Çocuklar mı, saldırgan köpekler mi?
Psikoloji ve sosyoloji eğitimi aldığım dönemde, günün birinde dışarıdan bakıldığında sağlıklı görünen insanların, köpekleri insanlardan daha önemli bir noktaya koyacaklarını aklımın ucundan dahi geçiremezdim. Zira Antik Yunan’dan modern döneme kadar bildiğimiz hiçbir medeniyet bunu iddia etmedi. Hayvanların insanların mülkü olarak kabul edilmemesini önerenler dahi “türler arası eşitlikten” bahsediyordu.
Ancak bugün geldiğimiz noktada hayvanların insanlardan daha önemli olduğunu iddia edenler var. Üstelik bu görüşe sahip insanlar arasında siyasetçiler de yer alıyor.
Türkiye’de neredeyse her gün gündemi meşgul eden başıboş köpek sorununun çözülmesi için yapılan kanun değişikliği henüz tam manasıyla uygulanmadı. CHP’li belediyeler daha yasa görüşülürken “kanuna uymayacaklarını” ilan etti. Ancak CHP’li Etimesgut Belediye Başkanı Erdal Beşikçioğlu, yaptığı tuhaf açıklamalarla hepsinin önüne geçti.
Beşikçioğlu’nun “insan türünü” çok sevmediğini bir aileyi yok eden yazar arkadaşına verdiği açık destek nedeniyle tahmin ediyorduk. Ancak belediye başkanı seçildiğinde bu nefretini bir derece olsun saklar, insanlardan oy aldığını aklından çıkarmaz diye düşünüyorduk fakat beyefendi hepimizi boşa düşürdü.
Beşikçioğlu, belediye başkanı olduğu ilçesinde başıboş köpekler tarafından bir çocuğun saldırıya uğradığını anlattığı açıklamasında köpeğin iyi olduğunu ve on günlük gözetimin ardından yine sokağa bırakılacağını açıkladı. Beşikçioğlu, yasada açıkça toplanacağı yazan saldırgan köpeğin on gün sonra alındığı yere bırakılacağını “hayvansever dostlarına” müjdeledi.
Ancak beni asıl düşündüren açıklama metindeki başka bir cümleydi: “Her bir çocuğun ve vatandaşın sağlığını ve yaşam hakkını nasıl önemsiyorsak, her sokak hayvanının da can güvenliğini en az o kadar önemsiyoruz.”
Yani Beşikçioğlu, köpekleri, çocukları ve vatandaşları düşündüğünden daha fazla önemsediğini açıkça deklare etti. Zira saldırgan olduğu “tecrübeyle sabit” bir köpeği tekrar sokağa bırakmanın, başka bir çocuğu ısıracağı veya öldüreceği ihtimali ortadayken bunu yapmanın başka bir açıklaması olamaz.
Evcil hayvanların ve bal yapan arıların diğer hayvanlardan ayrı statüde düşünülmesini öneren ABD’li tarihçi Harriet Ritvo, bu açıklamadan haberdar olsaydı, muhtemelen “Bu kadarını ben bile düşünmemiştim” derdi.