Evet, bu bölgesel bir savaşın işaret fişeği!
İsrail’in gerek İran topraklarında ve gerek haricinde, bu ülke hedeflerine karşı gerçekleştirdiği sayısız saldırı ve suikastlar oldu. Bu bakımdan İran’ın her seferinde “intikamımız feci olacak” gibi Acem palavraları ile durumu savuşturmaya kalkışması, öğrenilmiş bir çaresizliktir. Dolayısıyla İran dinî lideri Ali Hamaney’in; “Hadise bizim topraklarımızda oldu, intikam almak bize düşer…” gibi, sade suya tirit sözlerden hiçbir netice çıkmaz. Kaldı ki, bundan önce her seferinde üfürülen benzer tehditlerin hepsi boş çıktı. Yani bu bakımdan İran’ın sırtında çok yüklü bir küfe var! Heniyye’nin intikamının alınmasından önce, onun hayatını söndüren suikastın gerçek hikâyesini açığa çıkarmak önemli. Sadece otuz altı saatlik bir ziyaret için gittiği İran’da, Devrim Muhafızlarının kontrolü ve koruması altındaki bir evde, “havadan güdümlü mermiyle vurulması” hemen kabul edilecek, ikna edici bir izah mıdır sizce? Suikastın gerçek hikâyesi ortaya çıkarılmadan bu siyasi cinayetle ilgili başka konularda da isabetli adım atmak mümkün olmaz… İran makamları tahkikatın sürdüğünü ve daha sonra açıklama yapılacağını açıkladı. Dikkat ederseniz, bir müddet önce Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin helikopter kazasında ölmesinin ardından da, aynı cümleler kurulmuştu! Galiba o cümlelerin tekrarı olacak. Bu kadar kısa zamanda bu kadar kritik bir suikastın gerçekleştirilebilmesi, her yönüyle dikkat çekici ve çok daha başka ihtimalleri çağrıştırıyor. İran topraklarında İsrail, ABD ve İngiliz istihbaratının çok rahatlıkla at koşturduğu bilinen bir durum. Fakat buna rağmen, Heniyye suikastının bu kadar çabuk icra edilebilmiş olması, âdeta konum atılarak adrese teslim “güdümlü mermi” (veya başka bir şey)in yollanması kesinlikle tahkike muhtaçtır. İşin içinde başka işler, çok daha farklı hesaplar veya pazarlıklar veyahut gizli alışverişler olamaz mı? Her nasıl olmuşsa olsun, bu suikasttan yararlanan birinci adres siyonist İsrail’dir. Devamında da onun destekçileri ve örtülü müttefikleri ve tabii Filistin toprakları üzerindeki kirli pazarlıklar içinde rol oynayan, dâhili ve harici başka odaklar vs. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Adı konmamış bir savaş hâli tedavüldedir…” sözü çok calibi dikkattir. Evet, bu bölgesel bir savaşın işaret fişeğidir. Velakin bu vadide ilk değildir. İlk işaret fişeği, eylül ayının ilk yarısında Hindistan’ın başşehri Delhi’de toplanan G20 zirvesinde ortaya atılan ‘Hint – Baharat Koridoru’ ve akabinde BM Genel Kurulunda; siyonist, insan kasabı Netanyahu’nun Filistin Devleti’ni ve topraklarını yok sayan bir haritayı ortaya çıkarması oldu. Devamında da 7 Ekim geldi zaten. Ve kasap Netanyahu, bölgede bütün haritanın değişeceğini ilan etti!.. Hâlihazırda devam eden durum da özetle budur. Ama neticesi nereye varacak, orası henüz belli değil. Siyonist ve terörist devlet İsrail; bugüne kadar hem suikastlarla hem Gazze örneğinde olduğu gibi katliam ve soykırımla, ABD ve genel olarak Batı’nın desteğiyle yayılmacı politikalarını sürdürüyor. Hamas teşkilatına yönelik sayısız cinayetler işledi İsrail. Aynı Netanyahu, 1997 senesinde Heniyye’nin selefi Halid Meşal’i Ürdün’de ajanları vasıtasıyla zehirledi. Ancak sahte Kanada pasaportlu ajanlar yakayı ele verince, Ürdün Meliki Hüseyin bunları idam etmekle tehdit etti. Bunun üzerine Tel Aviv, panzehri vermek zorunda kaldı ve böylece Meşal ölümden döndü… 1996 yılında, İzzettin El Kassam Tugaylarının önde gelen komutanlarından Yahya Abdüllatif Ayyaş, çocukluk arkadaşının amcası tarafından verilen ve İsrail’in patlayıcı yüklediği cep telefonunun infilak ettirilmesi suretiyle öldürüldü. 2004 yılında HAMAS’ın kurucularından Şeyh Ahmed Yasin ve Abdülaziz Rantisi, peş peşe İsrail suikastlarıyla şehit edildi. Geçtiğimiz ocak ayında Hamas’ın önemli isimlerinden Salih El Aruri, Lübnan’ın başşehri Beyrut’ta güdümlü bir füze saldırısıyla şehit edildi. Salih El Aruri Filistinli grupların bir araya getirilmesi ve yeniden birlik – beraberliğin sağlanması için başlatılan çalışmaları yürütüyordu… Ne enteresandır ki, Hizbullah yetkilileriyle görüşmek üzere Beyrut’a gittiği gün suikasta maruz kaldı!.. Tıpkı İsmail Heniyye gibi!.. İsrail on aydan beri Gazze’de işlediği bütün savaş suçlarına rağmen, HAMAS’ın direnişini kıramadı. Ne var ki, bütün dünyanın gözü önünde, soykırıma da devam ediyor. Bu arada savaşı bütün bölgeye yaymak için, Hizbullah’a karşı da saldırılar sürüyor. İsrail, 2006 yılında Hizbullah karşısında büyük bir başarısızlık yaşamıştı. O güne göre daha hazırlıklı olan Hizbullah Örgütü’nün nasıl bir reaksiyon vereceğini, herkes dikkatle takip ediyor. Ancak savaşın Lübnan ve Suriye’ye yayılması hâlinde, İran’ın da mecburi olarak devreye girmesini beraberinde getirecek. Bu noktada da ABD tehditleri havada uçuşuyor… Evet, bütün bunlar iktidar koltuğunu kaybetmemek için, ülkesini ve insanlarını tehlikeye atan, her gün kendi halkı tarafından protesto edilen kasap Netanyahu’nun işine geliyor. Tabii bir de onun üzerinden emperyalist politikalarını sürdüren Amerika’nın… Öyle olmasa, Uluslararası Ceza Mahkemesince soykırım suçu işlemekle suçlanan ve tutuklanması istenen bu canavarı, Kongre’de tam 58 defa ayakta alkışlarlar mıydı?