Batı dünyası ile hangi “güç” savaşıyor? Alper Tan’dan çarpıcı analiz
RECEP YEŞİL Stratejik Düşünce Enstitüsü Başkan Yardımcısı Alper Tan, bugünkü köşesinde dikkat çeken bir makale kaleme aldı. Tan, “Batı Dünyası ile Hangi “Güç” Savaşıyor?” başlıklı yazısında dikkat çeken ifadeler kullandı. Alper Tan’ın yazısı şu şekilde: ABD ve onun öncülüğünde NATO üyesi bazı ülkeler, İsrail’le ortak hareket ederek, en tehlikeli düşman olarak gördükleri İslam’a karşı büyük mücadele hatta savaş veriyorlar. Bunlar, şu an itibarıyla Müslümanların belli bir kısmı Batı’ya sempatiyle baksa bile, din olarak İslam’ı en büyük düşman görüyorlar. Bu düşmanlık stratejisi, Sovyetler’in dağılmasından sonra söz konusu ittifakın odak noktası haline geldi.
ÖNE ÇIKAN VİDEO Batı dünyası, büyük çıkarları olduğu için İslam ülkeleri ile ilişkileri bozarak menfaatlerini tehlikeye atmamak, 2 milyardan fazla Müslümanı açıktan karşılarına almamak, bunlarla kötü olmamak için zahiren Rusya ve Çin’i birincil düşman olarak gösteriyorlar. Ancak niyet ve sahadaki gerçek çok daha farklı. Batı açısından esas düşman, İslam’ın bizzat kendisi. Bugünkü uluslararası düzeninin devamı için savaşmayı, işgali, soykırım dahil her melaneti yapmayı göze alan ABD ve müttefiklerini artık çok zor ve çetin günler bekliyor. Dünyanın şaşkınlık ve hayranlıkla takip ettiği Gazze direnişinin, sadece bir HAMAS-İsrail çatışmasından ibaret olmadığı anlaşılmakta hatta çok net görülmektedir. Müslümanlar ve tüm dünya halkları Gazze’yi, HAMAS’ı yalnız bırakılmış gibi görüp isyan etseler de gerçeğin öyle olmadığını anlıyoruz. Zira, saldırdıkça ve öldürdükçe dünyada güç kaybediyorlar. İsrail uluslararası camiada soykırımcı haydut devlet, destekçileri ise soykırım işbirlikçisi damgasını yiyorlar. Kimse, savaş sona erdiğinde hepsinin uluslararası mahkemelerde yargılanacağından şüphe duymuyor. YENİ KÜRESEL GÜÇ MERKEZİ neresi? Batının kurduğu sistemi yerle bir etmeye çalışan ve bu istikamette büyük mesafeler aldığı ortada olan güç nedir ve nerededir? Mekânı, mahiyeti, ismi, kapasitesi ve bu güne kadar yaptıkları, geniş kitleler tarafından tam olarak bilinmeyen veya çok fark edilmeyen bir gücün/iradenin/merkezin, tek elden dünyanın siyasi ve sosyal nizamını hızla değiştirdiğine şahit oluyoruz. Bu güç merkezi, dünyada çok geniş bir coğrafyaya ve kültürel olarak çok zengin bir zemine oturduğu için nokta olarak o merkezi işaret etmek şimdilik zor olabilir. Bunun için görüntünün biraz daha berraklaşması gerekir. Bazen yapanın/müessirin kim olduğu bilinmeyebilir ama ortaya çıkan eserden bunun bir müessiri olduğu ve müessirin gücü, yetenekleri ve kapasitesi tahmin edilir. Gazze savaşından sonra gözler önünde cereyan eden değişimler eseri ortaya koyarken biz bunun henüz görünmeyen müessirine işaret etmeye çalışıyoruz. Yeni GÜÇ çok nasıl bir zemine oturuyor Son yıllarda dünyada meydana gelen değişimlere dikkatlice bakılacak olursa, küresel değişimlere ve dönüşümlere ilham veren bu merkezin, etnik, dini, kültürel veya coğrafi açıdan sadece bir kesime yaslanmadığı, aksine çok geniş bir yelpazeye hitap ettiği ve son derece kararlı şekilde devletleri ve kitleleri harekete geçirdiği anlaşılıyor. Anladığımız kadarıyla, kategorik olarak bunu basit biçimde anlatmak gerekirse bu merkezi “Zalimler İttifakı”na karşı “Mazlumlar İttifakı” olarak ifade edebiliriz. Emarelerden hareketle anlamaya çalıştığımız bu merkezin, potansiyel taraftarlarını “ikna”, hasımlarını da doğrudan ya da dolaylı “baskı ya da güç” yöntemlerini kullanarak dünyaya yeni bir istikamet verme zaviyesinden muhteşem bir değiştirici/dönüştürücü kabiliyeti var. Yeni GÜÇ MERKEZİ’nde hangi ülkeler olabilir? Ukrayna-Rusya savaşı gerekçesiyle ABD ve Avrupa ülkelerinin Rusya’ya yaptırım kararlarına başta Türkiye olmak üzere Müslüman ülkelerin hiç biri uymadı. 7 Ekim Aksa Tufanı sürecinde Müslüman ülkeler dahil pek çok ülke katil İsrail’e karşı HAMAS’ın yanında yer aldılar. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda pek çok ülkenin oyu hızla olumlu yönde değişirken BM’de Filistin’i devlet olarak tanıyan ülkelerin sayısı da aynı hızla arttı. Elbette ki kısa sürede bu değişimi sağlayan bir güç odağı vardı. Müesses küresel hegemonyanın tescilli sahibi ve savunucusu olan ABD ve Avrupa devletlerine karşı, Rusya, Çin ve Türkiye başta olmak üzere Asya ülkelerinin büyük ekseriyeti, Afrika ve Güney Amerika devletleri her geçen gün birbirlerine daha fazla yaklaşmak suretiyle ortak düşmanlarına/rakiplerine karşı müşterek hedefler istikametinde dünyaya birlikte yön vererek yakınlaşıyorlar. Bu süreçte ABD ile uyum içinde gitmeyi düşünen Hindistan’ın son aylarda daha temkinli hareket etmeye yönelmesi ve kısmen sessizliğe girmesi, Yeni Delhi’nin de Batı ekseninden uzaklaşması ile sonuçlanabilir. Nitekim Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin tam da NATO zirvesinin başladığı 9 Temmuz 2024’te Batı’nın düşman ilan ettiği Rusya’ya giderek Başkan Putin ile görüşmesi, orada iki liderin müttefiklik konusunda verdikleri, Batıyı çok rahatsız edecek sıcak mesajlar ve Putin’in Modi’ye en üst devlet nişanı olan Aziz Andreas nişanı tevcihi bu beklentiyi doğrulamaktadır. Yeni güç merkezinin etkisi açısından Çin, Güney Kore ve Japonya Çin’in Uygurlar’a karşı asimilasyon politikalarından tartışmalı da olsa vazgeçme eğilimine girmesi, ABD ve Avrupa ülkelerine karşı tavrı, Rusya’nın Ortadoğu ve Afrika ülkelerindeki politikalarının Türkiye’nin politikası ile paralellik arz etmesi, değişimin etkisini, gücünü ve hızını göstermektedir. Güney Kore, Japonya gibi sıkı ABD müttefiklerinin Batının gerçek yüzünü görmeye başlamaları, kendilerine yeni bir yol arama aşamasında olmaları da çok önemli göstergelerdir. Bölge ülkeleri, bölgeye yabancı güç odaklarının projelerinde piyon rolü oynamaktan rahatsızlar. Aksa Tufanı neyi değiştirdi? Bunlara ilaveten 2023’ün Ekim ayında başlayan Gazze savaşı, uluslararası sistemde Aksa Tufanı meydana getirmiştir. ABD ve Avrupa‘nın desteği sayesinde İsrail eliyle Gazze’ye atılan bombalar, bebek, çocuk, kadın, ihtiyar on binlerce masumu aramızdan alırken aynı zamanda bu şiddet, eli kanlı hegemonik küresel sistemin bağrında patlamıştır. Gazze’de düşen her bomba, binaları masumların tepesine yıkarken, Batının 1789 Fransız Devrimi’nden bu yana biriktirdiği, -her ne kadar uygulamasa da- ilkeselleştirdiği ve etkili bir düzen inşa ettiği kuramları da berhava etmiştir. Hangi etnik, dinî, kültürel veya coğrafî aidiyeti taşırsa taşısın Gazze’de yapılanları gören vicdan sahibi hiçbir normal insan, orada insan haklarından, uluslararası hukuktan, savaş kurallarından, özgür/bağımsız/tarafsız medyadan, evrensel değerlerden bahsedemez. Anlaşılıyor ki, orada HAMAS’la İsrail savaşmıyor. İkinci Dünya Savaşı sonrasında Modern Uluslararası Sistemi kuranlarla bu zalim sistemi ortadan kaldırmak ve daha adil bir uluslararası sistem kurmak isteyenler yani bahsettiğimiz yeni Güç Merkezi savaşıyor. Artık savaş Gazze’nin çok çok dışına çıkmış ve özgürlük mücadelesi ABD eyaletlerine, Avrupa başkentlerine sıçramıştır. Gelinen noktadan sonra bu ateşi söndürmek hiç de kolay olmayacaktır. Büyük bir akıl ve strateji çalışıyor ABD, Avrupa ve İsrail’in Gazze’deki savaşta takip ettikleri yol ve yöntemlerin ne kadar ahmakça, aptalca ve başarısız olduğunu dikkate aldığımızda bunun normal olmadığını görebiliriz. Kim bilir belki de nerede olduğunu bilmediğimiz o gizemli güç, onlara stratejik hatalar yaptırarak içerden çökertmek için hem İsrail hem ABD ve hem de Avrupa’da sürekli çalışıyordur! Bakıldığında 40 km’lik bir kıyı şeridinde onlarca yıldır baskı ve kuşatma altında yaşayan bir avuç halk, dünyanın en güçlü silahlarına, en büyük teknolojilerine, en kuvvetli ordularına kafa tutuyor. İsrail ordusunun üst rütbeli subaylarından bu savaşın kaybedildiği, İsrail’in gücünün tükendiği itirafları geliyor. Bu durum sadece HAMAS’ın gücüyle nasıl izah edilebilir? Elbette Gazzeli Müslümanların cihad ruhu, mücadele azmi, sabrı ve Rabbine olan teslimiyeti her şeyin üzerindedir. Ancak sebepler temelinde rasyonel açıdan bakıldığında bunun izahı çok zordur. Batılı güç odakları sürekli operasyon yiyor Kim bilir belki de HAMAS’ın temsil ettiği “irade,” yani o “GÜÇ,” Beyaz Saray’da, Pentagon’da, CIA’ın göbeğindedir… Belki Paris’te, Londra’da, Berlin’de, Roma’da hiç tahmin edemeyeceğiniz yerlerde, onların hırs, ihtiras ve ahmaklıklarını kullanarak büyük hatalar yapmalarını sağlıyordur. Belki Tel Aviv’de hiç umulmadık yerlerde hiç beklenmeyen operasyonlar yapıyordur. Acaba dünyayı dönüştüren nasıl bir güç? Bu merak edilen gizemli merkezin bünyesinde, çok özel bir insan potansiyeli, devasa bir beyin gücü, büyük bir stratejik zeka ve buna hizmet eden umulmadık güçte istihbarat yeteneği, askeri kabiliyet ve savaş kapasitesi ile son derece yüksek bir organizasyon yapısı olmalı. O GÜÇ Dünyayı uyandırıyor Bugün yaşanan “HAMAS-İsrail Savaşı” olarak görülen mücadelede, ABD ve müttefiklerinin İsrail’e verdikleri açık destek, Batı dünyasındaki halkları bile çileden çıkaracak duruma gelmişse ve halklar devletlerini sorgulayıp sokaklarda tepki gösterecek duruma ulaşmışsa, ABD ve İsrail bile siyasi ve toplumsal olarak kendi içinden çatırdamaya başlamışsa; bunlar kendiliğinden mi oluyor? Eğer kendiliğinden değil de bir dış etki ile oluyorsa bu kadar büyük küresel organizasyonu kim nasıl yönlendirebiliyor? Yeni GÜÇ Afrika’da çok başarılı, Kara Kıta ayakta Afrika’yı asırlardır iliklerine kadar sömüren Fransa, İngiltere, ABD gibi devletler kıtadan hızla kovuluyor. Afrika’daki bu ülkeler sadece onları kovmakla bırakmayıp sömürge karşıtı ittifaklar oluşturuyorlar. Nijer, Burkino Faso ve Mali’deki devrimleri ve devrim sonrasında konfederasyona gitmelerini hatta önümüzdeki dönemde Somali, Sudan, Cibuti, Etiyopya, Eritre gibi ülkelerin de bir araya gelebileceklerini düşündüğümüzde bu devletleri bir araya getiren güç nedir diye düşünmek gerekir. ABD’de iç savaş başlıyor ABD’nin hızla bir iç savaşa doğru ilerlediğini yıllardır yazıp konuşuyoruz. Ülkede korkunç bir sivil silahlanma devam ediyor. 335 milyon nüfuslu ülkede, 20 milyonu ağır makineli olmak üzere 430 milyon silah var. Bu silahlar içerde patlayacak. ABD artık bu sürecin eşiğine gelmiştir. Trump’a sıkılan mermi büyük ihtimalle fitili ateşlemiştir. ABD’de iç savaş veya toplumsal kaos başlamak üzere… Artık ABD “Amerikan Bölünmüş Devletleri” olarak tanımlanıyor. 5 Kasım 2024 seçimleri öncesi ve sonrasında korkunç gelişmeler bekleniyor. Avrupa “BİRLİĞİ” “DAĞILMA” aşamasında 2024 Haziran ayında yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde nerdeyse bütün ülkelerde aşırı sağ, ülke yönetimlerini devralma aşamasına geldi. Bu seçimler, Avrupa “Birliği”nin, çatırdadığını ve dağılma aşamasına geldiğini gösteriyor. Kendine çok güvenen Macron’un, kibirli İngiliz hükümetinin ve başka Avrupa ülkelerinin mevcut iktidarlarının muhtemelen kaos veya şiddetle arka arkaya yok oluşunu veya değişimini göreceğiz. İkinci Dünya Savaşı’nda 70 milyon civarında Avrupalı öldürüldü. AB, bu katliamdan sonra kuruldu. Sömürdüler ve zengin oldular. Kolay kazanmaya ve zevk-i sefa içinde yaşamaya alıştılar. Ama deniz bitti. Sömürülen milletler uyandılar ve başkaldırıyorlar. Avrupa devletleri ve halkları, artık bunlarla mücadele edebilecek veya savaşabilecek durumda değiller. Batılı toplumlar yozlaştı. Ama lüksü bırakmak da istemiyorlar. Bunun bedelini ödemek zorunda kalacaklar. Yüzyıllardır sömürülen ve ezilen Afrika hesap sormaya hazırlanıyor Diğer taraftan Afrika’da, teninin renginin siyah olmasından başka “suçları” olmayan zavallı insanlar, öldürülmelerinin, yok edilmelerinin, köle olarak alınıp satılmalarının, kaynaklarının ve tüm değerlerinin gasp edilmesinin hesabını sormayacaklar mı? Anlaşılan o ki bu süreçte yeni GÜÇ Afrika halklarının arkasında olacaktır. Japonya ve Güney Kore’ye dikkat Japonya’da atom bombalarıyla, ağır silahlarla bir milletin ortadan kaldırılmaya çalışılmasının hesabı kapatılacak mı? Kurgulanmış ve Batılı zalimlerce teşvik edilmiş Kore savaşları ile büyük bir milletin, Kuzey ve Güney olarak iki düşman kardeş haline gelene kadar birbirlerini yok ettirmeye, kırdırmaya yönelik sinsi oyunların ve on binlerce insanın bu dönemde heba edilmesinin intikamı alınmayacak mı? Hindistan, Pakistan ve Bangladeş ne yapacak? Hindistan, Pakistan, Bangladeş gibi ülkelerin, emperyalist planlarla birbirlerinden koparılıp birbirlerine düşmanlaştırılmasının unutulacağı mı zannediliyor? Ayrı ayrı ülkelere bölünmüş bu kardeş halklar yeniden birleşemezler mi? Birleşmemek için fazla bir sebep yok. Yeni GÜÇ bunu teşvik edebilir. Katledilen milyonların hesapları tek tek sorulabilir Son otuz yılda İslam coğrafyasında, bilhassa Afganistan, Irak, Suriye, Yemen, Libya ve Sudan gibi ülkelerde devletleri ve halkları yok etmeye yönelik savaşların getirdiği milyonlarca insanın katledilmesinin unutulacağını, kabullenileceğini mi zannediyorsunuz? Böyle düşünenler, kısa bir zaman içinde ne kadar yanıldıklarını anlayacaklar. Yıllardır Batı devletlerinin, bürokrasisinin, halklarının içerisine girmiş/sızmış ve zamanla uyanmış olan mazlum milletlerin evlatları, “hesap gününü” bekliyorlar. Bu hesap er ya da geç mutlaka görülecektir. Geçmişin, gecikmiş de olsa hesabı sorulacaktır. Kısacası cevabı aranması gereken soru şu: Batılı devasa süper güçlere karşı mücadele eden, onları zayıf ve aciz duruma düşüren, ittifaklarını dağıtan ve onlara karşı küresel bir savaş yürüten daha büyük, devasa “Gizemli Güç”ün mahiyeti nedir? İsrail ve arkasında Batılı devletler gölgelerle mi savaşıyor? İsrail ve müttefikleri, aslında kiminle, nasıl bir güçle savaştıklarını çözebildiler mi? Dünya büyük bir savaş yaşıyor, daha büyük çatışmaların da arifesindeyiz. Kaç asırdır insanlığa kan kusturan sömürgeci zalimler, kaynağı Doğudan gelen bu büyük öfkenin, birikmiş kinin ve nefretin önüne geçebilecekler mi, göreceğiz. Bunun anlaşılmasının uzun sürmesi beklenmiyor. Bu günkü dünya düzenini elinde tutanların işleri çok zor, hatta çaresizler. Hulusi Akar’dan şoke eden 3. Dünya savaşı açıklaması” target=”_blank”> Hulusi Akar’dan şoke eden 3. Dünya savaşı açıklaması Gündem Hulusi Akar’dan şoke eden 3. Dünya savaşı açıklaması