Enflasyon beklentilerinde iyileşme – NURULLAH GÜR
Enflasyonu kontrol altına almanın önemli bir kısmı, ekonomik aktörlerin psikolojisini yönetmekten geçiyor. Reel sektör ve hanehalkının enflasyon beklentileri ekim ayında geriledi. Rakamlar, enflasyon beklentilerinde ılımlı bir iyileşme yaşandığını gösteriyor
Haziran ayından itibaren yıllık enflasyon oranında gerileme yaşanıyor. Ancak, dezenflasyon süreci hedeflenenden yavaş ilerliyor. Bunun en önemli nedenlerinden biri, enflasyon beklentilerinin yeterince iyileşmemesi. Özellikle reel sektör ve hanehalkı beklentileri için bu durum geçerli. Sonuçta enflasyonu kontrol altına almanın önemli bir kısmı, ekonomik aktörlerin psikolojisini yönetmekten geçiyor. Enflasyonun düşeceğini vatandaşa ve şirketlere inandıramadığınızda, tüketici kararlarını ve fiyatlama davranışlarını etkilemeniz zorlaşır. Bu durumda enflasyon kendi kendini besleyen bir döngüye girebilir. Böylesi bir döngüyü maalesef, uzun bir süre yaşadık. Yeni yeni bu kısır döngüden çıkmaya çalışıyoruz.Bu hafta açıklanan ‘Sektörel Enflasyon Beklentileri’ sonuçlarına göre, piyasa katılımcıları, reel sektör ve hanehalkının enflasyon beklentileri ekim ayında geriledi. Rakamlar, enflasyon beklentilerinde ılımlı bir iyileşme yaşandığını gösteriyor. 12 ay sonrası için enflasyon beklentileri Mayıs 2024’ten bu yana hanehalkında 8.9 puan, reel sektörde 6.5 puan ve piyasa katılımcılarında 5.8 puan aşağıya gelmiş durumda. Bu iyileşmeye rağmen, hanehalkının enflasyon beklentisinin yüzde 67.2 olduğunu not etmek lazım. Beklenti yöntemi ile alakalı halen kat etmemiz gereken bir mesafe var.Politika faizi yüzde 50 seviyesinde. Bileşik faize göre hesaplandığında bu oran, yaklaşık yüzde 65’e denk geliyor. Bu seviye, artık hanehalkı için de reel faiz oranının pozitif tarafa geçmiş olduğunu gösteriyor. Böylece para politikasının sıkılık derecesi şu ana kadarki en yüksek seviyesini görmüş oldu. Politika faizi ile ilgili önümüzdeki toplantılarda Merkez Bankası’nın alacağı aksiyon, piyasalar tarafından merakla bekleniyor. Faiz, para politikasının en popüler enstrümanıdır. Ama enflasyon beklentilerini yönetmek, tüm enstrümanları orkestra kıvamında kullanmaktan geçiyor.KÜRESEL EMTİA FİYATLARINDA DÜŞÜŞ
Dünya Bankası bu hafta Emtia Piyasaları Görünüm Raporu’nun güncel versiyonunu yayınladı. Raporda küresel emtia fiyatlarının bu yılki yüzde 3’lük düşüşün ardından 2025 yılında yüzde 5, 2026 yılında ise yüzde 2 daha düşeceği tahmin ediliyor. Dünya Bankası’na göre bu eğilimi tetikleyecek temel unsur, petrol fiyatlarındaki düşüş. Doğalgaz, tarımsal hammadde ve metallerde yaşanabilecek hafif fiyat artışlarının ise genel emtia fiyatlarındaki düşüş eğilimini belli ölçüde hafifleteceği hesap ediliyor.
Dünya Bankası tahminlerine göre, Brent petrolün ortalama varil fiyatı, 2024’ü ortalama 80 dolar ile kapattıktan sonra 2025’te 73 dolara, 2026’da ise 72 dolara inebilir. İsrail’in insanlık dışı agresif tutumu neticesinde Ortadoğu’da artan jeopolitik gerilimin petrol fiyatları üzerinde oluşturabileceği potansiyel etkiler, biraz hafife alınmışa benziyor. Rapor, artan jeopolitik gerilimin petrol fiyatları üzerinde kısa vadeli baskılar oluşturabileceğini, ancak arz ve talep koşullarında yaşanan değişimlerin uzun vadede fiyat artışlarını engelleyeceğinin altını çiziyor. Bu hususla ilgili küresel petrol talebinin yavaşlaması, dünya genelinde petrol üretim kaynaklarının çeşitlenmesi ve OPEC+ ülkelerin elindeki rezervlerin, petrol fiyatlarını aşağı çekebileceğine vurgu yapılmış.Küresel Emtia Fiyatları Tahminleri
Doğrusunu söylemek gerekirse, emtia fiyatlarını tahmin etmenin her zamankinden daha da zor olduğu bir dönemdeyiz. İsrail’in bölgeyi ve dünyayı nasıl bir jeopolitik tehlikeye sürükleyebileceği büyük bir soru işareti. Başta Çin olmak üzere dünya genelinde zayıf bir seyir izleyen imalat sanayinin, emtia talebini ne kadar süre daha dizginlemeye devam edeceği de muamma. Bu konu Amerikan seçimlerinden, Pekin yönetiminin ekonomiyi canlandırma çabalarına kadar birçok olayın sonucuyla ilintili. Bir taraftan da dijitalleşme ve yeşil dönüşümün etkisiyle birçok emtianın arz ve talebinde yapısal değişiklikler yaşanıyor. Nadir elementlere olan talep artarken, fosil yakıtlara talep yavaşlıyor; yenilenebilir enerji arzı ise yükselişte.
Bu kadar fazla sayıda bilinmeyenin olması ve değişkenlerin birbirleriyle arasındaki yoğun ilişki/etkileşim, tahmin yapmayı güçleştiriyor. Bu belirsizlik ortamında Dünya Bankası biraz daha iyimser tarafta kalmayı tercih etmiş diyebiliriz.