Erdoğan İsrail’e meydan okudu: Bunu mutlaka yapmak zorundayız
Yeni yasama yılının açılışında Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail’in “vadedilmiş topraklar” iddiasıyla bölgedeki yayılmacı politikalarını eleştirdi. İsrail’in Filistin’deki işgali ve komşu devletlere yönelik saldırgan tutumunun Türkiye için de bir tehdit oluşturduğunu belirten Erdoğan, vekil güçler aracılığıyla bölgedeki bağımsız devletleri zayıflatma stratejisini İsrail’in de benimsediğini ifade etti. Akşam gazetesi yazarı Mustafa Kartoğlu ise Türkiye’nin iç cephesini sağlam tutmanın bu süreçte hayati bir önemi olduğunu belirtti. İşte Kartoğlu’nun yazısı: “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın TBMM’de yeni yasama yılının açılış konuşmasında, İsrail’in katliamcı yönetiminin hedefinde Türkiye’nin de olduğunu söylemesi kısa sürede bazı sonuçlar verdi. Erdoğan, tehdidi hem yönetici zümrenin dine dayandırdığı ‘vadedilmiş topraklar’ hedefi üzerinden anlattı hem de fiziki mesafenin yakınlığından… İki açıdan da İsrail’in Filistin’deki işgal, zorla göç ettirme ve yayılmacılığı ile çevresindeki bağımsız devletlere yönelik saldırganlığı çok bariz örnek/kanıt niteliğinde. *** Tehdidin bir başka yönü de saldırganlıkta ‘vekil’ kullanımı. Batı bu ‘vekil kullanımı’nı en çok İran’ın Hizbullah’ı Lübnan ve Suriye’de ‘vekil’ olarak kullanması üzerinden ele aldı. Rusya için de kullanıldı… Yanlış değildi bunlar. Biz de Türkiye’de sanki sadece İran ve Rusya ‘vekil güç’ üzerinden kendi savaşlarını yürütüyormuş gibi tartışıp durduk. *** Oysa ABD’nin eğitip donattığı terör örgütü veya örgütleri de öyle değil miydi? Aynı ‘vekalet’, yine ABD’nin sağladığı silah, bomba ve paralarla saldırganlığını sürdürebilen İsrail için de geçerli değil mi? Buradan baktığınızda, terör örgütlerinin Türkiye sınırında olması, esasen ‘vekalet aldıkları’ güçlerin de sınırımızda olduğunu göstermez mi? *** İsrail bugün Türkiye’ye doğrudan askeri saldırı konumunda elbette değil. Ama ana fikir de bu değil. Yarın da kendini o konumda görebilecek cürete sahip olamaması… *** Erdoğan’ın uyarısının ana fikri, konuşmasındaki ‘iç cephe’ vurgusundadır. Zira İsrail ve arkasındaki, yanındaki doğulu-batılı siyasi karar vericiler, en büyük güçlerini, bölgedeki ‘birlik olamama’ halinden alıyorlar. *** Bu süreçte Türkiye dışında da mutlaka birileri ayağa kalkacak, kalkmalı. Ancak ayağındaki prangayı kırabilenler, sırtındaki hançere yüzünü dönme cesareti gösterebilenler ayağa kalkabilir. Türkiye, onlara bu cesareti vermeye çabalıyor. Geçmiş günahlarını bir tarafa bırakarak…”