Enflasyonla ilgili ezber bozan yazı! Ekonomik değil ahlaki kriz
Bercan Tutar, dünya genelindeki yüksek enflasyon oranlarının ekonomik ve sosyal etkilerini ele aldı. Enflasyonun özellikle sabit gelirli kesimler üzerindeki olumsuz etkilerine odaklanan Tutar, bunun sadece bir ekonomik sorun olmanın ötesinde, toplumlar üzerinde derin ahlaki ve siyasi etkiler bıraktığını vurguladı. Tarih boyunca enflasyonun yol açtığı ahlaki çöküşler ve siyasi krizlerle ilgili örnekler sunan Tutar, Sabah gazetesindeki yazısında şunları kaydetti: “Dünyanın her yerinde insanlar hayat pahalılığı ve durdurulamayan ‘enflasyon canavarı’ ile mücadele ediyor. Venezuela’da enflasyon oranı yüzde 360, Arjantin’de yüzde 160, Türkiye’de 2023 sonunda yüzde 64,8 ve İran’da ise yüzde 58 civarında gerçekleşti. Avrupa’da Euro’nun enflasyonu bir yıl önce yüzde 10’un üzerindeyken daha yeni yeni yüzde 3 civarına düştü. Kanada ve ABD’de de enflasyon yüzde 3.5 düzeylerinde. Batı’daki yüksek enflasyonun düşük büyüme ile birleştiğinde stagflasyona yol açma riski hâlâ çok yüksek. Enflasyon dizginlense de yol açtığı sosyo-ekonomik sorunlar uzun vadeli oluyor. Çünkü ülkemizde de yakından şahit olduğumuz üzere insanların kazançlarının ve tasarruflarının değeri ciddi biçimde ve muhtemelen kalıcı olarak erozyona uğruyor.
ÖNE ÇIKAN VİDEO Reel kazancın azalması özellikle de maaşlarının daha yüksek bir yüzdesini gıda ve konut gibi enflasyondan orantısız bir şekilde etkilenen mallara harcayan sabit gelirli aileler için büyük acılara neden oluyor. *** Zira enflasyona karşı en savunmasız kesim sabit gelirli çalışanlar ve emeklilerdir. Çünkü malların ve hizmetlerin değeri arttığında devlet yükselen fiyatlara göre vergilerini artırabiliyor. Esnaf ve sanayici de sattığı mallara ayarlama yaparak enflasyona karşı kendini koruyabiliyor. Sabit gelirlilerin enflasyona karşı maaşlarına zam yapma imkânları yok. Ya devletin ya da şirket sahiplerinin yapacağı maaş artışına mahkûmlar. Bu bağlamda her ekonomik kriz aslında kendi gelirini düzenleme yetkisi elinde olmayan bir sabit gelirliler krizidir. Bir bakıma bazı kesimlerin çıkarları için savunmasız konumdaki sabit gelirliyi enflasyon canavarına kurban ettiği bir süreci yaşıyoruz. Bunun İsrail’in silahsız ve savunmasız Gazzellileri hunharca katletmesinden bir farkı yok. Biri devlet terörüyse diğeri de savunmasız kesimlere yönelik ekonomik terördür. Bu yönüyle enflasyon sadece günümüzde değil geçmişte de ahlaki ve siyasi bir kriz olarak görülmüştür. Nitekim 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in 1991’deki ünlü konuşmasında işaret ettiği gibi “Enflasyon sadece pahalılık olayı değildir. Esas enflasyon devletleri yıkan, milletleri ve ahlakı bozan bir olaydır…” *** ‘Economics in One Lesson’ kitabının yazarı Henry Hazlitt de “Her büyük enflasyonda hem kamusal hem de özel ahlakta çarpıcı bir düşüş olur” der. Zira enflasyon ile yolsuzluk arasında doğrusal bir ilişki söz konusudur. Her enflasyonda fiyat manipülasyonlarıyla büyüyen sınıflar vardır. Artan fiyatlarla birlikte geleceğe dair belirsizlik de artar. Bu belirsizlik fuhuş, hırsızlık, cinayet ve şans oyunları gibi her tür sefaleti besler. Jonathan Haidt de ‘Ahlaki Temeller Teorisi’nde enflasyonun ahlaki ve insani değerleri yozlaştırdığına dikkat çeker. Harvard Üniversitesi’nin 2004’teki araştırmasında da yüksek enflasyonun siyasi sınıflardaki yolsuzluğu had safhaya taşıdığının altı çiziliyor. Araştırmayı yapan akademisyenler “75 ülkeden oluşan bir örneklemde yolsuzluk ve enflasyon değişkenliği arasında pozitif bir ilişki olduğunu belgeliyoruz” sonucuna varıyor. Weimar Almanya’sı (1918-1933) dönemindeki hiper enflasyonun nasıl siyasi ve ahlaki krizlere yol açtığını sadece Alman halkı değil bütün dünya çok yakından tecrübe etti. Benzer şekilde çoğu uzman da Fransız Devrimi sürecinde halkın maruz kaldığı enflasyonun yol açtığı ahlaki ve siyasi çöküntülerin ülkeyi tiranlığa sürüklediğinde hemfikirdir. Ünlü tarihçi Andrew Dickson White, Fransa’daki tiranlığın enflasyonist politikaların bir sonucu olduğunu savunur. Dolayısıyla tarihte olduğu gibi günümüzde de enflasyon yani hayat pahalılığı ve geçim sıkıntısı her kötülük, zorbalık, yolsuzluk ile ahlaki ve siyasi çöküntünün temel kaynağı olmaya devam ediyor.”