Bu köpekler nereden çıktı? Bu meseleden pozisyon devşiren “vijdan kuaförleri” ne yapmaya çalışıyor?
Melih Altınok, Türkiye’deki hayvan hakları ve köpeklerin durumu üzerine bir analiz yaptı. Türkiye’nin köpek nüfusundaki artış ve bu durumun toplumsal sonuçları üzerinde duran Altınok, bu konunun çözümü için toplumsal farkındalık ve politik önlemlerin artırılmasının gerekliliğini vurguladı. Bu meseleden pozisyon devşiren “vijdan kuaförleri” olduğunu ifade eden Altınok, Sabah gazetesindeki yazısında şunları kaydetti: “Bugünlerde kimileri işi köpek nefreti boyutuna getirmişler olsa da Türkler hayvanlarla sorunu olan insanlar değildir. Köylünün en büyük yardımcısı bir kangaldır. Şehirde de yaşam alanlarında hayvan hep vardır. İstanbul dünyanın en çok kediye sahip şehridir mesela.
ÖNE ÇIKAN VİDEO İş Türkiye’nin kırsal nüfusunun kentlere akması doyum noktasına ulaşınca çığırından çıktı. Herkesin insan gibi müstakil evlerde yaşaması mümkün değildi. Kafesten farksız apartman dairelerinde altlı üstlü yaşamaya başladılar. Aniden oranı yükselen orta sınıfın hızlı uyum çabaları dairede hayvan besleme gibi modalar yarattı. Kent hayatının doğurduğu sorunlardan olan yalnızlık da artınca, hayvanlar için şüphesiz bir eziyet olan bu şehirli alışkanlığı yayıldı. Mahallelerde köpek popülasyonu insan türüyle sorun yaşayacak kadar arttı. Öyle ki birkaç yüzyıl önce köle pazarlarının kurulduğu İstanbul’da köşe başı her zevke göre köpek satan “veteriner klinkleri” açıldı! Pandemide herkes hayvanlarıyla birlikte apartmanlarındaki kümeslerine kapatılınca da küçük burjuva modasının tadı kaçtı tabii. Komşunun pitbull’u kaçtı kapıcının oğlunu yedi. Kavga gürültü ayyuka çıktı. İnsanın yalnızlığı paylaşsın diye esir aldığı köpekler başa bela olmuştu. Onca para ödenip alınan cins cins köpekler evlerden yollandı. Belediyede masraf olmasın diye bunları toplayıp toplayıp kırsala saldı. Sokaklarımızda tek başlarına gezen çomarlarımız da gürültüye gittiler tabii. Kontrolsüz yalnız başlarına yaşayamayan tehlikeli türlerle kimseye zararı olmayan köpekler sürüler oluşturdular. Yemek bulmak için bu kez toplu halde şehirlere indiler. Bu kez saldırgandılar. Kimyaları bozulmuştu. Bizim halim selim çomarlar bile hırlar olmuştu. Sokaktaki köpeklerin sefaletini görenler onları sistematik olarak besleyince de üreme dürtüleri artan köpeklerin sayısı daha da arttı. Köpek fobisi olan milyonların, ısırılanların duygusal tepkisi, kendilerini hayvansever olarak tarif edenleri radikalleştirdi. Medyanın konuyu bir reyting malzemesi olarak ajite etmesiyle de devre tamamlandı. Bu meseleden pozisyon devşiren “vijdan kuaförleri” de dahil sorunun müsebbiblerinin önümüze koyduğu “Uyutalım mı besleyelim mi” dayatmasını tartışıyoruz.”