Antik Çağ’ın ustaları
Burak Demirbaş | [email protected] Anadolu’ya Avrupa’dan gelen Frigler, M.Ö. 750’den sonra Anadolu’nun iç bölgelerine doğru yayılarak hüküm sürdüler. Doğu ve Batı uygarlıkları arasında bir köprü oluşturan Frigler, çevre bölgelerde bulunan kültürlerden etkilenmişlerdi ancak kendilerine özgü eserler yaratmayı başarabildiler. M.Ö. 8. yüzyılda ortaya çıkan Frig sanatı, insanlığın kültür mirasına önemli katkılarda bulundu.
Friglere ait törensel bir kap.Türk arkeolojisinin duayen isimlerinden Ekrem Akurgal da 1955 yılında Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi tarafından Almanca olarak yayımlanan “Frig Sanatı” kitabında müzelerde bulunan Friglere ait materyalleri, kazılar sonucunda elde edilen ipuçlarının da yardımıyla stilistik açıdan inceleyerek bu kültür mirasını kronolojik ve tipolojik olarak anlatır. Akurgal’ın bu önemli eseri, Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü tarafından Türkçeye kazandırılarak meraklılarına yeniden sunuldu.
İçindeki sıvının akıtılması düşünülerek tasarlanmış bir Frig çömleği.Seramikteki ipuçları Akurgal kitapta, Friglere özgü pek çok eseri dikkatle tahlil ederek Friglerin sanata olan bakış açısı ve işçiliklerini detaylı olarak işliyor. Frig seramiği, erken, olgun ve geç dönem olarak üç dönemde incelenirken Friglerin eserlerini yıllar içerisinde nasıl dönüştürüp yeni formlara getirdiği ayrıntılarıyla açıklanıyor. Kazılardan çıkarılan seramik eserlerin resimleri de kitabın sayfalarını süslüyor.Akurgal, Frig kentlerinde yapılan kazılar sonucunda elde edilen seramiklerin, çok büyük miktarda ve kaliteli olduklarını dile getirerek, Anadolu’da yaşayan halklar hakkında kusursuz ipuçları verdiklerine dikkat çekiyor: Erken Frig seramiği stiline ait buluntular, yalnızca belli kent kazılarında bulunmakla beraber, Friglerin ticarette ne kadar gelişmiş olduklarını da ortaya koyuyor.
SürahiFrig seramik işçiliğinin yanı sıra vazo stilleri de nadir eserler arasında gösteriliyor. Akurgal, Friglerin vazo resmi oluşturma konusunda Yunan sanatı etkisinde kaldıklarını dile getiriyor.Kabartmalar Kitapta Friglerin yapımında uzman olduğu bir başka konu; terakota (pişmiş toprak) kabartmaları da ele alınıyor. Friglerin önem verdiği bu kabartmalar genellikle bir dizi ve birbiri ardına durup hücum pozisyonunda çığlık atan veya birbirleriyle mücadele eden savaşçılar olurken, yırtıcı kuşlar, Santor (Kentaur) ve Sfenks gibi yaratıklar da göze çarpıyor. Kükreyen aslanların karşısında yer alan boğa figürleri de Frig terakotalarında yer alırken, hâkim oldukları Anadolu coğrafyasında diğer kültürlerin de etkisi altında kaldıkları sanat eserlerine yansıttıkları figürlerden anlaşılabiliyor. Frig kaya kabartmalarında ise daha çok Urartu ve İran etkisi baskın bir kültür olarak karşımıza çıkıyor. Doğu’da hep en tehlikeli biçimde boğaya saldıran aslanın, burada hiçbir belirgin saldırı pozisyonunda olmaması Yunan sanatından etkilenildiği düşüncesini yaratıyor. Friglerin en güzel bronz sanat eserleri olarak ise Ankara ve Gordion’daki tümülüslerde bulunmuş eserler akla geliyor. Kazanlar, çekiç kulplu tabaklar ve omphalos kâseleri (dinsel) ile uzun ağızlı ibrikler, fibula, iğne, kemer tokaları gibi süs eşyaları ve her türlü silah bu kategoride yer alıyor. Gün yüzüne çıkarılan en önemli bronz kapların ise çekiç kulplu tabaklar olduğu belirtiliyor.
Afyonkarahisar’da Frig Dönemi’ne kaya mezar odalarından Aslantaş Kaya Mezar Odası. Kapı boşluğunun her iki yanında ayağa kalkmış iki aslan ile ayakları altında birer yavru aslan kabartması yer alıyor.Kaya mezarlarıFrigler zanaatlarını, anıt mezar ve tümülüsler söz konusu olunca da konuşturmayı bilmişler. Frig kaya mimarisi ile Likya kaya mimarisi birbirine oldukça benziyor. Kayanın oyulması ile yapılan kayadan tahtın, basamaklı sunak olarak ayrı bir kısımda değerlendirilmesi gerektiğine Akurgal, altını çizerek dikkat çekiyor. Bu tip kült mimari eserlerin, tanrının kayada yani dağın içinde yaşadığı ve kendini sadece ona inananlara gösterdiğine yönelik inançla bağlantılı olduğunu belirtiyor. Özellikle kaya cephelerinin ve kaya tahtlarının araştırılması Frig dininin bir resmini yapabilmemizi sağlıyor. Bu sayede Friglerin törenlerini açık alanlarda, dağlarda, kült heykellerinin önünde gerçekleştirdikleri anlaşılıyor.
Frig şapkalı tanrı Attis büstü. Yumuşak, kırmızı renkli, tepesi öne kıvrımlı, koni biçimindeki Frigya başlığı; Frig sonrasında Romalılar tarafından özgürlüğün simgesi olarak kullanıldı. Çağdaş dünyada da bağımsızlık ve özgürlüğü simgeler.Kitapta dikkat çeken bir başka husus da Friglerin defin işlemlerinin yıllar içinde nasıl değiştiği. Frigler, ölülerini ilk zamanlarda yalnızca toprağa gömerken M.Ö 7. yüzyıl ortasında kremasyon (ölünün yakılması) yöntemine geçiyor. Fakat kremasyon bir yüzyıl boyunca halkın yalnızca belirli bir kısmı tarafından benimsenmiş, ardından Friglerin yegâne defin yöntemi haline gelmiş. Frigler, kültürlerinin ikinci aşamasından itibaren kral ve zengin olanların ölülerini, tümülüslere defnetmeye başlamış. Günümüzde Eskişehir, Kütahya, Afyon ve Ankara’yı içine alan bölgede var olmuş bu halk, çevre uygarlıklarla da etkileşime girerek tarihe ve insanlık mirasına pek çok armağan bıraktı. Frig sanatını hem bu bölgelerdeki kalıntılarda hem de müzelerde yakından görebilirsiniz.
Gordion’da P Tümülüsü’nde ele geçen ahşap bir tabure. M.Ö. 8. yüzyıl başlarına tarihlenen bu buluntu, Friglerin ahşap ustalığını gösteren eserlerden biri.2700 yıllık ahşap masaFrigler, maden ve diğer seramik eserlerde olduğu kadar ahşabı işlemek konusunda da uzmandı. Ahşap, Frigler için bir yapı malzemesi olduğu kadar usta zanaatkârların elleriyle şekillendirdikleri pek çok eserin de temel maddesi ve pek çok kültür öğesinde olduğu gibi saygınlık ürünü sayılır.Frig mobilyalarını; Gordion Tümülüsü’ndeki kazılardan çıkan servis masaları, masalar, paravanlar, tabaklar, kaşıklar, oyuncaklar, tabureler, sandalyeler, yatak parçaları gibi parçalar oluşturuyor. Bunlardan en ünlüsü ise Kral Midas Tümülüsü’nden çıkarılan M.Ö. 700 yıllarına ait bir çalışma masası. Geçmeli ahşap işçiliği tekniğiyle yapılan bu masanın ardıç, şimşir ve ceviz ağacından yapıldığı belirlenmişti.