İsrail, Uluslararası Adalet Divanı’nda mahkum oldu! İşgalciliği böyle teyit edildi
Atilla Yayla, Uluslararası Adalet Divanı’nın İsrail’in Filistin topraklarındaki yerleşim yerlerinin yasa dışı olduğuna hükmettiğini yazdı. İsrail’in sistematik ayrımcılık suçunu işlediğini belirten Yayla, İsrail’in iki devletli çözüme karşı olduğunu ve Filistinlileri yok etmeye çalıştığını ifade etti. Mahkemenin bu kararının tarihi bir adım olduğunu vurgulayan Yayla, Türkiye gazetesindeki yazısında şunları kaydetti: “Önce BBC News’ten haberi okuyalım: “Birleşmiş Milletler’in (BM) en üst yargı organı olan Uluslararası Adalet Divanı (ICJ), İsrail’in son yıllarda Batı Şeria da dâhil olmak üzere Filistin topraklarında inşa ettiği yerleşim yerlerinin yasa dışı olduğuna karar verdi. Uluslararası mahkeme, İsrail’in bu bölgelerde ‘Filistinlilere karşı sistematik ayrımcılık suçu işlediğine’ de hükmetti. Mahkeme, İsrail’in işgal altındaki topraklardan bir an önce çekilmesini ve Filistinlilere tazminat ödemesini istedi.
ÖNE ÇIKAN VİDEO Hollanda’nın Lahey kentindeki Barış Sarayı’nda cuma günü bir araya gelen uluslararası mahkeme heyeti, BM’nin talebi üzerine ‘İsrail’in Doğu Kudüs de dâhil olmak üzere işgal altındaki Filistin topraklarındaki politikaları ve uygulamalarından kaynaklanan hukuki sonuçlara ilişkin istişari görüşünü’ açıkladı.” Haberi BBC News’ten aktarmamın sebebi İngiltere’nin (Birleşik Krallık’ın) İsrail’in en kuvvetli destekçileri arasında yer alması. BBC News ise bir devlet yayın organı. Beklenenin ve BBC’nin İsrail hakkında genel olarak yaptığının tersine bu haber çarpıtılmadan, doğru ve tam olarak verilmiş. Uluslararası Adalet Divanının bu kararı İsrail’in haksızlığını ve işgalciliğini teyit eden yeni bir gelişme oldu. Bilenler zaten biliyor ve bu gerçeği devamlı dile getiriyordu. Şimdi aynı husus bir üst uluslararası kuruluş tarafından tarihe kaydedildi. İsrail işgal ettiği topraklarda iki devletli çözüme şimdiye kadar daha ziyade sessiz kalmıştı. Bunda ana sebep uluslararası camiayı karşısına almama arzusuydu. Dünya devletleri, en azından dünyanın önemli bir bölümü, İsrail’in iki devletli bir çözüm istediğini sanmaktaydı. Son gelişmeler bunun öyle olmadığını, İsrail’in bir Filistin Devleti’nin varlığını istemediğini ve buna tahammül etmeyeceğini bir defa daha kanıtladı. İsrail devlet adamlarının ağzından son zamanlarda iki devletli çözümü reddeden ifadeler çıkmaya başladı. HAMAS’ın geçen yıl 7 Ekim’de İsrail’de yaptığı operasyonun böyle bir müspet sonuca yol açtığı söylenebilir. Zira İsrail, Filistin meselesini bir anlamda unutulmaya mahkûm etmişti. Dünyanın gözü kulağı Filistin’de ne olup bittiğinde değildi. İsrail ise bir salam (slicing) politikası izleyerek Filistin halkının özellikle işgal edilmiş Batı Şeria’da ve Doğu Kudüs’teki varlığını fiziksel olarak elimine etmekteydi. İsrail yargısı da bu politikanın bir aracı olarak kullanılmaktaydı. İsrail’in yaptıklarının birçoğu sözüm ona yargı kararlarına dayanmaktaydı. Ama bu yargı bildiğimiz anlamda bağımsız ve bağlantısız değil İsrail devletinin operasyon aracı, aparatı olan bir yargıydı. Buna dayanarak İsrail insanların evlerini ellerinden almakta ve topraklarını işgal etmekteydi. Bazen evleri yıkmakta ve insanları göç etmeye mecbur bırakmaktaydı. İsrail devletinin bu yaptıklarına yine yargı yolunu kullanarak engel olmak hemen hemen imkânsızdı. İsrail boşalttığı evleri ve işgal ettiği toprakları genellikle ABD’den gelen, önemli bir bölümünün kriminal bir sicili olan ve “yerleşimci” adını verdiği işgalcilere bırakmaktaydı. Haritalara bakınca yıllar içinde Filistinlilere ait toprakların böylece gitgide küçüldüğü görülebilir. İsrail’in bu politikası aslında temel insan haklarına karşı. Her şeyden önce liberallerin çok önemsediği özle mülkiyet hakkı görmezden gelinmekte. Ve maalesef birçok Batılı liberal buna ya açıkça destek vermekte ya da görmezden gelmekte. UAD’nin İsrail’in yaptığının işgalcilik olduğu ve Filistinlilere negatif ayrımcılık uygulandığı kararı bakalım genel olarak Batı, özel olarak Batı’nın liberalleri tarafından nasıl karşılanacak.”