‘Bir imparator ve bir Peygamber’

0

İşte Ömer Faruk Uysal’ın kaleme aldığı o yazı; Bizans imparatoru Herakliyus, Suriye’den çekilmeden önce, Hudeybiye sulh anlaşmasından sonra müşriklerden Şam’a bir ticaret kafilesi gitti. Aralarında Ebu Süfyan da vardı. Herakliyus yalan söylememeleri konusunda güvence aldıktan sonra Ebu Süfyan’a sormaya başladı. Konuşmayı Ebu Süfyan şöyle naklediyor:                Herakliyus:                _ Peygamberin nesebi, ailesinin mevkii nasıldır?                Ebu Süfyan:                 _ Büyük, asil bir ailedendir.                 _ Ondan önce bu sözü söylemiş; Peygamberlik iddia etmiş var mı                 _ Hayır.                 _ Ataları içinde hiç hükümdar gelmiş midir?                 _ Hayır                 _ Taabi olanlar eşraf mı yoksa yoksul zayıflar mı?                 _ Zayıf kimseler.                 _ Taabi olanlar artıyor mu, eksiliyor mu?                 _ Artıyor.                 _ Onun dinine girdikten sonra beğenmeyip çıkan oluyor mu?                 _ Hayır                 _ Bu davadan önce yalan söylediğini görmüş müydünüz?                 _ Hayır.                 _ Haksızlık yapar, sözünden döner mi?                 _ Hayır.                 _ Onunla harbettiniz mi?                 _ Evet.                 _ Neticeleri ne oldu?                 _ Harp talihi kah ona, kah bize güldü.                 _ Size ne emrediyor?                 _ “Yalnız Allaha ibadet edin, O’na ortak koşmayın, dedelerinizin ibadet ettiklerini bırakın” diyor. Bize namazı, zekatı, doğruluğu, iffeti, temiz olmayı, sıla-i rahmi emrediyor.                  Bunun üzerine Herakliyus tercümana dedi ki: ” Ona söyle:                  1- Nesebini sordum, yüksek dedin, Peygamberler de böyledir.                  2- Ondan evvel bu sözü söylemiş kimse var mı diye sordum, hayır dedin. Ondan önce bu sözü söylemiş biri olsaydı, bu da o sözlere uyarak ona kapılmış diyebilirdim.                   3- Ataları içinde hükümdar var mı? diye sordum, hayır dedin. Öyleyse babasının mülkünü geri almaya  çalışmak yok.                   4- Taabi olanlar zayıflar dedin, Peygamberler öyledir.                   5- Taabi olanlar artıyor, beğenmeyip dönen yok dedin. İman huzur ve inşirah verince böyle olur.                    6- Yalanı yok dedin, halka yalan söylemeyen Hakka karşı yalana cüret edemez.                     7- Haksızlık etmez dedin, Peygamberler öyledir. Emrettikleri güzel şeyler.                                                                                                                                   Eğer bu dediklerin doğru ise bu ayaklarımın bastığı yerlere yakında o sahip olacak. Zaten bu Peygamberin çıkacağını bilirdim, lakin onun Arabistan’dan çıkacağını tahmin etmezdim. Arabistana gidersem kendi elimle onun ayaklarına su dökerdim.                        İbni Haldun’un dediği gibi “Herakliyus ismet, davet, emanet, ibadet gibi hallerden onun hak Peygamber olduğunu, davasında doğruluğunu bak nasıl anladı da başka mucize istemedi.” Bunlar akıl ve mantık dairesinde sorulardır; Müşriklerin ve Yahudilerin sualleri gibi değil. Sokrat’lar, Aristo’lar, Eflatun’lar yetiştiren bir milletin torunlarına yakışacak tarzda!                          Buna psikolojik, sosyolojik, sosyal psikolojik, delil denilebilir. Hatta çocukluğundan beri ve Peygamberliğinde de Muhammedü’l Emin ünvanıyla anılması muazzam bir donedir. Öylesine emin’diki risaleti dolayısıyla artık düşmanı olanların bile emanetleri O’na tevdi edilmişti. Hicret hazırlıklarından biri’de emanetleri Hz. Ali vasıtasıyla sahiplerine teslim etmekti!                           Görmüş geçirmiş, akıllı, İncil okuyan, bir imparator sözü; “Halka yalan söylemeyen Hakka yalan söylemeye cüret edemez!”

Leave A Reply

Your email address will not be published.

Siteden backlink almak için : https://join.skype.com/invite/KPVoMIIOqxat
montenegro buy car montenegro sale car montenegro rent apartment montenegro sale apartment