İsrail’in İran misillemesinde ABD’nin gizli hamlesi ifşa oldu
Akşam gazetesi yazarı Eray Güçlüer, İsrail’in İran’a yönelik misilleme saldırısını analiz etti. Güçlüer, bu saldırının askeri bir darbe yerine siyasi bir mesaj niteliği taşıdığını belirtti. Güçlüer, saldırıda ABD’nin desteğinin önemine dikkat çekti. İsrail’in İran’a verdiği karşılığın daha çok gösteri amaçlı olduğunu söyleyen Güçlüer, şunları kaydetti: “25 Ekim’i 26 Ekim’e bağlayan gece saat 02.00 sıralarında İsrail İran’a beklenen misilleme saldırısını yaptı. İsrail’e ait yaklaşık 100 savaş uçağıyla İran’ın üç farklı bölgesindeki 20 civarında hedefin üç dalga halindeki saldırılarla vurulduğu belirtiliyor. Vurulan hedefler arasında nükleer tesisler ve enerji rafinerileri yok, sadece askeri tesislerin olduğu belirtiliyor. Dolayısıyla başlangıçta İsrail’in söylediğinin aksine, ABD’nin söylediği şekilde bu misilleme saldırısının gerçekleştiği anlaşılıyor. İki gece önce İsrail’in İran’a yaptığı saldırıda kullandığı yaklaşık 100 savaş uçağının askeri kurallar gereği dörtte biri emniyet ve önleme görevlerinde bulunacağı için yaklaşık 25 uçak doğrudan saldırıya katılmamıştır. Doğrudan saldırı yapan yaklaşık 75 savaş uçağını hedef sayısına bölersek her hedefe 3 uçak düşer. Saldırı üç dalga halinde yapıldığından her hedefe toplam 9 sorti yapıldığı anlaşılıyor. Yani her hedefe ortalama 18-20 civarında atış yapıldığını söylemek mümkün. Tabii bu hedeflerin nokta hedefler olmadığını, geniş alanlardaki korunaklı hedefler olduğunu belirtmek isterim. Örneğin füze üretimi yapan bir fabrika müştemilatı ve destek üniteleriyle birlikte geniş bir alan kaplar. Sonuç olarak saldırı sonrası hedefler üzerindeki tahribata bakılacak olursa misillemenin İran üzerinde çok da etkili olduğu söylenemez. Dolayısıyla İsrail’in misilleme saldırısı askeri açıdan ziyade siyasi ve psikolojik nitelikli bir gösteri saldırısıdır. Destek ve önleme uçaklarıyla birlikte yaklaşık 120 savaş uçağına yarımşar saatlik üç periyotta yakıt ikmali yapabilmek için 13-15 tanker uçağı gereklidir. Her bir savaş uçağının yaklaşık 3 ton yakıta ihtiyacı olduğu düşünülürse saldırı için toplam yakıt ihtiyacı en az 360 ton civarında olacaktır. Ancak İsrail’in elinde bu kapasiteyi karşılayacak yeterli tanker uçağı yoktur. Dolayısıyla ABD’nin İsrail’e saldırı yapması için çok yönlü destek verdiğini söylemek yanlış olmayacaktır. İsrail’in karşı misilleme saldırısında en dikkat çekici hususlardan biri de saldırı esnasında İran’ın tutumu olmuştur. İsrail savaş uçakları, İran hava sahasına girdikleri halde İran’ın elinde bulunan başta S-200, S-300 ve S-400 olmak üzere orta ve yüksek irtifa hava savunma bataryalarının karşılık verdiğine dair bir bilgi yok. Bu hava savunma sistemleri çalışsaydı İsrail mutlaka savaş uçağı kaybederdi. Diğer önemli bir husus da İsrail savaş uçakları hangi ülke veya ülkelerin hava sahalarını kullanarak İran’a kadar gelebildikleridir. İran’dan bu konuda herhangi bir açıklama şu ana kadar yapılmadı. Bundan sonra, daha önceden söylediği gibi İran İsrail hava kuvvetlerinin kendisine misilleme saldırısı yapmak için hava sahalarını kullandığı ülkelere karşı herhangi bir şey yapacak mı? Hiç sanmıyorum. Sonuçta İsrail’in İran’a misilleme saldırısı da İsrail’in bol keseden atıp tuttuğu gibi olmadı. Kontrollü ve sınırlı bir saldırı oldu. Bu saldırı sonucunda ne İran’ın askeri kapasitesi darbe aldı nede küresel sistemi olumsuz etkileyebilecek bir enerji veya nükleer kriz çıktı. Tam da ABD’nin istediği gibi. Hem Netanyahu hem de İran zevahiri kurtarmış oldu. Bu konunun bizi ilgilendiren yönü ise Suriye merkezli olarak güneyimizde bize karşı defakto olarak kurulmak istenen teröristan denkleminde ABD ve Batı destekli İsrail-PKK dörtlüsünün yanında başka kimlerin yer alabileceğinin de iyi hesap edilmesi gerekliliğidir.”