Doğu Roma’nın soylu kadınları
Nükhet Everi | [email protected] “Bizans İmparatorluğu” ya da doğru tabirle “Doğu Roma İmparatorluğu” günümüz İstanbul’unun başkentlik ettiği, 1123 yıl hüküm süren ve İstanbul’un fethi ile sona eren büyük bir imparatorluk. Bizans denince çoğu kişinin aklına bu bilgiler dışında Ayasofya ve tabii onun banisi İmparator Jüstinyen ve eşi Theodora gelir. Peki ya Bizanslı kadınlar denince? Hiç şüphesiz Theodora… Theodora’ya değinmeden önce isterseniz genel olarak Bizans kadınlarına bir bakalım. Bizans kadınlarıyla ilgili bilgilerimizin çoğu, soylu ve zengin aile mensuplarına aittir. Günümüze ulaşan görsel kanıtlarda Meryem, Havva ve azizeler vardır, onların dışında da soylu kadınların tasvirlerine rastlanır. Halktan kadınlar ise dini kompozisyonlarda kalabalık gruplar içinde gösterilirler ve bu tasvirlerde kadınların omuzlarında ya da yanlarında çocukları yer alır. Günlük hayatın tasvir edildiği kitaplar, mozaik çalışmaları vs de omzunda su taşıyan, süt sağan, yün eğiren, dokuma tezgâhında çalışan kişiler olarak gösterir kadınları aktif yaşamda. Günümüze ulaşan belgeler, halkın içinden gelen kadınların dokumacılık, ebelik, doktorluk, sütannelik ve pazar yerlerinde satıcılık gibi işler yaptığını gösteriyor. Ayrıca cenaze törenlerinde profesyonel ağıtçılık, fahişelikle eş tutulan aktrislik ve dansözlük de halktan gelen kadınların meslekleri arasındaydı. Bizans toplumunda her ne kadar bazı Roma gelenekleri sürse de Hristiyanlık ile birlikte aile bağları kutsallaştırılmış ve kadının aile içindeki yeri anne olma özelliği nedeniyle önem kazanmıştı. Kadının yeri ve görevi, tıpkı Tanrı Anası Meryem gibi anne olmaktı ve bu ona toplumda saygı kazandıran özellikti.Üst sınıf Soylu kadınlar, zengin kesimin kadınlarıydı ve faal bir toplumsal yaşam sürerlerdi. Bu kadınların arasında yazarlar, kaligraflar, sanat hamileri ve manastır kurucuları vardır. Soylu kadınlar siyasete de el atmışlardır. Her iki kesimden de yaşamını rahibe olarak manastırlarda sürdüren kadınlar da vardı. Soylular arasındaki evliliklerde, özellikle sarayda yapılan evliliklerde geleceğin imparatoru için eş seçimi büyük önem taşırdı. Seçilecek eşte aranan en önemli özellikler genç̧ , güzel, bakire, iyi eğitimli ve ailesinin soylu, saygın ve varlıklı olmasıydı. Bizans imparatorları, prens ve prensesler, imparatorluğun çıkarlarının ön planda tutulduğu evlilikler de yapmak zorunda kalabiliyorlardı. Yani diğer ülkelerin kral, prens ve prensesleriyle evlendikleri olurdu. Yabancı gelin ve damatlara çok görkemli törenler yapılırdı. Nikâhtan sonra yapılan imparatorların taç̧ giyme törenleri Ayasofya’da, imparatoriçelerinki de Büyük Saray’da olurdu. Saray düğünleri haftalarca hatta bir ay bile sürebilirdi.Yanlış tanınan İmparatoriçe Hayatları hakkında bilgi sahibi olduğumuz Bizans kadınları hep soylu kadınlar. Hakkında günümüze kadar gelen çok yanlış bilgilerle tanınan Theodora ile başlayalım. Theodora M.S. 500 yılında bugünkü Şanlıurfa yakınlarında bir Süryani yerleşimi olan Menbiç’te, Ortodoks İnancına bağlı bir Süryani papazın kızı olarak dünyaya gelmiştir. Jüstinyen, İran seferine çıktığında buradan geçer ve Theodora’nın Süryani toplumunun lideri olan babası tarafından büyük saygıyla karşılanır. Burada Theodora ile tanışır, güzelliğinden çok etkilenir ve evlenmek ister. Theodora’nın buna razı olmayan babası, Jüstinyen’in onu inancında serbest bırakacağı sözünü vermesi üzerine imparatorun isteğini kabul eder. Theodora 527 yılında imparatoriçelik tacı giymiş ve 548 yılında genç yaşta ölene kadar kocasıyla birlikte hüküm sürmüştür. Tarihteki en güçlü ve akıllı kadınlardan biri olan Theodora, tarihte en çok hakarete ve iftiraya uğrayan kadınlardan da biridir. Tüm bu iftiralar Bizanslı tarihçi Prokopius’a dayanır. Prokopius, Theodora’nın babası için “Hipodromda ayıcı”, Theodora için de “aktris, dansçı ve fahişe” demiştir. Jüstinyen devrini anlatan iki önemli kaynak kişiden biri Prokopius, diğeri de Diyarbakırlı bir Süryani olan Efes Metropoliti Yuhanna’dır. Ancak Batı dünyası Yuhanna’nın eserini göz ardı edip Prokopius’un “Gizli Tarih” isimli kitabını referans olarak alır. Bu kitabın Prokopius’a ait olup olmadığı da halen tartışmalıdır. Theodora’nın bu iftiralara maruz kalması tamamen politik ve dinidir. Hristiyanlığın karışıp bölünmesi sırasında Süryaniler arasında birçok tatsız olay yaşandı. Batı Süryanileri olarak adlandırılan Antakya Süryani Kilisesi bu dönemde yaşadığı baskılar sonucu başsız kalmıştı. Yok olma noktasına gelen Batı Süryanilerini Yakup Burdono isimli genç bir Süryani rahip toparlamıştır. 543 yılında tam beş yıldır Süryaniler patriksiz ve dağınık bir halde yaşıyordu. Kadıköy Konsili yanlısı ruhbanlarla iş birliği yapan devlet eliyle büyük kıyımlar yapılmıştı ve ortada dağılan kiliseyi örgütleyip toplayacak bir piskopos yoktu. İmparatoriçe Theodora’nın girişimleriyle İstanbul’a gelen ve burada İskenderiye Patriği Theodosius tarafından Urfa, Suriye ve Anadolu için piskopos ve ayrıca evrensel metropolit olarak takdis edilen Burdono, 543 yılında Urfa’da bir kilise örgütlenmesine girişti. Böylece Süryaniler dağılma tehlikesiyle karşı karşıya olan kiliselerini toparladılar. Theodora, Jüstinyen’in dini ve siyasi politikalarını etkilemiş ve arkasında yok olmaktan kurtulmuş, güçlü ve örgütlenmiş bir kilise bırakmıştır. Bazılarının nefretinin gerçek nedeni de budur.
Zoe’nin Ayasofya’da bulunan mozaiği.Zoe’nin yaşamı 978 yılında Konstantinopolis’te doğan ve ismi hayat anlamına gelen Zoe de Bizans tarihinin ilginç soylu kadınlarından biri. Bizans tarihinin en uzun tahtta kalan İmparatoru II. Basil’in yeğenidir. Ablası ve küçük kız kardeşi manastıra kapanınca hanedanın tek varisi olur. 24 yaşına kadar evlenmemiş, ya da evlendirilmemiştir. İlk çıkan kısmetinin ölüm haberi geldikten sonra da 50 yaşına kadar evlenememiştir. 50 yaşında yaptığı evlilikte aradığı mutluluğu bulamaz ve karı koca açık bir evlilik yaşamaya başlarlar. Bir süre sonra eşi hastalanır ve kendi özel havuzunda ölü bulunur. Zoe’nin onu zehirlettiği dedikoduları hiç ispatlanamaz. Yıllardır birlikte olduğu genç aşığı ile evlenir, onu imparator yapar fakat bu adam da gerçek yüzünü çabucak gösterip Zoe’ye esir hayatı yaşatır adeta. Cüzzam ve sara hastalıkları olduğu ortaya çıkan imparator ölürse hala tahtın bir varisi yoktur. Zoe yeğenini evlat edinip onu İmparator V. Mikhail olarak tahta çıkartır. Fakat o da Zoe’den kurtulmak için, kendisini zehirleyeceğini iddia ederek Büyükada’ya sürgüne gönderir. Bu nedenle büyük bir halk ayaklanması olur ve Zoe’yi geri getirmek durumunda kalır. Zoe’nin kız kardeşi Theodora kapandığı manastırdan çıkartılıp imparatoriçe ilan edilir. V. Mikhail’in de gözleri oyulur. İktidar oyunlarına alışık olan Zoe, Theodora’yı zamanla bertaraf eder ve 64 yaşında da olsa Konstantin Monomakos ile evlendirilir. O da IX. Konstantinos olarak tahta çıkar. Metresini başkente getirir. Zoe bundan sonra çok sakin bir yaşam sürer, kendini hayır işlerine adar. İyiliği, dindarlığı, güzellik ve kozmetik ürünleri üretmesiyle bilinen Zoe 1050 yılında 72 yaşında ölür. Bizans’ın entrikalarının da soylu erkek ve kadınlarının da hikâyeleri bitmez.İmparatoriçe Helenaİmparatorluğun kurucusu I. Konstantin’in annesi İmparatoriçe Helena, M.S. 3. yüzyılda henüz imparatorluk kurulmadan ve Hristiyanlık kabul edilmeden önce doğmuştur. Asıl ismi Süryani kaynaklarında Heleni olarak geçer. Çok inançlı bir Hristiyan’dır. I. Konstantin annesini, Roma İmparatorluğu’nun tek varisi olmasının ardından “augusta” yani imparatoriçe ilan etmişti. Heleni’nin tarihteki en önemli özelliği 326 yılında Kudüs’e gidip İsa’nın gerildiği haçı bulması, Kudüs ve Betlehem’de (Beytüllahim) kiliseler yaptırması ve bulduğu tüm kutsal emanetleri beraberinde dönemin başkenti Konstantinopolis’e getirmesidir.