Cihat Yaycı Paşa’dan dikkat çeken Yunanistan analizi! ‘Dakika 1, gol 1!’
Cihat Yaycı Paşa analiz yazısında, Türkiye ile Yunanistan arasında imzalanan Atina Bildirgesi’ni ve sonrasında Yunan yetkililer tarafından atılan adımı anlattı. Yunanistan Milli Savunma Bakanı Dendias’ın, Atina Bildirgesi imzalandıktan 2 gün sonra Yunan basınına yaptığı açıklamaya dikkat çeken Cihat Yaycı Paşa’nın yazısı şöyle: ‘Atina Bildirgesi’nin mürekkebi daha kurumadan…’ Malum 7 Aralık 2023’te Türkiye-Yunanistan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi’nin (YDİK) 5’inci toplantısı Atina’da yapıldı. Toplantıda heyetlere Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ve Yunanistan Başbakanı başkanlık ettiler. Aslında bu toplantının (Yunanistan’ın Türkiye’deki toplantıların başkentimiz Ankara yerine İstanbul’da yapılması ısrarına karşılık olarak) Atina yerine Selanik’te yapılması kararlaştırılmıştı.
ÖNE ÇIKAN VİDEO Bu arada küçük ama önemli bir hatırlatma yapalım; biliyorsunuz Yunan Başbakanı, bakanları ne maksatla gelirlerse gelsinler mutlaka İstanbul’da Fener Rum Patriğini ziyaret ederler. Neyse, yine Yunanistan toplantının yerini sudan mazeretlerle Atina olarak değiştirdi. Atina’da gerçekleştirilen bu toplantı sonunda “Atina Bildirgesi” adıyla bir bildirge imzalanarak kamuoyu ile “iki devlet arasında yeni dönem” ifadeleriyle paylaşıldı. Bildirge incelendiğinde, iyi niyet temennilerinden oluştuğu ve özellikle hukuki bağlayıcılığı olmadığının vurgulandığı görülüyor. Ama bildirgede “taraflar, bildirgenin lafzını ve ruhunu zayıflatacak, itibarsızlaştıracak veya bölgelerinde barış ve istikrarın muhafazasını tehlikeye atacak her türlü beyan, girişim veya eylemden sarfınazar edecek” ifadesi dikkat çekicidir. Daha bildirge yayımlandığı anda, Yunanistan yetkililerinin bu hükmü ihlal etmemeye ne kadar süre dayanabileceğini merak ettiğimi söylemiştim. Zira bu toplantıdan daha 2 hafta önce, 21 Kasım 2023’te Yunan Dışişleri Bakanı “Zürafa Adası Yunanistan’ındır” diyerek Türkiye’ye meydan okumuştu. 25 Kasım 2023’te ise Yunan Dışişleri Bakanı bu sefer de Yunan “Parapolitika” gazetesinde “kıta sahanlığı dışında hiçbir konuyu Türkiye ile müzakere etmeyeceklerini, bu tavrın Yunan Devleti’nin tarihsel milli politikası prensibi olduğunu” yazarak toplantı öncesi Yunanistan duruşunu ulusal ve uluslararası kamuoyu önünde netleştirmiş, diplomatik deyimle “kendini bağlamıştı”. Yetmemiş, Yunan Dışişleri Bakan Yardımcısı Giorgos Kotsiras toplantıdan bir hafta önce, 29-30 Kasım 2023’te Fener Rum Patrikhanesindeki, sözde Taht Kuruluş Bayramı’na (Thronal Feast) katılmak üzere İstanbul’u (hiç bir muhatabıyla Ankara’da görüşmeden) ziyaret etmiştir. Söz konusu “bayrama” katılan Yunanistan Dışişleri Bakan yardımcısı İstanbul’da Yunan gazetelerine verdiği Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına saygısızlık ve Lozan’ı çiğneyen açıklamalar içeren demecinde şunları dile getirmiştir: – “Fener’deki Saint George Patrik Kilisesi’nde kutlanan, her yıl dünyanın dört bir yanındaki Ortodoks Hıristiyanları harekete geçiren eşsiz bir deneyim olan kutsal ve görkemli törene şükran duygusuyla katıldım” – “Ayrıca, uluslararası tanınırlığa ve nüfuza sahip bir dini lider olan Kutsal Ekümenik Patrik Bartholomeos tarafından kabul edilme onuruna sahip oldum” – “Yunan Devleti, Ekümenik Patrikhane kurumuna son derece saygı duymaktadır. Ortodoksluk ve Helenizm konusundaki paha biçilmez çalışmaları için, Patrik Hazretleri’ne teşekkür ettim” Yani Dışişleri Bakan Yardımcısı Patrik’e “Ekümenik” diyerek, Patrikhane’nin dini hizmet yetkisinin İstanbul, Gökçeada ve Bozcaada ile sınırlı olduğunu kabul etmediği gibi, Patrikhane’yi “uluslararası bir kurum” olarak niteleyerek, Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi bir dini kurumu olmadığını iddia ediyordu. Ve hatta konuşması ile Patrikhane’nin ve Patrik’in arkasında Yunanistan olduğunu açıkça hissettiriyordu. İşte Yunanistan yönetiminin bu pervasız tavırlarının yaşandığı günlerin sonunda Atina Bildirgesi imzalandı. Ve yine hakikaten de dayanamadılar. Dakika 1, Gol 1 Yunanistan Milli Savunma Bakanı (önceki dönem Dışişleri Bakanı) Dendias bildirgenin imzalanmasından daha 3 gün geçmeden, Yunanistan’ın tanınmış gazetesi “To Vima” ya verdiği demeçte Yunanistan’ın dilinin altındaki baklaları ve heybesindeki turpları ortaya çıkarıverdi. Dendias verdiği röportajda şunları demiştir; – “Sahadaki yumuşamanın yanı sıra Türk-Yunan ilişkilerinde gerçek bir sayfa açılmasını istiyorsak, Türkiye’nin gelecekte gerilime neden olabilecek yapısal konulardaki tutumunda da bir değişikliğe ihtiyacımız var” – “Yunanistan’ın yasal hakkını kullanmasına ilişkin Casus Belli, Türk-Libya Memorandumu, “tamamen asılsız” Mavi Vatan teorisi, Ankara’nın Kıbrıs meselesindeki tutumu ve bir dizi başka konudaki bilinen asılsız iddialar bu konulardan bazılarıdır” – “Yunanistan güçlü bir Silahlı Kuvvetlere sahip olmalı ve durumun rehinesi olmamalıdır. Sonuçta planlama orta ve uzun vadede yapılır ve kimse uzun vadede ne olacağını tahmin edemez. Ne de olsa sınır komşumuz Lüksemburg değil, Türkiye ve Orta Doğu’dur” Yani Yunan Savunma Bakanı Nikos Dendias, Atina Bildirgesi’nin mürekkebi daha kurumadan Türkiye’yi hedef ve düşman olarak tanımlamakla kalmamış, – Mavi Vatan’ı asılsız olarak nitelemiş, – Adalar Denizi’nde karasularını artırma niyetlerini açıkça ortaya koymuş, – Türkiye Libya Deniz Yetki Alanları Antlaşması’nın iptalini istemiş, – Ankara’nın “Kıbrıs’ta 2 devletli çözüm politikasından vazgeçmesi” gerektiğini, – Egemenliği Antlaşmalarla Yunanistan’a Devredilememiş Ada, Adacık ve Kayalık (EGAYDAAK) diye bir sorun olmadığını, – Dünyada eşi benzeri görülmemiş Yunanistan’ın 6 millik karasularının ötesinde ilan ettiği 10 millik hava sahası uygulamasına Türkiye’nin uyması gerektiğini üstenci ve pervasızca söylemiştir. Yani Dendias açıkça Yunanistan’ın Türkiye ile normalleşmeden anladığının, “Yunan taleplerinin Türkiye tarafından karşılanmasıdır” şeklinde olduğunu hiç vakit kaybetmeden açıkça ifade etmiştir. Yunan Milli Savunma Bakanının kendi başına bu demeci verdiğini düşünen ya da söyleyen varsa uluslararası ilişkileri ve diplomasiyi hiç bilmiyor demektir. Uluslararası toplantılar ve bildirgeler sonrası bu tür demeçler ve makaleler “o devletin tavrını net olarak ortaya koymak, iç ve dış kamuoyu ile paylaşmak için” kasten yapılır. Ama ne hikmetse bu önemli demece Türk medyasında hemen hiç yer verilmedi. Bazıları hala Anadolu kıyıları hemen önündeki 10 adaya 7 gün kapıda vize ile rakı balık yapmanın büyük lütuf olduğunu düşünüyor, bunun bile aslında bu adalardaki ekonominin dönmesi için olduğunu dahi göremiyor. Bazıları Yunanistan ile yeni bir dönem başladığını, “sapla samanı, elma ile armudu, romantik hayallerle gerçekleri karıştırma huyunu bırakalım” derken, bu açıklamaları, talepleri ve Yunanistan’ın üstenci bakış açısını ya bilmiyor ya da görmezden geliyor. Evet ben de Yunanistan ile barış içinde yaşamamız çok ama çok istiyorum ama; – Misak-ı Milli’den sonra en önemli milli doktrinimiz olan Mavi Vatan’dan vazgeçerek değil, – Doğu Akdeniz’deki jeopolitik satranç oyununu yeniden başlatan Libya Antlaşmasını tehlikeye atarak değil, – Hepimizin gururlandıran ve kişilikli bir dış politika duruşu olan Kıbrıs Adası’nda iki devletli çözüm politikamızdan vazgeçerek ve Kıbrıs’ta tekrar federasyon müzakerelerine oturarak değil, – Sahip oldukları karasuları ile Trakya yarımadamızın yarısı kadar vatan toprağı olan Zürafa adası ve diğer EGAYDAAK’lardan vazgeçerek değil, – Yunanistan’ın iddia ettiği 10 millik hava sahasına girmeyerek ve bunu da artık “it dalaşı yapmıyoruz” diye göstererek değil, – Daha düne kadar karşı çıktığımız Gayri Askeri Statüdeki Adaların silahlandırılması ve askerileştirilmesine göz yumarak değil, – Garantörü olduğumuz Batı Trakya Türklerine yapılan zulmü görmezden gelerek değil, – Osmanlı Türk Devleti’nin yıkılmasına en önemli nedenlerden biri olması nedeniyle Patrikhanenin bizzat Atatürk tarafından “Ekümeniklik” sıfatının tekrar hayata geçirilmesini kabullenerek değil. Allah Türk Milletini; Türkiye’yi ve Türkiye Cumhuriyeti’ni sonsuza dek var etsin, korusun ve güçlendirsin. Allah bizim neslimizi “günlük hesaplar uğruna, gelecek Türk nesillerinin bir daha kazanamayacağı kayıplar verdiren bir nesil oldurmasın!”