Atatürk’ün değeri… Fidan’ın mesajları… Erdoğan’ın hak ettiği ödül!
Suriye’deki yeni yönetimle ilgili en çarpıcı fotoğrafı Dışişleri Bakanı Hakan Fidan verdi. Ahmet eş Şara ile ortak basın düzenlenmesi, Şam’ın yeniden devlet protokolüne döndüğünü göstermesi bakımından dikkate değerdi. Aynı şekilde Şara’nın takım elbise ve kravatla uluslararası toplumun karşısına çıkması da her bakımdan anlam yüklüydü. Hatırlatmak gerekir ki Fidan, başta Körfez olmak üzere Suriye’nin geleceğini önemseyen ülkelerin dışişleri bakanlarına, isterlerse kendisinden önce gidebilecekleri mesajını gönderdi. Yani, “İlk ben gideyim” demedi. Mevkidaşlarının da teşvikiyle gittiği Şam’da tarihi değerlendirmelerde bulundu. Unutmayalım ki Fidan patentli yorum ve analizlerin mutlak siyasi sahibi olarak Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da Suriyeli sığınmacılar konusunun ülke içinde fazlaca istismar edildiği günlerde, seçim kaybetme tehlikesini bile göze alarak dik durdu. Aslında Nobel Barış Ödülü’nü fazlasıyla hak etti.
***
Unutmadan…
Suriye’deki özgürleşme hareketi, komşusu olarak ve 13 yıl 8 aydır büyük bedeller ödeyerek bugünlere gelen Türkiye’ye elbette moral üstünlük kazandırdı. Ama süreci yakından izleyen tüm aktörler de biliyor ki Ankara, iddia edildiği gibi “fetih ruhuyla” davranmadı. Soğukkanlı, özenli, katılımcı, yardımsever bir yol izledi. Türkiye’nin sağladığı desteği Suriye’nin üniter bütünlüğü, terörden arındırılması, yeniden kalkınma sürecine girmesi, etnik-mezhebi farklılıkların anayasal vatandaşlık temelinde buluşturulması bağlamında okumak yeterli. Bölgesel istikrar oluştu mu, bu doğal durumdan en fazla avantaj elde edecek ülkenin Türkiye olacağına kuşku yok. Yakın tarih de teyit ediyor ki Türkiye çatışma-gerilim ortamında hız kaybediyor, barış ve huzur ortamında hızla büyüyor.
***
Gelelim Şam’daki ikili görüşmelerin ve an itibarıyla Suriye’ye mesafeli duruş sergileyen BAE’deki temasların arka planına…
İlk vurgu… “Bölgesel sahiplenme” üzerine. Bölge ülkeleri kendi kaderlerine kendisi sahip çıkmalı, küresel güçlerin planlarına prim vermemeli.
İkinci vurgu… Suriye, 2016’dakine benzer gelişmelere sürüklenmemeli. Herkes bir yerel grubu desteklemeye kalkarsa tüm taraflar birbirine girer. Bundan Suriye’ye de Ortadoğu’ya da hayır gelmez.
Üçüncü vurgu… Geçiş dönemi performansının gelecek için gösterge olacağı unutulmamalı…
İşin özü şu…
1- Türkiye, Suriye’nin patronu olma iddiasında değil!
2- Yeni bir Arap Baharı’ndan veya rejim ihracından söz edilmediği bir gerçek!
3- Suriye’deki yeni yönetimin ihtiyaç duyduğu alanlarda, devlet otoritesinin tesisinde ve günlük kamusal ihtiyaçların karşılanmasında -talep edilmesi halinde- Ankara her zaman kardeşlerinin yanında…
Ve son bir husus.
27 Aralık 1919… Dün, Mustafa Kemal’in Ankara’ya gelişinin ve “Türklerin Atası” olmasının 105. yıldönümüydü. Bir asır sonra bir kez daha idrak ediyoruz ki Atatürk Cumhuriyeti en büyük hazinemiz. Şimdi tek eksiğimiz sivil, demokratik yepyeni bir anayasa!Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Okan Müderrisoğlu | Atatürk’ün değeri… Fidan’ın mesajları… Erdoğan’In hak ettiği ödül!