Hizbullah’ın sonu mu geldi? İsrail’den yıkıcı darbe hamlesi

0

Murat Özer, İsrail’in Hizbullah’a karşı Lübnan’da operasyonlarını yoğunlaştırdığını yazdı. Özer, Hizbullah’ın kendi imajını zedelediğini ve Arap dünyasındaki sempatisini kaybettiğini belirtti. Örgütün Suriye iç savaşında sivillere yönelik katliamlarının büyük tepki çektiğini vurgulayan Özer, Hizbullah’ın İran kontrolünde tamamen bir silah haline geldiğini ifade etti. İşte Murat Özer’in Akşam gazetesindeki yazısı: “İsrail artık sadece Lübnan’ın güneyindeki Hizbullah mevzilerini değil, Beyrut’taki örgüt yerleşkelerini yerle bir etmeye başladı. Hizbullah’ın üst düzey liderleri peş peşe öldürülüyor. İsrail, örgütün iş bilmezliği ve güvenlik zaaflarıyla alay edercesine birkaç dakika içerisinde beş bin mensubunu saf dışı bırakmayı başardı. Hizbullah ise çoğu hedefini bulamayan roket saldırılarıyla cevap vermeye çalışıyor. Fakat örgütün çaresizliğinin sebebi bu değil. 2006 yılında İsrail’in Lübnan’daki işgalini büyük bir direniş göstererek sonlandıran “Hizbullah’ın en ciddi düşmanı İsrail değil”, son 10 yılda “kendi elleriyle inşa ettiği bugünkü imajı”. Hizbullah’ın başta Suriye ve Lübnan olmak üzere Arap sokağında ve tüm İslam dünyasında son derece pozitif bir imajı mevcuttu. 2010 yılında Beyrut ve Şam’a yaptığım ziyaretlerde bu sempatiye şahit olmuştum. Şam’da Nasrallah’ın posterlerini her yerde görmek mümkündü. Suriye halkı, savaş sebebiyle ülkelerine sığınan binlerce Lübnanlı mülteciyi evlerinde ağırlıyor, Hamidiye Çarşısı’nda dernekler Hizbullah üyelerinin aileleri için para topluyorlardı. Binalardaki kurşun izlerinin kapatılmadığı Beyrut’ta da durum farklı değildi. Tüm şehir Lübnan’ın ve Arapların onurunu koruyan örgüte minnettardı. Ağır bir iç savaş tecrübesi yaşamış Lübnan için zamanında bu çatışmaların bir tarafı olan Şii bir örgüte sempati duymak ve geçmişin acı hatıralarını bir kenara koymak çok zordu. Ancak Lübnan bunu başarmıştı. Fakat Hizbullah’ın Suriye iç savaşına Esat rejiminin saflarında katılması ve pek çok şehirde sivillere yönelik unutulmaz katliamlara imza atması bu imajını yerle bir etti. Suriyeliler 2006 Savaşı’nda evlerini açtıkları, sofralarını paylaştıkları Hizbullah üyelerinin çocuklarını hunharca katletmesi karşısında dehşete düştüler. Üstelik örgüt bu kirli yüzünü sadece Suriye topraklarında değil, savaş sebebiyle Lübnan’a sığınan Suriyeli mültecilerin kamplarını ateşe vererek de gösteriyordu. Aslında örgütün Irak işgali sırasında ABD’ye direnen Sünni isyancılara karşı cephede savaştığı haberleri geliyor, ancak kimse bu kadarına inanmak istemiyordu. Örgütün Felluce, Diyala ve Ramadi’de gerçekleşen katliamlara “ABD kuvvetleriyle birlikte” iştirak ettikleri iddiasını Iraklı direnişçiler 2003’ten sonra sürekli olarak ifade etseler de kimseyi inandıramadılar. Fakat Nasrallah’ın Suriye şehirlerinde estirdiği terör, Irak halkına karşı da benzer cinayetlerde rol aldığı iddialarını artık daha fazla inandırıcı kılıyor. Örgütün 2010 yılında vefat eden ruhani lideri Muhammed Fadlallah mezhepçiliğe karşı çıkan tutumu ve Humeyni rejiminin ürettiği “sorgulanamaz liderlik” olarak bilinen velayet-i fakih anlayışına yaptığı itirazlarla tanınıyordu. Onun ölümüyle örgüt üzerindeki İran kontrolü artmıştı. Örgütün ilk genel sekreteri olan Suphi Tufeyli gibi İran ve mezhepçilik karşıtı liderlerin de tasfiyesiyle Hizbullah bütünüyle İran rejiminin elindeki bir silaha dönüştü. Bugün Hizbullah’ın tek avantajı düşmanının İsrail olması. Yoksa ne Arap dünyasında en küçük bir sempatisi kaldı, ne de İslam âleminde tek bir dostu.”

 

Leave A Reply

Your email address will not be published.

File not found.