İran’dan sonraki hedef neresi? Resmen “gel gel” ediyorlar
Mehmet Şeker, Batılı ülkelerin “İsrail, kendini savunma hakkına sahiptir” klişesini eleştirdi. Şeker, İsrail’in bu söylemle terörizmi, işgali ve soykırımı meşrulaştırdığını belirtti. Ayrıca, İsrail’in İran’ı provoke ederek savaşa çekmeye çalıştığını vurgulayan Şeker, İran’ın ardından hangi ülkenin hedef olabileceğini sordu. Mehmet Şeker, Yeni Şafak gazetesindeki yazısında şunları kaydetti: “Batılı ülkelerin yıllardır dilden düşürmedikleri fakat son zamanlarda daha sık duyduğumuz klişe bir cümle var: “İsrail, kendini savunma hakkına sahiptir.” Yapılan bir açıklama bu klişe ile başlıyorsa, gerisini dinlemeye gerek yok. Konuşan kişinin -devletini temsil yetkisiyle- esasen şunu demek istediğine peşinen hükmedebiliriz:
ÖNE ÇIKAN VİDEO “İsrail ne yaparsa yapsın eleştirmeyiz, haklı buluruz.” BM toplantılarında da böyle oldu, ayaküstü kameralara verilen cevaplarda da. İlk cümle değilse, ilk paragraf içinde kullanıldığını gördük, duyduk. * İsrail’in kendini savunma hakkı varmış! Kimin yok ki? Kendini savunma hakkı bulunmayan bir tane ülke var mı yeryüzünde? Elbette her ülkenin kendini savunma hakkı vardır. Ama terörizmi, işgali, katliamı, soykırımı tek yöntem olarak gören, bilen ve uygulayan bir organizasyona devlet denemez. Olsa olsa terör örgütüdür. İyi organize olmuştur. Büyük imkânlara sahiptir. Her şartta onu destekleyen güçlü dostları vardır. Hangi imkânlara sahip olursa olsun, ne kadar güçlü dostları bulunursa bulunsun, elindeki kanı kimse gizleyemez. Bu yaptıklarının hesabı mutlaka sorulacaktır. Yanında o çok güvendiği dostlarının da hesaba ortak edilmesi gerekir. Suç ortakları bir manevrayla sıyrılmaya çalışabilirler fakat verilen sınırsız destek göz ardı edilemez. Suç ortaklığı, cezayı da paylaşmayı gerektirir. * ABD meclisinde seksen defa alkışlanan Netanyahu, nasıl da gönenmiş ve gövermişti. Gözleri parlıyordu. Yaptıklarından ve konuştuğu yalanlardan daha bir emin olarak ayrıldı o meclisten. Kendisi meclistekileri değil, orada bulunan temsilciler onu alkışlarıyla ikna etmişlerdi. Temsilciler meclisinde Netanyahu’yu ayakta alkışlayanlar, Amerikan halkını temsil ediyor muydu? Kesinlikle etmiyordu. Sokaktaki insanlar aynı görüşte değil. Alkışlamaktan elleri patladı. Oturmaya fırsat bulamadılar. Sanki orası ABD değil de Kim’in konuştuğu Kuzey Kore meclisiydi. Salona gelmeden önce masalarında “Her cümlesini ayakta alkışlamayanın akıbeti meçhul olacaktır” yazılı birer not mu buldular, ne! O mesaj, üç saniye içinde kendi kendini imha da etmiştir belki filmlerdeki gibi. * ABD şu günlerde İran’ın İsrail’e saldıracağını duyuruyor. Bir vakit önce de “Rusya, Ukrayna’ya saldıracak” mesajlarını peş peşe sallamıştı. Dediği gibi de olmuştu. İsrail her fırsatta İran’a “gel gel” ediyor. Esnaf lokantası önündeki çığırtkanlar gibi davranıyor. Savaşa çekmek için yapmadığı kalmadı. Tahran’ın göbeğinde İsmail Haniye’ye suikast düzenlemek son damlaydı. Daha ne yapsın? İran’ın uzun zamandır titizlikle çalışma yürüttüğü nükleer tesislerini imha etmek için fırsat kolluyor. Bulamayınca, kendi fırsatını bombayla, kurşunla, füzeyle oluşturma yoluna gidiyor. * Irak, savaş sonrası parçalandı. Suriye aynı şekilde. Şimdi İran hedefte. Büyük bir savaşın içine çekmeyi ve akabinde parça pinçik etmeyi başarırlarsa… Sonraki hedef kim ola ki? Neto, heybetli koltuğuna yaslanıp “Sıradaki” diye bağırmadan da cevabı tahmin edebiliriz.”