Bir de kendilerini aydın zannediyorlar! Bunlar resmen “şeddeli cahil”

0

Akşam gazetesi yazarı Hüseyin Besli, Türkiye’deki bazı sivil grupların cahilliklerini sorgulayan çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Besli, Atatürk rozeti ve dövmesi taşıyanların kendilerini aydın zannettiklerini, ancak aslında “şeddeli cahil” olduklarını belirtti. Bu grupların Atatürk’ü bir sopa gibi kullanarak toplumda üstünlük kurmaya çalıştıklarını ifade eden Besli, gerçek aydınlığın bilgi ve bilinçle mümkün olduğunu söyledi. Hüseyin Besli, toplumun bu tür yanılgılardan kurtulması gerektiğini kaydettiği yazısında şunları dile getirdi: “Cuma günkü yazımızda; ne hazindir ki bu askerler silahlı olmayı en akıllı olmakla eş tutmuşlardır… demiştik. Hadi diyelim ki askerler silah taşıyor olmalarının verdiği üstünlük hissi ve özgüvenle böyle düşünüyorlar. Peki aynı hal kimi sivillerde de görülüyorsa buna ne diyeceğiz? Bazen, bazı sorulara cevap bulmak, bir dağı yerinden oynatmaktan daha güç bir hal alabilir… Öyle siviller var ki, hatta bunların bir sosyal sınıf oluşturduğunu da söyleyebiliriz; toplumun en lümpen, en cahil, en aşağı tabakasını oluşturmalarına rağmen kendilerini allemi cihan zannederler… Türkiye ölçeğinde bu tiplerin alameti farikaları göğüslerine taktığı Atatürk rozeti ve/veya vücutlarına yaptırdıkları Atatürk dövmeleri ve araçlarının arka camına yazdırdıkları Atatürk ismidir. Bildirgeçleri ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ cümlesidir… Atatürk ismiyle (sopasıyla) beraber; laiklik, medenilik, çağdaşlık gibi kelimelerle bir iki cümle kurabiliyorlarsa, tutmayın mahallenin delikanlılarını, genç kızlarını, her birisi çağdaşlık ateşiyle ısınmış ve ışımış meşale gibi yanarlar ve aydınlanırlar. Bir kez kendileri aydınlandı mı kendilerini toplum aydınlatma misyonuyla görevlendirilmiş kabul ederler… Ancak bu tiplerin aydınlığı, silah taşıdığı için kendilerini en akıllı zanneden askerlerin haline benzer, silahın yerini bu kez ‘Atatürk’ almıştır… Oysa söz konusu sembolleri taşımakla üstün olduklarını vehmettiklerinden dolayı kelimenin tam anlamıyla akılsız ve izansızdırlar, cahildirler, dolayısıyla her daim akıllıların tezgahına düşmeye mahkumdurlar… Kendilerini neyin akılsız, neyin akıllı yaptığının farkında olmadan başkalarına bilimsellik kasarlar. İşte bu hal onları şeddeli cahil yapar… Fazla haksızlık yapmayalım. Onların da başarılı olduğu kimi zamanlar ve olaylar söz konusudur. Ancak onların bu başarısı; akıllı düşününceye kadar deli dereyi geçer… kabilindedir. Yani başarıları kendi marifetlerinden neşet etmemiştir. Başkasının ataleti, yavaşlığı, sendelemesi, nasipsizliği ve hatta boş vermişliği nedeniyledir. Yukarıda anlatılanlarla ilgili bir prototip arayışına çıktığımızda hiç zorlanmayacağımızı; her an, her yerde bu tiplerden mebzul miktarda bulunacağını beyan etmek durumundayız. Biz bu yazıda, bunlardan çok tanınmış birinin örnekliğinde devam edeceğiz. O biri CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’ndan başkası değildir. Bu tip, tipik; cahil cesur olur… deyişinin örnek kişisidir neredeyse. Buna bir de onun ata memleketinin bir vasfını (her halükârda ve her yerde özgüven) eklersek ortaya ülke sınırlarını aşan küresel çapta bir cehalet ve lümpenlik ortaya çıkar… Dikkat isterim; söz konusu kişinin konuşmalarına bir bakınız; bağlamından kopuk, derinlikten nasibihi almamış, hiçbir gerçekliğe isabet etmeyen köpükten kelimeler, uçuşan cümleler… Ezberlenmiş dört-beş sözcük, iki-üç cümleyle parçalanan lügatler. O bunları becermekle kendisini dahi zannediyor zahir… Ha!.. Hakkını da yemeyelim. Para-pul işlerini iyi bilir kendileri. Nereden para geleceğini, hangi tavuğun kuluçkaya yatırılacağını, hangi kümesin kapısında erketeye yatılacağını iyi bilir… Nasıl ki; Yahudiler sırf finansal güçleri sayesinde dünya milletlerine hiza vermekle dünyanın en akıllı, en ahlaklı, en lüzumlu birileri olmuyorlarsa; En son teğmenler meselesine balıklama dalıp; ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ demeye devam edin… diyerek etkili muhalefet yaptığına inanıyor olması onun ‘ahmak’lığını ortadan kaldırmaz. Yine; Narin kızın katledilmesi bağlamında; “Bir çocuğu kaybettikten sonra aranan adalet, benim için adalet değildir” demekle ne adil olunur ne de kahraman. Başkalarının suçu üzerine nutuk atmak, tepinmek yapılacak en kolay işlerden biri. Asıl mesele, asıl akıllılık, asıl ahlaklılık kişinin kendi suçuyla yüzleşmesi ve hesap verebilmesidir. (İmamoğlu’nun bu bağlamda sayılabilecek onlarca-yüzlerce suçundan bahsetmeyi zait görürüm.) Zira hesap vermek, akıllı ve ahlaklı insanlara mahsustur…”

 

Leave A Reply

Your email address will not be published.

File not found.