savunan sivil bir örgüt var: Sınır Tanımayan Gazeteciler…. Batı eksenli bu örgüt içinde hâlâ vicdan sahibi insanlar var ki, en son Gazze’de onlarca gazeteciyi katleden soykırımcı Netanyahu yönetimine karşı ciddi bir tepki verildi.
Bizde de bu evrensel insani çizgiyi rehber edinen gazeteciler elbette var ama tam tersini yapanların sayısı çok daha fazla. Sesleri de çok çıkıyor. Yüzlerindeki “özgürlükçü” maskesine bakmayın, asıl işlevleri özgürlük düşmanlığı yapmak. Bunlar da zehirli dilleriyle iftira, yalan ve hakarette sınır tanımıyor. Son yıllarda öyle arsızlaştılar ki bırakın karşıtlarını, ötekileştirdiklerini, kendi siyasi düşüncelerine yakın insanları bile linç etmekte sınır tanımadılar. Hatta bir gün önce kahramanlaştırdıklarını bir gün sonra hiç çekinmeden pervasızca şeytanlaştırdılar.
Alın Altılı Masa’dan kalkıp iki gün içinde geri dönmek zorunda kalan Meral Akşener’i ya da cumhurbaşkanlığı adaylığını açıkladığı hâlde seçime iki gün kala çekilmek zorunda kalan Muharrem İnce’yi… Siyasete müdahale eden böyle onlarca örnek var.
Bir önceki CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da bu saldırılardan nasibini alan siyasetçilerden. Gerçi o kadar uğraştıkları hâlde adaylıktan vazgeçiremediler ama ciddi de zarar verdiler. O da zaman zaman o saldırgan gazetecilerle sert tartışmalara girdi, hatta 14 Mayıs yenilgisinden sonra onlara yönelik çok ağır bir ithamda bulundu:
“Kalemini satan ve onurlu davranmayan, bir anlamda kendisini yargıç yerine koyan gazetecinin gazeteciliğini sorgulamak da benim görevimdir.”
Üstüne alındığı için söylüyorum, o isimlerin başında Fatih Altaylı geliyordu. Altaylı, o günden sonra da hakaretin ve saldırının dozunu artırarak demediğini bırakmadı. En son Kılıçdaroğlu’nu “vatan haini” ilan edince ortalık karıştı. Bu kez saldıran Kılıçdaroğlu’ydu ve öyle bir cevap verdi ki, ağzından köpükler saçarak hakarette sınır tanımayan, kendini dokunulmaz ilan eden Altaylı şaşkına döndü.
Sadece şu girizgâhı bile şaşkınlığını anlatmaya yeter:
“Merkepler adam olur, sen adam olmazsın. Güç, FETÖ terör örgütündeyken her organizasyonlarına koşup yalakalık yapan Kepaze. Doğan Grubu’nda çalışırken Ciner’e küfür eden, Ciner daha çok para verince oraya geçen, patronların Satılık Elemanı. İnsan Hakları Derneği Başkanı bir Hanım için, ‘Gördüğüm yerde cinsel tacizde bulunmazsam namerdim’ diyen NAMERT Kadın Düşmanı.”
Bu satırları okuduğumda ister istemez, “Dinsizin hakkından imansız gelir” sözünü hatırladım. Çünkü bugüne kadar bu zehirli dile karşı söylenen hiçbir söz etkili olmadı. Adam hem hakaretine devam etti hem de bizzat hakaret ettikleri tarafından “adam” yerine konuldu.
Nihayet ilk kez kendi ürettikleri nefret ikliminin dilini hem de onun gibi kullanan biri çıktı karşısına, şaşkınlığı biraz ondan. Bu da sadece Altaylı ile sınırlı değil, sırada Altaylı gibi nefret dilini kullanan, gerçeği çarpıtmak için onlarca yalanı haber diye sunan ve hakarette sınır tanımayan çok sayıda “ünlü” Saraçhane Bülbülü olduğu söyleniyor.
İlk sırada kim olabilir dersiniz? Kulislerde Uğur Dündar’dan Yılmaz Özdil’e, Şaban Sevinç’ten Soner Yalçın’a seçim öncesi ve seçim sonrası “siyaset mühendisliği” yapan birçok isimden söz ediliyor.
İlk sırada kim olacak bilemem ama Kılıçdaroğlu’nun bu hamlesi merakla bekleniyor. Bunu da Kılıçdaroğlu’nun CHP’ye dönüş siyasetinden ayrı düşünmemek gerekiyor.