CHP Genel Başkanı Özgür Özel’den Habertürk’e açıklamalar – Son Dakika Haberleri
Habertürk TV Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Akif Ersoy, Ciner Medya Grubu Ankara Temsilcisi Fevzi Çakır ve Habertürk TV sunucusu Semiha Şahin’in sorularını yanıtlayan CHP Lideri Özgür Özel’den açıklamalar Özel’in açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle: SURİYE’DEKİ SÜRECİ NASIL OKUDU? Cumhurbaşkanlığı sitesinde 6’sında ne söylenmiş. ‘Esad’a çağrımız olmuştu, ne yazık ki olumlu cevap alamadık. İdlib zaten tamam ama Humus muhaliflerin elinde. Bu sıkıntılı yürüyüşler arzu ettiğimiz şekilde değil, gönül bunları istemiyor maalesef bölge sıkıntıda’. Ertesi gün zafer. Erdoğan’ın elinde MİT var, sahada Türkiye Cumhuriyeti’nin birçok elemanı var. Biz ana muhalefet partisiyiz. Sağolsunlar devletin bilgisi, belgesini kendilerine özel gibi tutuyor. Erdoğan ‘durum hiç istemediğimiz gibi ilerlemiyor, muhalifler Şam’a doğru ilerliyor’ diyor. “O GÜN DEĞİL PAZARTESİ ŞAM DÜŞSEYDİ, KİMSE ÖZGÜR ÖZEL BUNU DEDİ DEMEZDİ” Bu sözü ben söylemiş olsam, bugünün 10 katı eleştiri alırdım. Ben ne dediğimin çok farkındayım. O gün değil Pazartesi Şam düşseydi, kimse Özgür Özel bunu dedi demezdi. Kilis’teyim o arada. O konuşmayı yaptıktan 16 saat sonra Esad’ın ülkeyi terk ettiğini öğrendik. Şimdi enteresan durum şu; ben o konuşmayı yaparken dünya kadar akrabası Hatay’da yaşayan Arap Aleviler var. Diplerinden geçip Şam’a gittiler. O gidenler kim? HTŞ. İdlib’den geçtiler. Şam’a gittiler. Lazkiye’nin dibinden geçtiler. 8 yıl önce ne görüntüler vardı. o HTŞ içinde unsurlar var. Şam düşünce neler olabilir? “TSK BU NOKTADA ÜSTÜNE DÜŞENİ YAPABİLİRDİ” İçinde dünya kadar selefi unsurların olduğu HTŞ’nin yakıp yıkmayacaklarını, Lazkiye’ye gidip, katliam yapmayacaklarını kim garanti edebilir? Bunu ancak Esad’la temas sağlanabilirse uluslararası güvenceler sağlanırdı. TSK bu noktada üstüne düşeni yapabilirdi. O gün olmayacağını birimiz garanti edebilir miydik? Cihatçılar haldır huldur gidiyor. Erdoğan ‘hiç istediğimiz gibi gitmiyor’ diyor. “BEN DEDİM Kİ ‘ESAD’A ÇAĞRIMDIR, ERDOĞAN’LA TEMAS KURULMALI'” Şimdi hepimiz açısından korkulanların olmadığı konuya elverince. Benden bir gün önce adam diyecek ki ‘Her an Şam düşebilir, keşke Esad bizle konuşsaydı’ diyecek, buna kimse bir şey demeyecek! Ben dedim ki ‘Esad’a çağrımdır, Erdoğan’la temas kurulmalı’ diyorum. Ben Erdoğan’la yaptığım görüşmede de KKTC Cumhurbaşkanı, sayın Aliyev’le yaptığım telefon görüşmesinde bir yerinde şunu söylerim ‘CHP şu anda ana muhalefet son seçimin galip, Türkiye’nin birinci partisi; ama yurt dışına gittiğinde Türkiye’nin partisi’ derim. “GEÇEN 13 YIL BOYUNCA HER ŞEY ONU HAKSIZ ÇIKARDI” Biz dış politikaya böyle bakarken, Türkiye’nin çıkarlarını korumak için elimize düşen ne varsa yaparken, böyle meselede dönüp de ‘partisinin içindeki karışıklıklar’ diyorsa nezaketsizlik yapıyorsa, Erdoğan buna tenezzül ediyorsa hakikaten işi zor demektir. Erdoğan’ın bir gün önce ettiği lafı açıp da okuyunca kimsenin savunacak hali yok. Şimdi Erdoğan başardı etti deniyor. 13 yıl önce söylediği sözü sanki bugün onu haklı çıkarmış. Geçen 13 yıl boyunca her şey onu haksız çıkardı. 13 yıl boyunca, daha doğrusu 20 yıl boyunca Suriye’de inanılmaz zigzaglar yaşadı. “ESAD’A ESED DİYEREK ONU DÜŞMANLAŞTIRDI” Ailecek görüştü Şam’da. O zaman da baskılar vardı Suriye’de. Sonra Esad’a Esed diyerek onu düşmanlaştırdı. Sığınmacı sorunu başımıza bela olunca ‘Esad’la diyalog kur’ deyince ‘Ben eli kanlı diktatörle görüşmem’ dedi. Son 1 yıl içinde ‘Ben de Esad’la görüşeceğim’ dedi. ‘Esad’la görüşme istedim Esad kabul etmedi’ dedi. Bunlar tutarsızlık. 13 yılda Türkiye 200 milyar dolar kaybetti. Resmi rakamlara göre 2 milyon 953 bin sığınmacımız var. Aylan bebekler karaya vurdu. Dünya kadar bebek, kadın öldü. 283 asker şehidimiz var. “ORADA ASKER KAYBETMİŞSİNİZ, SONRA ‘BEN HAKLI ÇIKTIM'” Sivil şehitlerimiz var. Türkiye’de bu kadar büyük felaketleri yaşadı. Sonunda dediğim oldu. 13 gün değil 13 yıl. Türkiye’de pekçok siyasetçiye, genel başkana, başbakana nasip olmayan bir iktidar süresini aşan sürede başaramamışsınız. Orada asker kaybetmişsiniz, sonra ‘ben haklı çıktım’. Yok öyle şey. Şu anda yaşananlar, söylenenler, korkulanların daha gerisinde uzak bir tabloya işaret ediyor. Umut edelim aklı selim hakim olur. Bunu konuşuruz. “BENİM İÇİN ESAD HER ZAMAN DİKTATÖRDÜ” Ben tatile gitmedim ki yasını tutayım. Benim için Esad her zaman diktatördü. Her zaman Suriye’nin demokratikleşmesini savundum. Esad rejimi 61 yıl artı 12 günde yıkıldı. Cezaevinizde işkence varsa, siz zenginseniz halk yoksulsa, eninde sonunda rejim yıkılır. Esad babasının yaptıklarını da ödedi. Meseleyi Baas rejiminden demokrasiye evriltme noktasında fırsatı yakaladı, Erdoğan gibi çarçur ettiği gibi 13 yıl var. Ben hiçbir zaman Esad’çı olmadım, Esad’a ‘Esed’ demedim. “SURİYE’YE GİDİP DE ESAD’A ‘GEL TAVLA OYNAYALIM’ DEMEYECEKTİM” Dış politikada üçlü sacayağı dedik, komşunun iç işlerine karışma, devlet dışı unsurlarını muhatap alma dedik. Ben Şam’a gitseydim, Esad’la konuşsaydım, bu ülkede bu iktidarın sürmeyeceğini sonunun Irak’tan, Libya’dan, Kaddafi’den, Saddam’dan farklı olmayacağını, geçiş hükümetine iktidarını devretmesini, demokratik olarak Arap Alevilerin, Dürzilerin, Sünnilerin, Arapların, Türkmenlerin, Kürtlerin temsil edileceği demokratik meclisten bahsedecektim. Demokrasi varsa ekonomi iyiye gider. Ben Suriye’ye gidip de Esad’a ‘gel tavla oynayalım’ demeyecektim. Erdoğan da demez. “BU İŞİN NEREYE GİTTİĞİ GÖRÜLÜYORDU” Bu işin sonuna geldiği görülüyordu. Bu işin nereye gittiği görülüyordu. Belki 10 gün 20 gün, 50 günde düşecekti. Bir doğru çıkış planı bulunsaydı, Lazkiye’de onlara otonom bölge sağlanıp, Esad’ın da güvenliği sağladığı bölge temin edilerek iktidarı devretmesini. Suriye’de geçiş hükümetine, demokrasiye adım atsaydı bu hale gelmezdi. Biz Suriye’de demokrasi telkin ettik. MİT BAŞKANI İBRAHİM KALIN’IN EMEVİ CAMİİ’NDE NAMAZ KILMASINI NASIL DEĞERLENDİRİYOR? İbrahim Kalın bir devlet memuru. AK Parti’nin temsilcisi değil. Fiilen bunu sekteye uğratacak işler yapsa da. AK Parti’ye sunum yaptı, kendisine mektup yazdım. ‘Ne oluyoruz bize de gelmelisiniz’ dedim. Verilecek bir bilgi AK Parti açısından kıymetli, son seçimlerin birinci partisi açısından ne olabilir dedim. Allah’ı var geldi. 29 Ekim törenlerinde. ‘Sayın Başkan mektubunuzu aldım, hak veriyorum’ dedi. “ERDOĞAN’IN NAMAZININ KAZASINI YAPMAK DA MİT BAŞKANINA DÜŞMEZ” Gününe karar verdik. İbrahim Kalın’a orada da dedim ‘Biz Türkiye’nin menfaatleri neyi gerektiriyorsa orada dururuz’ diye. Eleştireceğimiz zaman eleştiririz. Kurumları devletin kurumları sayarız. Bu kurumun başkanı Cumhurbaşkanı olabilir bir parti genel başkanı olabilir, bu da arizidir. O kurumun başında milli ismi vardır. Bize eşit mesafede olması gereken bir kurum olarak görürüm MİT’i. Bugünkü gidişini siyasi şov gibi değerlendirmek istemem. 2012 yılında Erdoğan’ın ağzından ‘Çok yakında Emevi camiine gideceğiz’ demişti. 12 yıl önce. Bu namaz o namaz değil. Şimdi kılarsa da o namaz değil. O kadar şehit, dünya kadar sığınmacı var. O namaz o günkü namazdı. Erdoğan’ın namazının kazasını yapmak da MİT başkanına düşmez. “ŞU AN İÇİN COLANİ İLE GÖRÜŞMEYİ DÜŞÜNMEM” Şu an için Colani ile görüşmeyi düşünmem. Suriye’de demokrasiye doğru adım atılır, gerçek geçiş hükümet kurulursa, tüm kesimleri temsil ediyorsa biz de iletişim kurarız. İçinde dünya kadar cihatçı unsurların olduğu, BM raporlarında işkence yaptığı, insan kaybettiği söylenen bir terör örgütü olan, Türkiye’nin terör örgütleri listesinde olan bir yapı HTŞ. O yapının başındaki kişinin El Nusra’yı, çeşitli örgütleri kurduğu, İŞİD’çi olduğu gerçeği değişmedi. Kravat takmakla bu iş değişmez. Irak’tan, Libya’dan bu meseleyi tasarlayanların aldıkları dersten gereği, bunlara kadınlara karşı olumsuz tutum içinde olmamaları, devlet dairelerine saldırmamaları söylendi. “ŞU ANDAKİ TUTUMLARI HTŞ’Yİ KENDİ HALİNE BIRAKSAN YAPACAĞI İŞLER DEĞİL” Şu andaki tutumları HTŞ’yi kendi haline bıraksan yapacağı işler değil. Bunu Amerika ile İsrail yaptı. Bu HTŞ’den demokratik yapı çıkmaz. Bir terör örgütü olarak tarihteki yerini alacak. Bu devrim bayrağına yeni isim verilecek. Bir yandan da PYD de aynı bayrağı kullanmayı karar vermiş. Erdoğan’a sormak lazım ‘PYD terör örgütü mü, değil mi?’ diye. Bundan sonra Fırat’ın doğusundaki devrim bayrağı kullanan yapıyı, PYD’yi terör örgütü olarak mı görecek mi, görmeyecek mi? Bence Erdoğan’ın bu soruya hızlı bir yanıt vermesi lazım. CHP’NİN DIŞ POLİTİKA YAKLAŞIMI Orada bir Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı diye partinin parlak fikri vardı. Şöyle bir gerçek var dış politika başka bir şey, bununla paralel dış ilişkiler diye bir şey var. Ben kurultaya aday olduğumda en temel vaatlerimden güçlü dış politika ekibi, güçlü dış ilişkiler. İlk ziyaretimi KKTC’ye yaptım. Son Zafer Bayramı’nda sayın Aliyev, CHP’nin bugünkü tutumunun çok doğru olduğunu ve beni Bakü’de ağırlamak istedi. Önceki dönemlerde dış politikadan sorumlu genel başkan yardımcımızın sürçi lisan ederek ‘Orada Zafer Bayramı’nı 10 Kasım’da kutluyorlar’ demişti. “AB’YE TAM HEDEFİ OLAN ETKİN BİR POLİTİKA İSTİYORUZ” Karabağ’da verilen büyük mücadelede orada birtakım maalesef cihatçı unsurlar da savaşıyor gibi ifadesi vardı. O ifadeler hızlı telafi edilmedi. Oradan gergindiler. Bir önceki dönem ve CHP genel başkana eleştiri olmasın. CHP’nin her genel başkanı Azerbaycan’a ‘tek millet iki devlet’ gözüyle bakarız. Üzüldüler, gerildiler. Böyle olunca da biz ilk günden beri Azerbaycan’la ilişkilerimizin olması yere gelmesi için gayret sarfettik ve iyi bir noktaya geldim. 12 dış gezi yaptım. Şimdi Fas’a gidiyorum. Bulgaristan’a gideceğim. Hem Balkanlar hem Avrupa, Ortadoğu, Türki Cumhuriyetler’de, Rusya ve Çin’le ilişkisini sürdüren AB’ye tam hedefi olan etkin bir politika istiyoruz. Benim sosyalist enternasyonelde başkan yardımcısı seçilmem. Örneğin enternasyonelde Filistin’i tanıma çağrısı yapmamız, dünyadaki 110 ülkedeki, 24 ülkede iktidar olan ülkelere Filistin mektubu yazmış olmam. Azerbaycan meselesinde arabuluculuk üstlenmeye çalışmamız. Bütçe konuşmam sırasında Cumhurbaşkanı yardımcısı oradaydı. Şu an 100. saatteyiz daha. Ne olacak, ne bitecek göreceğiz. Cevdet Bey’in attığı tivit vardı. “BİR KARIŞ TOPRAĞI VERMEYİZ BAŞKASININ BİR KARIŞ TOPRAĞINDA GÖZÜMÜZ YOK DEDİK” Genel başkan yardımcısı İlhan bey, grupta yaptığı sunumda kıymetlendirdi. Hep karşıda olacağız diye bir şey yok. Biz Suriye’nin toprak bütünlüğünü, hızla demokrasiye adımlar atılmasını, bütün yapıların temsil edilmesini savunuyoruz. Araplar, Kürtler, Türkmenler en başta. Herkesin temsil edilmesi. Cumhurbaşkanı yardımcısının bu üç noktaya vurgusu vardı. Bazı iktidara müzahir kalemler, twitter hesaplar, fetih, toprak kazandık, orayı aldık vs. Bir karış toprağı vermeyiz başkasının bir karış toprağında gözümüz yok dedik. “ERDOĞAN ‘SURİYE’DEKİ YAPIDA KÜRTLERİN TEMSİLCİSİ OLMAZ’ DERSE YANLIŞ YAPAR” Gerçekten Suriye’de Alevisi ile Sünnisi ile Kürdüyle Türkmeniyle bütün yapıların geleceğini hep birlikte birlikte yaşayacakları formüle katkı sağlarsak. Bu konuda Suriye yaşanabilir bir yer olursa, hükümet doğru adımları atarsak biz destekleriz. Eğer Erdoğan ‘Suriye’deki yapıda Kürtlerin temsilcisi olmaz’ derse yanlış yapar. ‘Bugüne kadar Arap Alevileri yönetti, biraz da burası yönetsin’ derse yanlış yapar. Lazkiye’de yaşayan Arap Alevileri dünyanın en iyi insanları. Savaşın en mağdurları. Bu kadar diken üstünde yaşamak. Onlar da demokrasiyi hak ediyor. “AK PARTİ DÖNEMİNDE MİT’İN, DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI’NIN MUHALEFETE BİLGİ VERMESİ TERK EDİLDİ” İhtiyaç duyarsak geri duymayız. Sayın Kalın, PKK, İŞİD, FETÖ konusunda üç değerlendirme yaptı. Bugün olanlarla ilgili İbrahim Kalın’dan bir şey duymadık. MİT’e döndüğünde ya bütün parlamentoyu ya da parlamentoda bulunan siyasi partileri, başta ana muhalefet partisini bilgilendirmek düşer. Ben yapacaklarını düşünüyorum. Yapmazlarsa bir samimiyet sorgulamasına girmeksizin, bunu eksik bıraktıklarını düşünürüz. Bu süreçte ilgili bilgilendirme yapmak isterlerse MİT’in kuruluş gayesine de geleneğine de uygun iş olur. AK Parti döneminde MİT’in, Dışişleri Bakanlığı’nın muhalefete bilgi vermesi terk edildi. CHP olarak son 1 ayda 3 tanesi dış politikası danışma kurulu 3 tanesi milli güvenlik danışma kurulu, 7 kez toplantı ve çalışmalar yaptık. Her birisi bir ülke konusunda uzman Ortadoğu uzmanı akademisyenimiz var. Güvenlik uzmanlarından oluşan her iki kurulda genel başkan yardımcımız var. Biz sahadan istihbarat alan yapı değiliz o devletin elinde. “SURİYE’NİN DÖNÜLEBİLECEK DURUMA GELMESİ İÇİN ASKERİ İSTİKRARIN SAĞLANMASI LAZIM” CHP’nin Suriyeli sığınmacıların mümkün olan en kısa zamanda memleketlerine dönmesiyle ilgili iradesi var. Ama şu gerçeği görmek lazım. Suriye’nin dönülebilecek duruma gelmesi için askeri istikrarın sağlanması lazım. Ardından siyasi istikrarın sağlanması. Ailelerden birer kişi gidip bakacak, ‘evim duruyor mu’ diye. Öbür türlüsü boş laf. Gidenlere şöyle yanlış yaptılar ‘gidersen dönemezsin’ dediler, kimse gitmedi. Gidip bakma şansı verilmesi lazım. Türkiye’deki vergi borcu varsa trafik cezası ödemeden salmıyorlar. Adam gidecekse bırakın gitsin. Bir an önce gitmeleri lazım ama bir an önce gidilecek ortamın oluşması lazım. “SURİYELİ SIĞINMACILAR İÇİN EVE DÖNÜŞ PAKETİ ÖNERMELİYİZ” Hükümete önerim; Suriyeli sığınmacılar için eve dönüş paketi önermeliyiz. Şunu çalışmalıyız, gideni ne kalanı ne motive ediyor? Benim siyasi okumalarım şunu gösteriyor çocuğu Türkiye’de doğmuş olanlar, çocuğu olanlar sağlık kaygılarıyla gitmek istemiyor. İkincisi çocuğumun eğitimi ne olacak kaygısı. Bizim Suriye için paket önerimiz olacak. En başta Türkiye’de doğmuş çocuklar için üniversite okumak istediklerinde yabancı öğrenciler arasında öncelik. Türkiye’ye tatil vizesi verilebilir. Özel kimlikle Türkiye’de doğmuş çocuklar için belli indirimlerden, ayrıcalıklardan faydalanabilir. Türkiye’de okusun diyene ‘gidin gerekirse yine gelir’ diyebilmeliyiz. Suriye’de sağlık problemi olunca çözülmezse ‘biz yine bakarız Türkiye’ye gelebilir’ demeliyiz. Sınıra yakın hastaneler yapabiliriz. “SURİYE’Yİ 8. TEŞVİK BÖLGESİ İLAN EDELİM” Türkiye’de asgari için alan için çok düşük veren için çok yüksek. Fabrikaların Mısır’a taşınması yerine Suriye’ye taşınması. Bu fabrikalar Suriye’de Suriyeli çalıştırsın. Orayı 8. teşvik bölgesi ilan edelim. Yeter ki, gitsinler, memleketlerinde yaşasınlar, kazansınlar ve barınsınlar. Böyle bir paketi Türkiye’nin düşünmesi lazım. Ben sosyalist enternasyonelde AB’de tüm çabalara destek veririm. Suriyeli sığınmacılar şu anda AB’nin sınırındalar. O yüzden Suriye dönüş paketi meselesi bence çok kritik. “SURİYE’DE İSRAİL VE AMERİKA’NIN PLANI İŞLEDİ” İsrail bir kere 1974 anlaşmasına göre insansız olması gereken yeri istila etti, bayrak dikti, Şam’a ilerledi. Bu son derece yanlış. Önce HTŞ hava kuvvetleri gibi çalıştı. Sonra HTŞ’nin eline geçmesin diye altyapıyı vurdu. Suriye’nin toprak bütünlüğü açısından önemli bir tehdidin İsrail olduğu ortada. Bu konuda BM kararları gösterilerek ‘dur’ denmesi lazım. Suriye’de İsrail ve Amerika’nın planı işledi. Türkiye iç siyasette başarılı gibi gösterse de başkasının oyunu işledi. Türkiye’nin bundan sonra için Suriye’de inisiyatif alması zaruridir. Türkiye’nin sınır güvenliği düşünülerek en demokratik ve stabil yapının oluşturulmasına katkı sağlanması lazım. İsrail’in şımarıklığına dur demek için uluslararası toplumu arkamıza alarak yapmamız gerekiyor. “ONLAR NE KADAR İNKAR ETSE DE BİR KÜRT SORUNU VAR” Ben bu meseleyi bu vasattan tartışmayı doğru bulmuyorum. Onlar ne kadar inkar etse de bir Kürt sorunu var. Türkiye’de terörün bitmesini istiyoruz. Silahları gömmesi değil, gömmek bir taahhüttür. Sonra geri alırlar. Bu silahların bırakılması lazım. Türkiye’ye barış gelmesi lazım. Türkiye’nin Suriye’de de Türkiye’de de ‘yurtta barış dünyada barışı’ı savunması lazım Atatürk’ün dediği gibi. En kritik adım Meclis odaklı süreç yürütmek. Hiçbir partiyi ve aktörü dışlamamak. Sadece ana dilde eğitimi konuşmak, sadece onu, bunu konuşmak bu süreci başarısızlığa götürdüğü için. Bir müzakere öncesi dönem var, yapılması gerekenler var. Müzakereye geçerken güven artırıcı adımların atılması lazım. Müzakerenin katılımcı, şeffaf olması lazım. “BİR TERÖR SORUNUNUN ÇÖZÜLMESİNDEN SİYASİ PARTİ ÇIKAR UMUYORSA BAŞARILI OLMAZ” Hiçbir aktörün dışlanmaması siyasetin tam temsil edilmesi ve sonrasında takvimin uygulanması lazım. Eğer bu süreçte hata yaparsanız çatışma süreci hızlı geriye döner. Oradaki hata neydi? CHP o gün de doğruyu söyledi; “Biz bu süreci Meclis’te olması, toplumsal mutabakat aranması, siyasi çıkarlara alet edilmemesi samimiyetle yürütülmesi şartıyla kredi açarız” dendi. Erdoğan ‘al kredini başına çal’ dedi. Parlamento dışlandı. Partiyle adadaki terör örgütü kurucusu lideri arasında müzakereler yürütüldü. Bir terör sorununun çözülmesinden siyasi parti çıkar umuyorsa başarılı olmaz. Ülkenin çıkarı olması lazım. “KÜRT NİYE KENDİNİ MUTSUZ HİSSEDİYOR?” Bu sorunun müzakere edilmesi lazım. Kürt niye kendini mutsuz hissediyor. Niye eşit hissetmiyor. Örneğin memleketim Manisa’da belediye başkanı seçebiliyorsun ama Hakkari’de belediye başkanı, Diyarbakır’da seçemiyorsunuz. Seçtiğin yere kayyum atıyorlar. Temiz kağıdını devlet verdi, belediye başkanını devlet verdi, gizli tanıkla mahkum edildi, gizli tanığın sahte olduğu mahkemede ispatlandı. Esenyurt’ta Ahmet Özer, 10 yıl önceki telefon görüşmesinden sorumlu tutuluyor. AK Parti’nin belediye başkanlarının 10 yıl önceki telefon görüşmeleri esas alınsa FETÖ’cülükten içeri girerler. Yarın seçim olsa iktidarı alsak, bu kanunlar yerinde dursa bir tane belediye başkanı bırakmayız. Türkiye’de Kürtler eşit hissetmiyoruz diyorlarsa o sorunu çözmek hepimizin boynunun borcu. Bütün partilerin davet edilmesi lazım. ‘Ben şehit ailelerin gözünün içine bakarım’ dedim. Bunu Bahçeli’den sonra söyledim. “DEVLET BEY APANDİST AMELİYATINI VİKİNGLER GİBİ YAPMAK İSTİYOR” Kürtlerin kendisini bu ülkeye tam ait eşit hissettikleri, anayasal eşit yurttaş temelinde kimsenin bayrağa, ülkenin adına itirazı yok. Uygulamada eşitsizlikleri düzeltmek lazım. Hep beraber toplumsal mutabakat yaratmak lazım. ‘Abdullah Öcalan gelsin bu kürsüde konuşsun terör bitsin’. Öyle olmuyor işte, toplumsal mutabakat olmadan. Devlet Bey’in de Adalet ve Kalkınma Partisi ve MHP’nin toplumsal mutabakatı araması lazım. Devlet Bey apandist ameliyatını Vikingler gibi yapmak istiyor. Bıçağı sokayım apandisti alayım. Hiçbir hasta kalmaz. Kazasız, belasız hendek olayları olmayacak şekilde çözülmesi lazım. Esas mesele toplumsal mutabakat olsaydı, TBMM’nin gözetiminde olsaydı. Bu noktaya gelemezdik. Meclis gözetiminde, kontrolünde doğru bir süreç yönetilmesi lazım.