İçerideki bütün tuşlara basılıyor! Türkiye için alarm zilleri çalıyor
Akşam gazetesi yazarı Eray Güçlüer, Türkiye’nin son dönemde maruz kaldığı provokasyonların iç ve dış kaynaklarını analiz etti. Güçlüer, ülkenin savunma sanayisinde elde ettiği kazanımların birilerini rahatsız ettiğini belirtti. İç cephedeki provokasyonlara karşı dikkatli olunması gerektiğini vurgulayan Güçlüer, milletin birliğini korumasının ülkenin bekası için şart olduğunu ifade etti. Güçlüer, şunları kaydetti: “Üçüncü küresel savaşa doğru hızla sürüklenen dünyamızda ülkemizde de son dönemde bir takım provokatif olaylar yoğun şekilde oluşturulmaya çalışılmaktadır. Dışarıdan müdahalelerle sonuç alınamayacağını anlayan küresel çetelerin içeriden Türkiye’yi zayıflatmak için adeta bütün tuşlara basmaya çalıştıklarına şahit oluyoruz. Meydana gelen her olay istismar edilerek yüce Milletimiz sosyal ve siyasal fay hatları üzerinden ayrıştırıcı propagandalara maruz bırakılmaya çalışılmaktadır. Böylece hem devlete hem de milletimize emperyalist mesajlar vermekte ve milletle devlet arasına nifak sokulmak istenmektedir. TÜRKİYE’NİN SAVUNMA GÜCÜ Türkiye’nin savunma sanayinde ulaştığı seviye birilerini tedirgin ediyor. Kahraman ordumuza çok önemli yetenekler sağlayacak olan bin kilometrenin üzerinde menzile sahip Cenk füzesi ile Reis sınıfı denizaltıların üretilmesi başta KAAN savaş uçağı olmak üzere diğer projelerle birlikte değerlendirildiğinde Türkiye’nin kendi jeopolitiğinde belirleyici olma etkisini arttırmaktadır. Artık ülkemize dışarıdan bir saldırı olabilme ihtimali neredeyse imkânsız hale gelmiştir. Özellikle Çelik Kubbe projesi ülkemizin bütünleşik hava savunmasını aşılmaz hale getirmiştir. Bu ortamda önümüzdeki dönemde Çelik Kubbe’ye sahip olamayan ülkelerin işgal riski ile karşı karşıya olduklarını söylemek yanlış olmayacaktır. İÇ CEPHE DAHA ÖNEMLİ Bir ülkenin bekası her şeyden önce o ulusun birlik ve beraberliği ile direnme azim ve kararlılığına bağlıdır. Dışarıdan müdahale seçenekleri giderek azalan sömürgeci güçlerin elinde kalan tek seçenek ulusumuzu ayrıştırıp iç cephede ülkemizi zayıflatmaktır. Bir süredir bütün güçleriyle buna yönelmiş durumdalar. Dış güdümlü içerideki emperyalist ajanların özellikle başta sosyal medya olmak üzere kullanabilecekleri bütün araçlarla toplumumuzun hassas noktalarına ayrıştırıcı şekilde saldırmaları tesadüf değildir. 30 Ağustostaki teğmenler olayının basit ve normal bir olaymış gibi gösterilerek laik anti laik çatışması yaratılmak istenmesi, sekiz yaşındaki Narin isimli bir yavrumuzun Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde canice katledilmesinin PKK terör örgütüne malzeme yapılmaya çalışılması bunların son örnekleridir. Daha öncesinde Kayseri’de yapılmak istenen provokasyonlar ve Suriye’de Türk Bayrağına yapılan saldırılarla ülke içinde Suriyeli sığınmacılara karşı şiddet hareketlerinin kışkırtılmasını da unutmamak gerekir. DİKKATLİ OLMAMIZ LAZIM Elbette devletimizin askeri, istihbari ve güvenlik kapasitesi son derece yüksektir. Ancak bu tür toplumsal hassasiyet içeren olayların provoke edilerek toplumsal ayrışma yaratılması yönündeki dış güdümlü emperyalist gayretlerin devam etmesi son derece muhtemel görünüyor. İsrail’in acımasızca Filistin halkına karşı işlediği soykırıma karşı mazlumların yanında olan Türkiye, Orta Doğuyu işgal için yığınaklanan ABD ve Batılı güçlerin aşamayacağı duvarlar ören devletimiz, şer odaklarının öncelikli hedefi durumundadır. Provokatif olaylarla toplumsal ayrışma siyasal istikrasızlığa dönüştürülmek istenmektedir. Bunun farkında olmamız ve daha dikkatli bulunmamız gerekmektedir. Bu sürecin güvenli bir şekilde atlatılabilmesi için millet olarak birlik beraberlik içerisinde hareket etmememiz, algı operasyonlarına karşı devletimizin resmî açıklamalarına itibar etmemiz bekamız açısından son derece önemlidir.”