Giovanni Papini’nin kaleminden tiksindirici Siyonist
Kapitalist olarak ekonomik hadisenin her şey veya hemen hemen her şey olduğu bir zamanda piyasalara hâkimiz. Düşünür olarak, düşünce piyasasına hâkimiz, mukaddes veya değil, eski itikatları, peygamberlerin getirdikleri dinleri ve laik imanları kemiriyoruz. Yahudi kendi nefsinde en korkunç iki ucu birleştiriyor: Madde sahasında despot, fikir sahasında anarşisttir. Ben Rubi’nın Fikirleri Gazetelere şu ilanı verdim: “Birkaç dil bilir, filozof, bekâr, sabırlı ve gezgin kâtip arıyorum. 20 Temmuz tarihine kadar akşamları saat onda, MonRepos oteline müracaat.” Bir müddettir uykusuzluk çektiğim için, taliplerin sınavı geceyi geçirmeme yardım eder diye düşünüyordum. Altmış üç kişi geldi. Altmış üçten kırk yedisi Yahudi idi. Aralarından en zeki olanı seçtim.
ÖNE ÇIKAN VİDEO Doktor Ben Rubi’de, aradığım bütün meziyetlerden başka aklıma gelmemiş olanlar da vardı. Kısa boylu, hafif kambur bir gençti. Gözleri ve yanakları çukura kaçmıştı, yeşilimtırak bir çamur, bir bataklık çamuru renginde teni vardı ve saçlarına şimdiden ak düşmüştü. Polonya’da doğmuş, ilk tahsilini Riga’da yapıp, İena’da felsefe, Paris’te modern filoloji doktorasını vermiş, Barselona’da ve Zürih’te hocalık etmişti. Çok fakir bir hali, dövülmekten ürken, fakat kendisine gereksinim duyulduğunu bilen bir köpek ifadesi vardı. Kendisiyle görüşürken, laf arasında, Yahudilerin, umumiyetle bu kadar zeki oldukları halde neden bu derece korkak olduklarını sordum: “Korkak mı, dedi, herhalde vücut cesaretinden, maddi, hayvani cesaretten bahsediyorsunuz. Fikir cesaretine gelince, Yahudiler sadece cesur olmakla kalmazlar, pervasızdırlar. Yahudiler hiçbir vakit, zannedersem Dâvut zamanında bile barbarların anladığı manada kahraman olmuş değillerdir, fakat bütün milletler arasında ilk defa, insanın hakiki kıymetinin, benzerlerini öldürmekten ziyade zekâsını kullanmakta olduğunu anlamışlardır. Sonra, dünyaya dağılışlarından beri, Yahudiler daima devletsiz, hükümetsiz, ordusuz” olarak kendilerinden nefret eden bir kalabalık arasında yaşamışlardır. Nasıl olur da onlarda Haçlıların ve Kondottileri’lerin kahramanlıklarının görünmesini istersiniz? En sonuncusuna kadar imha edilmemek için, onlar da, savunma araçları icada mecbur kaldılar. İki tane buldular: Para ve zekâ… Yahudiler parayı sevmezler. Edebiyatlarının dörtte üçü, peygamberlerden beri, fakirlerin tebciline tahsis edilmiştir. Fakat insanlara karşı korunmak için onları ya demirle imha etmek yahut para ile satın almak lazımdır. Yahudiler, madde olan altın ile kendilerini müdafaa ediyorlar, florinler onların mızrakları, dukalar kılıçları, sterlingler tüfekleri, dolarlar mitralyözleri oldu. Bu silahlar her zaman tam tesirli değillerdi. Ama, asırdan asra, medeniyetin aldığı kıvrıma göre, gittikçe kudretlerini artırdılar. Nefsinin meşru müdafaası için kapitalist olan Yahudi, Avrupa’nin manevi ve mistik tükenişi neticesi, dehâsına ve iradesine rağmen dünyanın hâkimlerinden biri oldu. Onu evvelâ zengin olmaya mecbur ettiler, sonra servetin her şeyden üstün olduğunu ilan ettiler, öyle ki, düşmanlarının isteği yüzünden, mukaddes kitabın fakiri, gettolar münzevisi, fakirler ve zenginler üzerinde hüküm sürer oldu, çıktı. Yahudilerin önceleri kendilerini korumak için kullandıkları vasıtalar, zamanla intikam silahları haline gelmişti, bilhassa zekâ ile, ki, bence altından daha kuvvetlidir. Ayaklar altında çiğnenen, suratına tükürülen Yahudi düşmanlarından intikam almak için ne yapabilirdi? Goyimlerin ideallerini alçaltmak, kıymetten düşürmek, içyüzünü meydana vurmak ve Hıristiyanlığın ayakta durabilmek iddiasıyla dayandığı kıymetleri mahvetmek! Hakikaten, iyi dikkat ederseniz, Yahudi zekâsı, bir asırdan beri, düşünce binanızın dayandığı sütunları, en aziz inançlarınızı baltalamak ve kirletmekten başka bir şey yapmamıştır. Yahudiler serbestçe yazmak imkânını elde ettikleri andan itibaren sizin fikir yapınız yıkılmak tehlikesindedir. Alman romantizmi idealizmi yaratarak Katolikliği ihya etmişti. Heine adında Düsseldorflu bir küçük Yahudi çıktı, kurnaz ve neşeli cerbezesini romantikler, idealistler ve Katoliklerle alay etmek yolunda kullandı. İnsanlar politika, ahlak, din ve sanatın yüksek fikir ürünleri olduğuna, kese ve mide ile bir ilgisi olmadığına daima inandılar: Trevesli ve Marx adında bir Yahudi çıktı, bütün bu çok yüksek ideallerin aşağı ekonominin fışkı ve gübresi içinde yetiştiğini ispat etti. Herkes dahi bir insanı ilahi mahluk, caniyi de bir canavarzannederler: Lombroso adında Veronalı bir Yahudi gelip, deha sahibinin sar’alı bir yarı deli, canilerin ise ecdadımızdan intikal eden kalıntılar tesirinde mahluklar olduğunu gün gibi açık, meydana koydu. On dokuzuncu asir sonunda, Tolstoy, Ibsen, Nietzsche, Verlaine Avrupası, insanlığın en büyük devrelerinden biri olmakla övünüyordu: Budapeşteli bir Yahudi olan Max Nordau ortaya çıktı, meşhur şairlerimizin birer soysuz ve uygarlığımızın yalan üstüne kurulmuş olduğunu, çocuk oyuncağı nevinden gösteriverdi. Hepimiz kendimizin ahlak sahibi, tabi bir insan olduğumuza inanmışızdır. Freiberg’den bir Yahudi, Sigmund Freud göründü, en ahlaklı, en kibar asilzadenin içinde bir katil, bir cinsi sapık gizlendiğini keşfetti. Büyük hükümdarların saraylarındaki aşk maceralarından ve platonik saz şairlerinden beri kadını bir mabûde ve mükemmelin örneği olarak saymayı âdet edinmişiz; Viyanalı bir Yahudi, Weiningh çıktı, ilim ve mantık bakımından kadının iğrenç ve tiksindirici bir mahluk, bir pislik ve alçaklık çukuru olduğunu kanıtladı. Aydınlar, filozoflar ve başkaları, zekânın, araştırılması insan için en büyük şeref olan hakikate erişmek için tek çare ol duğunu daima ileri sürmüşlerdi. Paris’ten Bergson isimli bir Yahudi ortaya atıldı; ince ve dahice tahlilleri ile zekânın her şeyden önce geldiği teorisini devirdi, binlerce yıllık Platonizm kalesini yıktı ve konseptif düşüncenin realiyeti kavramak imkânına sahip olmadığı neticesine vardı. Bütün dünya, dinlerin Allah ile insanın sahip olduğu yüksek meziyetler arasında yüksek bir işbirliği neticesi meydana geldiğini kabul eder; Saint-Germain-en-Laye’li bir Yahudi Salomon Reinach dinlerin sadece vahşi tabu’lardan kalmış, muhtelif ideolojik maksatlarla kurulmuş bir yasaklar sisteminden meydana gelmiş olduğunu gösteriverdi. Birbirinden ayrı ve değişme telâkki edilen zaman ve mekân esaslarına dayanan, muntazam, sağlam bir kâinatta rahat rahat yaşıyoruz zannedilirken, Ulm’de doğmuş bir Yahudi, Einstein, zaman ile mekânın aynı şey olduğunu, tam olarak ne zamanın ne de mekânın mevcut bulunmadığını, her şeyin daimi bir görelik üzerine kurulduğunu, modern ilmin iftihar ettiği eski fizik binasının yıkıldığını tespit etti. İlmi rasyonalizm, düşünceyi ele aldığına ve realitenin anahtarını verdiğine emindi; Lublin’li bir Yahudi, Meyerson, geldi, bu hayali de yok etti; rasyonel kaideler hiçbir vakit realiteye tamamen intibak etmezler, “muhakeme eden fikir”in zafer iddialarına meydan okuyan, âsi ve azaltılması imkânsız bir tortu vardır. Daha da devam edilebilir. Politikadan bahsetmiyorum. Diktatör Bismark’ın rakibi Yahudi Lasalle’di, Yahudi Disraeli, Gladeston’a galip gelmişti, Kavur’un sağ kolu Yahudi Arton ve Clemenceau’nunki Yahudi Mandel, Lenin’in ise Yahudi Troçki idi. Dikkat ederseniz, ileriye ikinci derecede veya meçhul isimler sürmedim. Bugünün aydın Avrupa’sının büyük bir kısmı, bahsettiğim bu isimlerin etkisinin daha doğrusu büyüsü altıdadır. Muhtelif milletler arasında doğmuş, muhtelif araştırmalara girişmiş olan hepsi, Alman veya Fransız, İtalyan veya Polonyalı, şair veya matematikçi, filozof veya antropolojist, ortak bir vasıf taşırlar, ortak bir gayeleri vardır, o da, kabul edilmiş hakikatlerden şüphe ettirmek, yüksekte olanı alçaltmak, temiz görüneni kirletmek, sağlam görünenleri sarsmak, hürmet edileni ayaklar altına almaktır. Asırlardan beri imbikten süzdüğümüz bu zehirlerin yıprandırıcı, parçalayıcı tesirleri, Grek, Latin ve Hıristiyan âleminden Yahudilerin büyük intikamıdır. Grekler bizi gülünç bir hale soktular, Romalılar parçalayıp dağıttılar, Hıristiyanlar bize işkence edip yağma ettiler, fakat biz, kuvvetle intikam alabilmek için çok zayıf olduğumuzdan, Eflatun’un Atina’sı, imparatorların ve papazların Roma’sından doğan medeniyetin dayandığı temelleri çürütecek bir saldırıya geçtik. Şimdi intikamımız tam kıvamındadır. Kapitalist olarak ekonomik hadisenin her şey veya hemen hemen herşey olduğu bir zamanda piyasalara hâkimiz. Düşünür olarak, düşünce piyasasına hâkimiz, mukaddes veya değil, eski itikatları, peygamberlerin getirdikleri dinleri ve laik imanları kemiriyoruz. Yahudi kendi nefsinde en korkunç iki ucu birleştiriyor: Madde sahasında despot, fikir sahasında anarşisttir. Ekonomik cihetten hizmetçimiz, fikir cihetinden kurbanımızsınız. Bir tanrıyı kurban etmekle suçlandırılan millet, düşünce ve duygu putlarını da kurban etmek istemiş, en kudretli, yegâne ayakta duran putun, Para’nın önünde sizleri diz çökmeye mecbur etmiştir. Babil esaretinden Bi’rassebi mağlubiyetine ve oradan Fransız büyük ihtilaline kadar gettolarda devam eden eziyetleri nihayet adamakıllı ödettik ve milletler arasındaki parya, çifte bir zafer şarkısı söyliyebilir!” Konuşurken, küçük Ben Rubi yavaş yavaş heyecanlanmıştı, çukurlarının içinden gözleri parlıyor, sıska elleri havalarda sallanıyor, önce hafif olan sesi tizleşmiş bulunuyordu. Fazla ileri gittiğinin farkına vararak birden sustu. Uzun bir sessizlik oldu. Nihayet Doktor Ben Rubi ürkek ve alçak bir sesle sordu: Ücretime mahsuben bir frank avans verebilir misiniz? Bir elbise yaptırıp, ufak tefek borçlarımı ödemek isterdim. Çeki aldıktan sonra, manalı yapmaya çalıştığı bir tebessümle: Bu akşam, dedi, yaptığım paradokslara aldırış etmeyiniz. Yahudiler böyledir, çok konuşmayı severiz, bir defa da lafa başladı mı, artık söyler, söyleriz ve nihayet birinin kalbini kırarız. Şayet herhangi bir şekilde sizi incittimse, affınızı rica ederim. Giovanni Papini, Ben Rubi’nın Fikirleri, Türkiye İş Bankası, s.51-56