İstiklâl’de bir yürüyüş
Nükhet Everi | [email protected] – İstanbul’da zaman ayırarak gezilmesi gereken yerlerden biri de Beyoğlu’dur. Tarihte Pera’dan Beyoğlu’na, Cadde-i Kebir’den İstiklâl Caddesi’ne dönüşmenin, yüzyıllardır değişe değişe günümüze gelenlerin izlerini arayıp bulursunuz her köşede. Haydi gelin, zaman zaman ara sokaklara da girerek İstiklal Caddesi’nde yürüyelim birlikte. İstiklal Caddesi’nin başında, Taksim Meydanı’nda gördüğünüz Cumhuriyet Anıtı yeni kurulmuş Cumhuriyet hükümetinin yeterli parası olmadığı için halkın cömert bağışlarıyla yaptırılır. İtalyan heykeltıraş. Pietro Canonica, Türkiye’ye davet edilir ve İstanbul ve Ankara’daki görüşmelerinin ardından iki gün Atatürk’ün yanında kalır. Aldığı notlar, yaptığı görüşmeler, gözlemler sonucu ülkesinde iki buçuk yıl boyunca Atatürk ve silah arkadaşlarının bronz heykellerini döker. Trentino bölgesinin yeşil ve Souza bölgesinin pembe mermerlerini şekillendirir. Anıtın tüm parçalarını İstanbul’a gönderir. Anıtın yerleştirilmesi, çevre düzeni işi İstanbul doğumlu ünlü mimar Guglio Mongeri tarafından yapılır. 8 Ağustos 1928’de 30 bin kişinin katıldığı büyük bir törenle açılan anıtın İstiklal Caddesi’ne bakan cephesinde ilginç bir detay vardır. Atatürk’ün sağında İsmet İnönü ve solunda da Fevzi Çakmak yer alır. Çakmak’ın arkasında duran iki Sovyet subayı General Voroşinof ve General Firunze, Kurtuluş Savaşı’nda Ankara Hükümeti’ne silah ve para yardımı yapan iki Türk dostu subaydır. Bir şükran ifadesi olarak, Atatürk’ün isteği ile bu heykel grubuna dâhil edilmişlerdir.Meydana ismini verdi İstiklâl Caddesi’nin tam başında kümbeti andıran bir yapı vardır. Taksim’i “Taksim” yapan bu yapı, Osmanlı Dönemi’nde Boğaziçi sırtlarından getirilen suyun Kasımpaşa ve Kabataş bölgelerine “taksim” edildiği noktadır. “Maksem” (su dağıtım şebekesi) olan asıl adı zaman içinde “Taksim” olmuştur halk arasında. Caddede yürümeye başlayınca sağ tarafta bugünkü Fransız Başkonsolosluğu binası görülür. Burası 17. yüzyılda her yer ormanlarla kaplıyken Fransız rahiplere aitmiş, padişah izniyle kışlayı andıran bir hastane yapılmış. Daha sonra bina Fransa’dan gelen mimarlar tarafından bugünkü haline getirilmiş. 1926 yılından beri de Başkonsolosluk olarak kullanılıyor. İçinde Fransız Kültür Merkezi’nin de bulunduğu bu bina pek çok etkinliğe ev sahipliği yapar.
Taksim Meydanı’nın simgelerinden Cumhuriyet Anıtı, 8 Ağustos 1928’de açıldı.Aya Triada KilisesiBiraz ileride, solda Meşelik Sokak’a girince Taksim Meydanı’ndan tüm heybetiyle görünen İstanbul’un en büyük Rum Ortodoks kilisesi Aya Triada’nın girişine gelinir. 1880’de ibadete açılmıştır. Genelde kapalı olan bu kiliseyi organize bir turla Beyoğlu gezisi sırasında görebilir ya da şansınız yaver gider ve açık olduğu bir zamana denk gelirseniz ziyaret edebilirsiniz. Caddeye dönüp yürümeye devam edince, sağda İstiklâl’in en güzel ar-nuvo yapısı Ragıp Paşa Apartmanı yer alır. II. Abdülhamid’in başmabeyncisi olan Sarıca Ragıp Paşa Beyoğlu’nda pasaj-han tarzında üç görkemli bina yaptırmıştır. Konak tarzındaki bu bina, 1900 yılında Mimar Aram Karakaş’a yaptırılmıştır. Günümüzde Grand Pera olarak hizmet veren yapı ise neo-rönesans mimari özellikleri taşıyan ve Beyoğlu’nun en büyük ve gösterişli binalarındandır. Burası Arkeoloji Müzesi, Osmanlı Bankası gibi binaların mimarı Vallaury’nin eseridir. Yaptıran kişi ise İstanbul’un en seçkin ve zenginlerinden Avraham Karakâhya Paşa. Çoğunu diplomatların oluşturduğu seçkin dostlarını bir araya getirmek ve eğlenmek için yaptırdığı Cercle d’Orient ya da Şark Kulübü diye anılan binadır burası. Cumhuriyetin ilanından sonra Büyük Kulüp adını alır ve bambaşka bir hüviyete bürünür. İçinde sinema, tiyatro, terzi ve moda dükkânlarının bulunduğu bu bina bir yangında büyük hasar görmüş, uzun yıllar boş kalmış ve yenilemeler sonucunda bugünkü halini almıştır.Şişmanoğlu Konağı Yine caddenin sağında Yunan ve Avrupa Birliği bayraklarının dalgalandığı çok güzel bir bina göze çarpar: Şişmanoğlu Konağı. Burası bir zamanların ünlü zengin Rumlarından Konstantin ve Anastasios Şişmanoğlu kardeşlere ait, günümüzde Yunanistan Başkonsolosluk rezidansı olarak kullanılan, zaman zaman kültür merkezi olarak da halka kapılarını açmış olan görkemli bir binadır. Şişmanoğlu kardeşler 19. yüzyılda Ankara’da ikamet eden Karamanlı bir ailenin çocuklarıdır. Büyük ağabey Konstantin İstanbul’a geldiğinde bir İngiliz arkadaşına ait olan bu binada yaşar, arkadaşı ülkesine dönünce binayı tapusuyla birlikte Konstantinos’a verir ve Konstantinos da 1922’de işleri nedeniyle Yunanistan’a gidince bina kardeşi Anastasios’a kalır. 1939’da Anastasios da İstanbul’u terk etmiş ve Yunan devletine binayı konsolosluk olarak kullanılması şartıyla hibe etmiştir. Savaşlar ve ekonomik krizler bu vasiyete engel olmuş, Yunanistan binayı Amerikalılara kiralamış ve 1952’den Yunanistan’ın AB’ye girişine kadar bina boş ve bakımsız kalmıştır. 2003 yılından itibaren çok ciddi bir bakım gören bina bugün caddenin en güzel binalarından biri olarak göz alıyor.Halep PasajıBiraz ileride çok güzel bir eklektik cepheye sahip olan Halep Pasajı bulunur. Halep Pasajı’nın dış cephesinin üst katlarına baktığınızda bir kale tasviri görülür. Halep Kalesi olabilir bu çünkü binayı yaptıran Halepli bir tüccardır. Bu yapı sinema ve tiyatro tarihinde çok önemli bir yere sahiptir.Galatasaray Lisesi Yürümeye devam edince Galatasaray Meydanı’na gelinir. 15. yüzyılda Osmanlı sultanlarının tıpkı Bizans imparatorlarının yaptığı gibi gelip avlandıkları yeşil bir alanmış buralar. Söylencelere göre II. Bayezid de buralarda avlanırmış. Bir gün maiyetindekilerle sarayın, Ayasofya’nın, Kız Kulesi’nin çok iyi görüldüğü bir gül bahçesini ziyaret etmiş ve bahçenin sahibi Gül Baba tarafından çok güzel ağırlanmış. Hatta Sultan’a bahçesinde bir sarı bir de kırmızı gül verdiği söylenir. Sultan kendisine bir dileği olup olmadığını sorunca “Burada bir ilim irfan yuvası okul olsa, ben de içinde görevli olsam” dediği rivayet edilir. Sultan hemen bir fermanla okul inşaatını başlatmış Topkapı ve Edirne’den sonra üçüncü Enderun mektebi olan Galata Sarayı Enderunu’nu kurmuştur. Daha sonra Mekteb-i Tıbbiye-yi Şahane olarak hizmet veren okul 1868 yılında Mekteb-i Sultani ve Türkiye’nin ilk modern okulu olarak hizmete girmiştir. Asırlar boyu her konuda sayısız başarıya imza atan mezunlar veren bu okul bugün Galatasaray Lisesi olarak, başarılı okullarımızdan biri olmayı sürdürüyor. Çiçek, Aznavur, Hazzopulo ve Suriye pasajları; Panaiya İsodion Rum Ortodoks ve St. Antoine Latin Katolik kiliseleri; Mısır ve Botter apartmanları… Sizleri bu yazıda daha nice tarihi mekânı barındıran İstiklal Caddesi ekseninde yürütmeye ve bazı yapıları tanıtmaya çalıştım. Başka bir yazıda diğer mekânlara da uğrarız.
Günümüzde Grand Pera olarak hizmet veren yapı, ünlü mimar Vallaury’nin eseri.Altından mezarlık çıkan binaDeva Çıkmazı’nda yer alan Società Operaia Italiana ünlü mimar Vallaury’nin eseri. İtalyan Levantenler tarafından kurulmuş bir yardımlaşma derneği. Kurucuları arasında İtalyanların ulusal kahramanı Garibaldi de var. Bu bina son yıllarda Doç. Dr. Sedat Bornovalı’nın başkanlığını yürüttüğü bir restorasyondan geçti. Restorasyon sırasında yapılan kazılar bölgede bir Geç Dönem Roma nekropolünün (mezarlık) mevcudiyetini kanıtlamış, binanın bilimsel çalışmalar açısından önemini ortaya çıkartmış, bölgenin tarihiyle ilgili ilginç verilere ulaşılmasını sağlamıştır. Şimdilerde haftanın üç günü mekânın Garibaldi Sahnesi, Devlet Tiyatroları tarafından kullanılmakta ve diğer zamanlarda da değişik etkinliklere ev sahipliği yapmaktadır.
Botter Apartmanı bu yıl restore edildi.