‘Demokrasi’ aldatmacası! Bunun artık bizzat kendisi kriz üretiyor
Bercan Tutar, Batı’da yaşanan kolektif krizin aşırı sağın yükselişine sebep olduğunu yazdı. Fransa ve Almanya’da NATO ve ABD’ye karşı muhalif partilerin başarılarına dikkat çeken Tutar, Batı’daki ideallerin hızla çürüdüğünü ve halkın aşırıcılardan medet umduğunu belirtti. Tutar, mevcut düzenin değişmeden sadece aktörlerin değişmesinin yeterli olmadığını vurguladığı Sabah gazetesindeki yazısında şunları kaydetti: “Küresel çaptaki güç değişiminin sarstığı Atlantik dünyasında ABD’den sonra ilk çözülen ülke Fransa oldu. Ukrayna, Gazze ve Tayvan gibi cephelerde askeri açıdan umduğunu bulamayan ABD, yumuşak güç cephesi konumundaki Avrupa’dan da beklemediği darbeler alıyor. Bunun en somut örneği Almanya ve Fransa gibi ülkelerde NATO’ya, Ukrayna savaşına, AB’ye ve ABD’ye muhalif aşırı sağ partilerin kazandığı başarılar. Rusya ve Çin liderliğindeki dünyanın Türkiye’nin de katıldığı Astana’daki Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) zirvesiyle güç gösterisinde bulunduğu bir dönemde hem İngiltere’de bugün yapılacak seçimlerin hem de Fransa’da aşırı sağın elde ettiği zaferin ne tür jeopolitik sarsıntılara yol açacağı merak ediliyor.
ÖNE ÇIKAN VİDEO Fakat şunu hemen belirtelim ki yüzeydeki bu siyasi dalgalanmalar beklenen köklü dönüşümü getirmeyecek. Aslında mevcut Batılı iktidarlarla muhalifleri arasında pek bir fark yok. Bu nedenle birçok Batılı uzmanın da işaret ettiği gibi aşırı sağın zaferi Fransa’da hiçbir şeyi değiştirmeyecektir. *** Çünkü ABD, Fransa, İngiltere ve Almanya gibi ülkeleri de saran Batı’daki kolektif kriz, iktidardaki partilerin işlevsizliğinden ve krizinden çok daha derin bir mahiyete sahip. Bir bütün olarak Batılı idealler, değerler ve normlar hızla çürüyor. Bu da yerleşik düzen yerine halkları aşırıcılardan bile medet ummaya zorluyor. Haliyle Batılı ülkelerin ulusal ve uluslararası meşruiyeti her geçen gün daha da aşınıyor. Batı’nın içine düştüğü bu sıkışmışlıktan sandıklarla, ırkçılık veya keskin öfke patlamalarıyla kurtulması çok zor. Emperyal hegemonyayı elinde tutan küreselci Siyonist çetelerin sömürü sistemi aşılamadan halkların krizlerden kurtulabilmesi öyle kolay görünmüyor. Batı’da işsizlik, hayat pahalılığı, yoksulluk ve göçmenlerin sayısı arttıkça gelecek kaygısını tetikleyen radikal ve kaotik eğilimlerle siyasi lümpenleşme de o hızla artacaktır. Küreselci siyasilerin ‘yerel halk’ diye yaftaladığı modern bireyler kendi vatanlarında paryalara dönüşüyor. Paryalaşan halklar da bütün öfkelerini ‘barbarlar’ diye kodladıkları yabancılara yöneltiyor. *** Ancak farklı ülkeleri saran isyan, protesto ve gösteriler iç kaosa yol açıp kutuplaşmayı had safhaya ulaştırsa da genel gidişat aynı kalacak. İşte bu yüzden öfkeli halkların iktidara taşıdığı muhaliflerin küreselcilerin vesayet zincirini kırması pek mümkün değil. Kim gelirse gelsin küreselci merkezin dikte ettiği politikalara boyun eğecek. Fransa’da da aynı akıbetle karşılaşacağız. Dolayısıyla aşırı sağın zaferi “Makronizm öldü! Yaşasın yeni Makronizm!” ile sonuçlanacaktır. Çünkü sistem değişmeden sadece aktörlerin değişmesi hiçbir şeyi değiştir(e)meyecek. ‘Kral’ ölse de yeni ‘piyon krallarla’ statüko yoluna devam edecektir. Zira iktidarda veya muhalefette olsun, halkın iradesinden çok uluslararası lobilerin pençesindeki siyasi sınıflara dayalı seçim oyununun ve adına ‘demokrasi’ denilen aldatmacanın bizzat kendisi artık kriz üretiyor.”