Dış Politika Uzmanı Akademisyen Yazar Mehmet Beyhan: İran – Türkiye ittifakı bölgeye huzur getirir

0

SEBAHATTİN AYAN    yeniakit.com.tr   İran halkı 8. Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin helikopter kazasında hayatını kaybetmesinin ardından yeni cumhurbaşkanlarını belirlemek üzere ikinci kez sandık başına gitti. 28 Haziran’da yapılan seçimlerin ilk turunda reformist aday Mesud Pezeşkiyan oyların yüzde 42,5’ini alırken, Celili ise yüzde 38,6’sını almıştı. Katılım oranın yüzde 40 olarak açıklandığı seçimin ikinci turu ise 5 Temmuz tarihinde gerçekleşti. İran İçişleri Bakanlığı, reformist aday Mesut Pezeşkiyan’ın seçimi ikinci turda kazandığını açıkladı. Pezeşkiyan 16 milyon 384 bin 403 oy ile 14. dönem cumhurbaşkanı olarak seçimi kazandı. İran’da Mesud Pezeşkiyan kesin zaferiyle sonuçlanan seçimi ve bölgeye etkisini gazetemize yorumlayan Dış Politika Uzmanı Akademisyen Yazar Mehmet Beyhan, “İran’da reformu bir söyleme sahip bir adayın seçilmesi İran toplumunun değişim talebini yansıtıyor” dedi. Pezeşkiyan, İran içindeki birliği sağlaması halinde bölgesel bir güç olacağını da belirten Beyhan, “bölgenin yeni kaosları, yeni kargaşaları kaldırabilecek bir gücü artık yoktur. Bölgenin huzura, güvene ve barış ortamına ihtiyacı vardır” açıklamasını yaptı. İRAN İSLAM DEVRİMİ EŞİNE AZ RASLANIR BİR OLAY 1979 yılında İran’da gerçekleşen İslam Devriminin modern siyasi felsefe açısından açıklanması zor olduğunu belirten Dış Politika Uzmanı Yazar Mehmet Beyhan, “1979 yılında dünyanın en sorunlu ve çatışmalı bölgelerinin birinde kendisini ‘İslam Devrimi’ olarak tanıtan ve siyasal bilimler açısından da tarihte eşine az rastlanır bir olay meydana geldi. Yakın tarihte ilk defa dini bir hareket mevcut siyasi otoriteye son verip kendi özel koşulları olan bir sistemi devletleştirebilmişti. Bu modern siyasi felsefe açısından açıklanması zor bir durumdu. Hatta şöyle de diyebiliriz modern siyasi felsefe bu olguyu açıklamada yetersiz kalmıştır. Çünkü yaklaşık 200 yıllık bir düşünce geleneği göre köklü siyasal ve toplumsal değişim anlamına gelen devrim ancak ekonomik sınıflar eliyle ve yine pozitivist yönde yapılabilirdi. Örneğin 1789 Fransız devrimi yoksul kitlelerinin ayaklanması sonucu ortaya çıkmış ve dünyanın köklü monarşilerinden biri olan Fransız Krallığı’nı devirerek Aristo’nun Politika adlı eserinde tanımladığı şekliyle geniş yoksul, mülksüz halk kitlelerinin iktidara taşınması demek olan demokrasi yani cumhuriyeti kurmuştu. Fransız Devriminin ilkeleri önce Avrupa’da sonra tüm dünyada yankı bulmuş ve etkileri uzun süren sonuçlar ortaya koymuştu. Böylece bütün imparatorlukların parçalanması meydana gelmiş modern ulus devletlerin ve hatta laik devletlerin önünü açmıştı. Keza 1917 yılında Rusya’da meydana gelen Bolşevik devrimi benzer şekilde Rus işçi sınıfının iktidara ele alması ve proletarya diktatörlüğünü kurmuştu. Yine aynı şekilde 1949 Çin Devrimi de kendisinden önceki iki büyük devrim ile benzerlikler taşır. Devrim yine bir ekonomik sınıf olan ve köylülere dayanan bir zümre gerçekleştirilmişti. Çin Devriminin Dünya Siyasi Ekonomik ve kültürel hayatına önemli etkileri olmuştu elbette. Bolşevik Devrimi ile benzer idealleri paylaşan Mao, devrim yönetimi ve sosyalist devletin yönetim ta açısından Lenin ve Stalin’le ayrılmıştı. Ancak İran İslam Devrimi ise kendisinden önceki hiçbir devrime benzememektedir. Bu hususun altını özellikle çizmek istiyorum. Daha öncekilerle tek benzer nokta sadece monarşinin devrilmesi olabilir. Bunun dışında devrimi yapan kitle devrim süreci devrimin ideolojisi ve devrimin sonuçları itibariyle kendine has özelliklere sahipti. Bu yüzden de batıda ve doğuda İran İslam devriminin nasıllığı konusunda önemli tartışmalar yaşandı. Ve hala da aslında yaşanmaktadır. Bu tartışmalarda ağırlıkla bu tarzdaki bir süreç Sunucu gerçekleşen hükümet değişiminin devrim olarak nitelendirilmeyeceği öne sürüldü. Fakat ilginç olan şudur Şubat 1979 tarihinde daha birkaç yıl önce İran monarşisinin devrilmesiyle gerçekleşen devrim ile monarşi resmen ortadan kaldırıldı. Ve yerine de İran İslam Cumhuriyeti kuruldu” açıklamasını yaptı.Devrimin lideri 1960’lı yıllardan beri Şah yönetimiyle amansız bir mücadeleye girişmiş, bu uğurda sayısız suikast girişimlerine maruz kalmış, İran mahkemelerince yargılanarak önce idam cezasına çarptırılmış, tepkiler bu ceza uygulanmayıp sürgüne gönderilmiş olan Ayetullah Humeyni’ydi. Sürgüne gönderildiği yer de Fransa’ydı. Amerika Birleşik Devletleri’yle sıkı iş birliğine sahip şah büyük bir güven duygusu içerisindeydi. Ancak inanılması güç olan olay gerçekleşti ve bir ABD müttefiki yani bir Amerikan müttefiki lider ilk defa geniş katılımlı halk hareketi sonucu iktidardan atıldı.
ÖNE ÇIKAN VİDEO İRAN HALKI GERİLİMDEN MEMNUN DEĞİL İran molla rejiminin devrimden beri geçen süre zarfında alternatif bir paradigma geliştirmediğini vurgulayan Beyhan, “böyle bir çerçeve çizdikten sonra İran’da gerçekleşen seçime gelecek olursak, her şeyden önce İran’da reformu bir söyleme sahip bir adayın seçilmesi İran toplumunun değişim talebini yansıtıyor. Bu hususun altını özellikle çizmek istiyorum. Bu açıdan bakıldığında İran Devrimi hiç şüphesiz genelde siyasi tarihin ve özelde de Orta Doğu tarihinin yakın dönemlerinde meydana gelen en heyecan verici ve en önemli gelişme birisiydi. Ancak İran devrimini gerçekleştiren molla rejimi üzerinden 1979’dan günümüze kadar aşağı yukarı 45 yıla yakın bir süre geçti. Bu anlamda alternatif bir paradigma geliştiremedi. Bunu da söylememiz lazım. Bu alternatif bir paradigma her alanda hukuktan eğitime, eğitimden uluslararası ilişkilere İran alternatif bir hayat sistemi, alternatif bir paradigma geliştiremedi. İran bugün hala tarım dönemindeki fetvalarla yönetilmeye çalışılıyor. Bundan dolayı da büyük bir gerilim yaşıyor. İran halkı bu gerilimden memnun değil. Dolayısıyla yoğun bir değişim talebi söz konusu. Bu değişim talebini Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere batılı devletler tarafından da destekleniyor açıkçası. Böyle bir çerçeve çizdikten reformist bir adayın sonra sorununuza gelecek olursak her şeyden önce İran’da reformist bir söyleme sahip bir adayın seçilmesi İran toplumunun değişim talebini yansıtıyor. Bu hususun altını özellikle çizmek istiyorum. Eğer mevcut İran rejimi İran halkının değişim talebini dikkate alırsa İran rejimi siyasi istikrarını korur. Aksi halde önümüzdeki süreçte İran’ı çok zor günlerin bekleyeceğini öngörebiliriz. Yeni seçilen cumhurbaşkanı İran’da değişim isteyen ezici bir çoğunluğun üzerinde olumlu etkisi daha şimdiden hissediliyor. Bu umudu koruyup koruyamayacağı kendini İran rejiminin sahibi hisseden İran’daki zinde güçlerin ve seçilen yeni cumhurbaşkanının siyasi zekasına bağlı olacağını da özellikle belirtmek isterim” şeklinde konuştu. BÖLGENİN HUZURA İHTİYACI VAR İran’ın vekalet savaşlarına verdiği desteğin kesmesi gerektiğini belirten ve coğrafyamızdaki huzurunda bu şekilde geleceğine yönelik açıklamalarda bulunan Beyhan, “Her şeyden önce İran bu bölgenin önemli ülkelerinden biridir. Köklü devlet geleneğine sahiptir. Mevcut İran rejimi ve yeni seçilen Cumhurbaşkanı İran’ın iç bütünlüğünü sağlar. Siyasi istikrarını korursa bölgeye olumlu yönde etkisi olur. Çünkü bölgenin yeni kaosları, yeni kargaşaları kaldırabilecek bir gücü artık yoktur. Bölgenin huzura, güvene ve barış ortamına ihtiyacı vardır. İran’ın buna başarması biraz da komşularıyla güvene dayalı kuracağı ilişkiler de bağlıdır. Çünkü günümüz dünya sisteminde bütün faktörleri göz önünde bulundurmak zorundadır. İran mezhebi ve Fars milliyetçiliğini aşan Cihanşümul bir vizyon geliştirmelidir. Bu vizyon hem İran’ın dış politikasında fayda sağlayacaktır. Dışarıda komşularıyla kurduğu sağlıklı ilişki İran’ın ekonomisine, iş bütünlüğüne de olumlu yansımaları olacaktır. İran rejimi İran kaynaklarını vekalet savaşlarına harcama yerine İran halkının refahına, eğitimine, altyapısına, sağlık sistemine harcamalıdır. Bunu yaptığı zaman huzur ortamı kendiliğinden oluşur” dedi. İRAN’DAN GÖÇÜ REFAH ENGELLER Beyhan açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Şimdi ortada çok derin bir çelişki vardır. Mevcut İran rejimi Amerika’ya büyük şeytan diyor. İyi, güzel tamam büyük şeytan diyorsun ama senin halkın o büyük şeytan dediği ülkeye gitmek için Akdeniz’de boğuluyor. Bugün Amerika desin ki ben İran vatandaşlarının hepsini gelen herkesle kapılarımı açıyorum dese İran’da neredeyse nüfus kalmayacaktır. E bu nasıl oluyor? Yani İran’ın bunu oturup düşünmesi lazım. Bir tarafta büyük şeytan diyorsun. Diğer tarafta senin halkın senin vatandaşın oraya gitmeye can atıyor. O zaman sen Amerikan sisteminin kendi vatandaşına sağlayamadığı imkanlardan daha iyi imkanlar sağlamalısın ki büyük şeytan dediğin zaman bir anlamı olsun. Dolayısıyla İran artık bu vekalet savaşlarıyla kaynaklarını oralarda heba etme yerine İran kaynaklarını İran halkına halkının huzuruna, refahına harcaması lazım. Bunu yaparsa bu yeni seçilen Cumhurbaşkanı hem kendi ülkesine hem de bölgeye olumlu etkisi olacağını belirtmek istiyorum. Bunu yapıp yapamayacağını da önümüzdeki süreçte takip edeceğiz, göreceğiz.” {relation id:1867037 slug:’nefes-kesen-yaris-turk-aday-baskanliga-daha-yakin’} {relation id:1867037 slug:’nefes-kesen-yaris-turk-aday-baskanliga-daha-yakin’} {relation id:1867031 slug:’6-haziran-1918-yozgatli-mehmed-said-fenni-efendinin-vefati-sair’} {relation id:1867031 slug:’6-haziran-1918-yozgatli-mehmed-said-fenni-efendinin-vefati-sair’} {relation id:1867025 slug:’irandaki-cumhurbaskani-seciminde-reformist-pezeskiyan-onde’}

Leave A Reply

Your email address will not be published.

File not found.