Bakan Göktaş’tan Sıla bebek ve Narin Güran açıklaması: Adaletin yerini bulacağından eminiz
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası’na konuk oldu. (AA)”NÜFUS DÜŞÜŞÜ, MİLLİ GÜVENLİĞİMİZ AÇISINDAN DA ÇOK ÖNEMLİ”
Dünyada doğurganlık hızının 2,52; Türkiye’de ise 1,51 olduğunu ifade eden Göktaş, şu bilgileri verdi: “Nüfusun kendini yenileme oranı olan 2,1’in çok çok altında olduğunu görüyoruz. TÜİK’in 2018 verileri bize şunu söylüyor; ‘2023’te doğurganlık hızımız 1,9 olacak. 2050’de doğurganlık hızımız 1,50 olacak’ diyor. Fakat bugün bakıyoruz, 2018’den bu yana altı sene geçmiş ve 2050’de ulaşılması beklenen kritik sayıya 1,50’ye bugün ulaşmış durumdayız. Nüfus oranlarının bu kadar düşük olması ne demek? 65 yaş üstü vatandaş sayımız bizim yüzde 10’u aşmış durumda bu sene. 2030’da yaşlı nüfus oranımız yüzde 13 olacak. 2040’ta yüzde 18 olacak. Bir yandan genç nüfusumuz azalırken, diğer yandan yaşlı nüfusumuzun da artabileceğini gösteriyor. Bu trend sadece ülkemize özgü değil. Dünyanın bazı ülkelerinde de kaygılar var. Fakat Türkiye ilk defa OECD ortalamasının altına düştü. Bakanlık olarak göreve geldiğimizde, acil bir eylem geliştirmemiz gerektiğini de gösterdi. Bu bir milli güvenlik meselesi.”Yurt dışında bazı ülkelerin Bakanlık isimlerini “Demografi Bakanlığı” olarak da değiştirdiğini aktaran Göktaş, bu konuda “Kore’de ilkokulların, huzurevine dönüştürüldüğünü” bildirdi. Bakan Göktaş, “Nüfus düşüşü, milli güvenliğimiz açısından da çok önemli. İlk evlilik yaşı da arttı, kadınların ilk anne olma yaşı da yükselişte. Bir yandan nüfus oranlarımız artarken bir yandan doğurganlık hızımız artıyor, yaşlı nüfus oranımız artıyor ve çalışabilecek durumda olan kişi sayımız azalıyor. Bu hepimizi alarm seviyesine getirdi.” şeklinde konuştu.Göktaş, “Türkiye’nin OECD ortalamasının altında kalması bizim ülkemiz için özel bir durum teşkil ediyor. Sebepleri ve bu sebepler analiz edildikten sonra nasıl bir yol haritası var?” sorusu üzerine, araştırmalarda çalışan kadınların doğurganlık oranının 1,38, çalışmayan kadınlarda ise 1,72 olduğunu; aradaki farkın, kadınların iş gücüne katılma veya katılmamasını bağdaştırmadığını gösterdiğini söyledi.Hem Kovid-19 salgını döneminin hem de 6 Şubat 2023’te meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerin bu konuda etkisinin olduğunu düşündüklerini dile getiren Göktaş, Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Eylem Planı’nın önemli bir ihtiyaç olduğunun altını çizdi. Özellikle sağlıklı aileleri korumaya yönelik adım atılması gerektiğini vurgulayan Göktaş, “Ben bakanlığa geldiğimde, kadınlara yönelik iki eylem planı olduğunu gördük, bundan gurur duyuyoruz. Çocuklarımıza yönelik eylem planı, engellilere yönelik eylem planı… Ancak Aile Bakanlığı olarak aileleri korumaya yönelik bir eylem planımızın olmadığını fark edince Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Eylem Planı’mızı hayata geçirdik.” diye konuştu.Bakan Göktaş, bu noktada 8. Aile Şurası’nı gerçekleştirdiklerini ve ilk kez aileyi odağa alan bir eylem planını hayata geçirdiklerine dikkati çekti.Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası’na konuk oldu. (AA)”NÜFUS EYLEM PLANI’MIZI HAYATA GEÇİRECEĞİZ”
“Türkiye’deki doğurganlık oranının yükseltilmesi için Aile Enstitüsü çerçevesinde mi çalışmalar yapılacak yoksa doğurganlık konusu başlı başına mı ele alınacak?” sorusu üzerine Göktaş, şunları kaydetti: “Aile Eylem Planı’mızı oluştururken öncelikle aileleri riske alan hususları belirledik. 81 ilimizde yaptığımız şura sonucunda, geçtiğimiz yıl 8. Aile Şurası’nı hayata geçirdik. Burada da aslında çok faktörün olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla Aile Eylem Planı’mızda 5 stratejik amacımız var. Ailelerin refah seviyesinin yükseltilmesi, sosyal politika ve hizmetlerin geliştirilmesi, dijitalleşmenin etkileri, diğer yandan küresel riskler ve aynı zamanda da demografi, aileleri tehdit eden unsurları bir araya getirdik.Bakanlığımız bünyesinde Aile ve Nüfus Politikaları Daire Başkanlığı kurduk fakat çalıştıkça şunun farkına vardık, bu konuyu ele almak sadece bir bakanlığın uhdesinde değil, bütüncül bir bakış açısı gerektiriyor. Dolayısıyla Nüfus Politikaları Kurulu oluşturulmasına yönelik bir önerimiz oldu ve iki gün önce Saygıdeğer Cumhurbaşkanı’mızın güçlü destekleriyle Nüfus Politikaları Kurulumuz oluştu. Bakanlığımızın bünyesinde kurulan bu kurulun başkanlığını Cumhurbaşkanı Yardımcımız Cevdet Yılmaz üstlenecek. Ayrıca ilgili bakanlıkların da olması hasebiyle bu konuyu aslında bütüncül bir şekilde ele almamız hem kısa hem orta hem de uzun vadede bir eylem planına ihtiyacımız var. Bu Nüfus Eylem Planı’mızı bu kurul vesilesiyle de hayata geçireceğiz. İlk toplantımızı ocak ayı itibarıyla gerçekleştireceğiz.”Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası’na konuk oldu. (AA)”TÜRKİYE’DE YALNIZ YAŞAYAN EBEVEYN SAYISI VE TEK EBEVEYNLİ HANE SAYISI ARTTI”
Bakan Göktaş, “Bakanlık olarak nüfus politikalarına ilişkin en temel yaklaşımız nedir?” sorusu üzerine, 12 ilde saha araştırmasına başladıklarını söyledi. Modern dünyanın getirileri olan bireyselleşme, insanların kendisini yalnız hissetmesi, dijitalleşme gibi faktörlerin aileyi ciddi manada etkilediğini vurgulayan Göktaş “güçlü aile”, “biz”, “ortak hareket etme” güdüsünün yavaş yavaş kaybedildiğini, bireyselleşmenin, hedonist yaşamın ön plana çıktığını farklı ülkelerin yaşam tarzlarında gördüklerini dile getirdi. Demografik dönüşümün dünyanın da gündeminde olduğunu aktaran Göktaş, ABD başkan adaylarının bu konuda güçlü önerileri ve önlemleri olduğuna işaret etti.Bakan Göktaş, bu konuda Türkiye’nin Macaristan, Katar ve farklı ülkelerle beraber çalıştığını, aile kurumunun zayıflamasına ilişkin ortak bir kaygılarının bulunduğunu anlattı.Türkiye’de yalnız yaşayan ebeveyn sayısının ve tek ebeveynli hane sayısının arttığına dikkati çeken Göktaş, boşanmaların artmasıyla paralel olarak doğurganlık oranının da azaldığını söyledi. Bu kapsamda Nüfus Politikaları Kurulunda, Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanları, farklı kurumlardan temsilcilerin olacağını aktaran Göktaş, altı ayda bir, bir araya geleceklerini ifade etti.”AİLE ENSTİTÜMÜZ, BAKANLIĞIMIZIN BÜTÜN HİZMETLERİNE YÖNELİK ÇALIŞMALAR YÜRÜTEBİLECEK”
Bakan Göktaş, bir an önce nüfus dinamizmi kazanabilmek, çalışabilecek durumda olan genç sayısını, genç ve dinamik nüfus yapısını korumak istediklerini dile getirdi. Türkiye’de ortalama doğurganlık yaşının 33, doğurganlık oranı en yüksek ilin Şırnak, en düşük ilin Bartın olduğuna dikkati çeken Göktaş, yürütülecek saha araştırmalarıyla beraber, bu sonuçları Nüfus Politikaları Kurulunda çok daha kapsamlı ele almak zorunda olduklarını vurguladı.Aile Enstitüsünün kurulmasına verdiği destekten dolayı Başkan Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkür eden Göktaş, şunları kaydetti: “10 yıl önce Cumhurbaşkanımız iki çocuktan bahsederken çok gündem oldu fakat şu gün baktığımızda Putin üç çocuğu önerdi. Norveç Başbakanı, ‘Kendiniz için değil, ülkeniz için çocuk doğurun.’ diyor. Bu konunun sadece sosyolojik, ekonomik sebeplerle açıklanamayacak durumda olduğu aşikar. Farklı sebepler, şehirleşmenin getirdiği belli başlı alışkanlıklar var. Biz bu konuda önlem almak zorundayız. Hem dünyadaki gelişmeleri takip etmek hem de ülkemizde çalışmalar üretmek için de bir Aile Enstitüsü ihtiyacımız oluştu. Aile Enstitümüz, özellikle Bakanlığımızın bütün hizmetlerine yönelik de çalışmalar yürütebilecek; kadın, çocuk, engelli ve yaşlı konusunda.”Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası’na konuk oldu. (AA)AİLE REHBERİ KONUSU
Bakan Göktaş, “Cinsiyetsizleştirmeye mücadele gündeminizde mi?” sorusu üzerine, “Aile kurumunun tehdit eden risklerden birisi de cinsiyetsizleştirme, dijital ve küresel tehditler.” dedi. Zararlı akımların küresel tehdit olarak çocuklara empoze edilmeye çalışıldığını gördüklerini ifade eden Göktaş, “Her türlü tehditten hem çocuklarımızı hem de ailelerimizi korumak zorundayız.” diye konuştu.”Çocuk istismarı, kadına yönelik şiddet ve bağımlılık gibi konularda sosyal risk haritaları ne zaman devreye girecek?” sorusu üzerine Göktaş, Bakanlık olarak 7’den 70’e herkese hizmet verdiklerini, özellikle belli başlı konularda önleyici tedbirler aldıklarını söyledi.Bağımlılıkla mücadele konusunda Sağlık Bakanlığıyla birlikte çalışmalar yürüttüklerine işaret eden Göktaş, şunları kaydetti: “Bakanlığımızda sosyal risk haritası oluşturmanın hizmetlerimizi daha iyi şekilde sahaya yansıtmamızı, aynı zamanda riskleri oluşmadan tespit etmemiz adına da çok önemli olduğunu vurgulamak istiyorum. İlk başta İstanbul Fatih’te, Ankara Pursaklar’da sosyal risk çalışmasını kendi verilerimizle başlattık. Herhangi bir kadına yönelik şiddet var mı, çocuğun okul devamsızlığı var mı, bağımlılık riski var mı, herhangi bir istismar ihtimali veya bulgusu var mı, bağımlılıkla ilgili farklı buluntular var mı? Bunları görebiliyoruz. Diğer yandan ihtiyaç sahibi vatandaşlarımızı da o tabloda görebiliyoruz.Fakat biz tek başımıza bunu yapmayalım, Sağlık Bakanlığımızdan, Milli Eğitim Bakanlığımızdan, Gençlik ve Spor Bakanlığından ve ilgili bakanlıklarımızdan güçlü bir veriyle beraber bu sosyal risk haritamızı daha net bir tabloya, 81 ilimizde 922 ilçemize yaygınlaştırıyoruz. Bu çalışmamızı da başlattık. Bu mekanizmayı hayata geçirirken sadece bir veri toplamak değil bu verilerle kadına yönelik şiddeti nasıl önleyebiliriz, bir riski var mı, bağlılıkla ilgili bir bulgu oluştuğunda o mahalleye yönelik daha detaylı çalışma gerçekleştirebiliriz.”Aile hekimlerinde olduğu gibi her isteyen ailede “aile rehberi” bulunmasını arzuladıklarını dile getiren Göktaş, ailelerin talep etmesi doğrultusunda Bakanlıktan bir danışanın haneyi ziyaret edeceğini ve ailenin ihtiyaçlarını takip edeceğini söyledi. Kadına karşı şiddetin küresel bir mesele olduğunu, şiddetin sadece fiziksel olmasının yanı sıra psikolojik, ekonomik ve siber şiddetin de dijitalleşmeyle ortaya çıktığını belirten Göktaş, bunların her biriyle mücadele edilmesi gerektiğini ifade etti.Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası’na konuk oldu. (AA)Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi ve bu konuda yöneltilen eleştirilere ilişkin soru üzerine, “Biz, kadına karşı şiddeti insan hakları mücadelesi olarak görüyoruz. Bu minvalde bizim çalışmamız aslında bir sözleşmeyle başlamadı dolayısıyla bir sözleşmeyle sonlanması söz konusu değil.” diyen Göktaş, bu konuya sıfır tolerans ilkesiyle yaklaştıklarını söyledi. Göktaş, kadına şiddetle ilgili 1 vakanın bile fazla olduğunu, iddia bile olsa Bakanlık olarak duruma anında müdahil olarak mağdurun yanında yer aldıklarını belirterek, şöyle konuştu: “Bu sene 60 binden fazla takip ettiğimiz dava var. İstanbul Sözleşmesi ülkelere bir kanun uygulamasını zorunlu hale getiriyor. Dünyada eşi benzeri az görünen çok güçlü 6284 sayılı Ailenin Koruması ve Güçlendirilmesi Kanunumuz var. Biz 81 ilimizde bu sene açtığımız 2 ŞÖNİM’le beraber 84 ŞÖNİM’le hizmet veriyoruz. 149 kadın konuk evimizle kadınlara hizmet veriyoruz. Bu 149 kadın konukevlerin 17’si ihtisaslaşmış kadın konukevi.”Türkiye’deki mevzuatın dünyada eşi benzeri bulunmadığını ifade eden Göktaş, GAMER ve KADES’in de diğer ülkeler tarafından örnek alınan uygulamalar olduğunu anlattı.Kadına şiddet konusuna siyaset üstü baktıklarını belirten Göktaş, bir tek kadının saçına zarar gelmesine ve bir kadının “gidecek yerim yok” demesine asla tahammül etmediklerini vurguladı.ALO 183 şiddetle mücadele hattının kadınlara 7 gün 24 saat destek olduğunu, buranın etkisini artırmak amacıyla 112 acil çağrı merkeziyle uyumlu hale getirildiğini bildiren Göktaş, “418 sosyal hizmet merkezimiz ve 309 sosyal hizmet merkezi irtibat noktalarımızla da kadına karşı şiddet irtibat noktaları oluşturduk. Bizler bu vakaları sıfırlayana kadar mücadelemizi kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz.” diye konuştu.”ŞİDDETİ REYTİNG SKALASINDAN ÇIKARIRSANIZ YAYINLAR ÇOK DAHA FARKLI OLUR”
Bakan Göktaş, televizyonlarda kadını metalaştıran, kadına şiddeti normalleştiren yayınlardan oldukça rahatsız olduklarını belirtti. Bu konuda RTÜK işbirliğiyle birçok kez yapımcılar, dizi yapımcıları, sosyal medya içerik üreticileri ve sosyal medya platformlarıyla bir araya geldiklerini söyleyen Göktaş, şunları ifade etti:”Sonuç itibarıyla şiddeti televizyonda görmek hem çocuklarımıza zarar veriyor hem de şiddeti bir şekilde normalleştirdiğini çok net bir şekilde söyleyebilirim. Biz şiddeti normalleştiren, kadını metalaştıran içerikleri televizyonda görmek istemiyoruz. Şiddeti reyting skalasından çıkarırsanız yayınlar çok daha farklı olur. Artık aileler bize diyor ki ‘biz çocuklarımızla seyredebilecek içerik bulamıyoruz, film bulamıyoruz. İster istemez zararlı bir şeyle karşılaşabiliyoruz, kadına veya çocuğa şiddet içeriyor’. Gerçekleri yansıtmanın farklı yolları olabilir. Ancak burada kadını değersizleştiren yapımların oluşması ve bunun üzerinden bir reyting sağlanmasını doğru bulmuyorum. Sizler vesilesiyle de bu konuda yapımcılarımıza tekrar sesleniyorum.”