Dr. Ufuk Necat Taşçı yorumladı: Ateşkes sonrası Washington ve Tel Aviv’in hesapları

0

Gazze’de 15 aydır süren İsrail saldırılarının ardından gelen ateşkes, bölgedeki siyasi dengeleri yeniden şekillendiriyor. Trump ve Biden’ın süreç üzerindeki etkisi, İsrail’in güvenilirliği ve yeni statüko planları tartışma konusu olmaya devam ediyor. Gazze’de 15 aydır süren İsrail saldırılarının ardından gelen ateşkes, bölgede kısa süreli de olsa bir nefes alma imkânı sundu. Üç aşamadan oluşan ve her biri 6 hafta sürecek olan ateşkes sürecinin ilk aşaması 19 Ocak’ta başladı. Ancak bölgedeki gelişmeler, ateşkesin sürdürülebilirliği konusunda ihtiyatlı bir iyimserliği beraberinde getiriyor. Ateşkes süreci, ABD’de eski başkan Joe Biden ve yeni başkan Donald Trump tarafından siyasi bir kazanım olarak sahiplenildi. Bununla birlikte, Gazze’nin geleceği üzerine yapılan tartışmalar ve Trump’ın bölgeye dair açıklamaları, sürecin kolay ilerlemeyeceğini gösteriyor. Trump’ın, Gazze’nin yeniden inşası için Mısır ve Ürdün gibi ülkelere tehcir planlarını dillendirmesi, bölgede yeni bir statüko oluşturma çabalarının sinyallerini veriyor. İsrail’e, ABD’ye ve bazı ülkelere neden güvenilemez İsrail’in geçmişte Lübnan’da yapılan ateşkes sonrası güney Lübnan’dan çekilmemesi ve Gazze’deki ateşkes sürecinde Netzarim Koridoru ile Philadelphi Koridoru’na dair çelişkili açıklamalar yapması, Tel Aviv yönetimine duyulan güveni sarsıyor. Ayrıca, Trump’ın MK-84 gibi özel mühimmatların İsrail’e sevkiyatına yeniden başlayacağını duyurması da bölgedeki endişeleri artırıyor. Öte yandan, bazı Körfez ülkelerinin Filistin yerine İsrail ile normalleşme çabalarına odaklanması ve Gazze’de güvenliğin özel askeri şirketler aracılığıyla sağlanmasına yönelik önerileri dikkat çekiyor. Hamas’ın Filistinli grupların ortak yönetim önerisini kabul etmemesi ve Mahmud Abbas’ın Gazze yönetimi konusundaki tutumu, sürecin farklı yönlere evrilebileceğini gösteriyor. ABD ve İsrail arasındaki yeni dengeler ABD’nin İsrail ile ilişkilerinde aşırı sağcı Netanyahu yönetimiyle yaşadığı sorunlar, Washington’un bölgedeki stratejilerini gözden geçirmesine yol açıyor. Biden yönetimi döneminde İsrail’e verilen askeri desteğe rağmen siyasi kazanımlar elde edilememesi, Trump’ın farklı bir yaklaşım benimsemesine zemin hazırlıyor. Trump’ın İsrail’e desteğini sürdürmesine rağmen, Netanyahu ile doğrudan siyasi ilişkilerini farklı bir düzleme taşıması bekleniyor. Bu doğrultuda, Trump ve ekibinin İsrail lobisini kaybetmeden bölgedeki Arap toplumları ve Körfez ülkeleriyle yeni bir diplomatik statüko inşa etme hedefi öne çıkıyor. Abraham Anlaşmaları’nın genişletilmesi ve bölgede istikrarın sağlanması yönünde atılacak adımlar, ABD’nin Asya-Pasifik’te olası bir gerilime odaklanmadan önce Orta Doğu’daki etkisini yeniden tahkim etmeye çalıştığını gösteriyor. Bölgedeki riskler ve alternatif senaryolar Birleşmiş Milletler’in etkinliği tartışmalı hale gelirken, Avrupa ülkelerinin Ukrayna savaşı sonrası ABD’ye bağımlılığı arttı. Körfez ülkelerinin farklı hesapları ve ABD’nin stratejik planları, Gazze’yi küresel denklemde çözülmesi gereken bir mesele haline getiriyor. Bu süreçte, bölgesel aktörler içinde Türkiye’nin askeri, siyasi ve sosyolojik bağlarıyla güçlü bir denge unsuru olduğu değerlendiriliyor. Gazze’nin geleceği için Türkiye’nin rolünün önemi vurgulanırken, ABD ve diğer aktörlerin oldu-bitti planlarına karşı daha etkin bir pozisyon alınması gerektiği ifade ediliyor. Sonuç olarak, Biden yönetiminin askeri destekle elde edemediği kazanımları, Trump yönetimi diplomatik yollarla gerçekleştirmeye çalışabilir. Ancak Gazze’de Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkı göz ardı edilerek inşa edilecek herhangi bir yeni statüko, bölgesel barış açısından kalıcı bir çözüm sunmaktan uzak olacaktır. Dr. Ufuk Necat Taşçı, AA  

Leave A Reply

Your email address will not be published.

File not found.