Kalem mi klavye mı? Çocukların yazma alışkanlıkları değişiyor!
Yeni nesil çocuklara yazı yazdırmak hiç olay değil. Özellikle ilkokul çağındaki çocuklar artık verilen ödevleri yazarak yapmak istemiyor. Buna benim sekiz yaşındaki kızım da dahil. “Klavye var, sesli komutla da istediklerimizi yazdırabiliyoruz. Kalemle yazmak konusunda neden diretiyorsunuz? Kalem yerine yeni icatlar yapılmış, neden kullanmamıza izin verilmiyor anne?” diyerek neredeyse her akşam ödevlerini yaparken soruyor ve sorguluyor. Açıkçası, söyledikleri mantıklı, haklı olarak da mantıklı bir karşılık bekliyor. Ben de yazı yazmanın beyin ile eli arasındaki bağlantıyı güçlendirip motor becerilerini kuvvetlendirdiğini söylüyorum. Klavye ile yazarsam beynim bağlantı kuramaz mı yani? diyor. Sadece kızım da değil, konuştuğum tüm anne-babalar aynı dertten mustarip, “Çocuklarımıza kalemle yazı yazdıramıyoruz” diyorlar. Peki, kalem dönemi artık bitiyor mu? Okullarda kalem yerine yeni teknolojiler tamamen kullanılmaya başlamalı mı? Yoksa bu şekilde mi devam etmeliyiz? Yazı baki ama yazıyı yazarken kullanılan araç ne olmalı? Tüm bu sorularımızı uzmanlara sorduk.
Sena SEZER İletişim ve NLP UzmanıTEKNOLOJİ DÜNYASINA DİRENMEK OLMAZ
Teknolojinin hızla ilerlediği günümüzde, iletişim araçlarımız da köklü bir dönüşüm geçiriyor. Geçmişin uzun paragrafları ve süslü cümleleri yerini kısa mesajlara, sesli notlara ve görsel paylaşımlara bıraktı. Bu değişim, bazıları tarafından genç neslin yetenek kaybı olarak yorumlansa da aslında kuşaklar arası farklılıkların ve teknolojik evrimin doğal bir sonucudur.
El yazısı, bir dönemin vazgeçilmeziydi; düşüncelerin kâğıda döküldüğü, duyguların harflerle ifade bulduğu bir sanat. Ancak, tıpkı 100 yıl önce kalem ve kâğıdın formunun değişmesi gibi bugün de iletişim araçlarımız everiliyor. Artık bir emojiyle karmaşık duyguları ifade edebiliyor, bir ses kaydıyla uzun metinleri özetleyebiliyor, bir video konferansla dünyanın diğer ucundaki biriyle yüz yüze görüşebiliyoruz. Bu, iletişimin zenginleştiğinin ve çok boyutlu hale geldiğinin bir göstergesidir.
Babam her zaman “Değişim, yaşamın canlı bir formudur. Hayatta olduğun sürece değişimden korkma; çünkü değişim, yaşadığını hatırlatır.” der. Bu söz, sadece bireysel hayatımda değil, toplumsal değişimlere bakış açımda da bir rehber oldu. Değişim, bizi ileriye taşıyan statik olanı hareketlendiren ve yeni fırsatlar yaratan güçlü bir dinamiktir.
YENİ NESLİN FARKLI YETENEKLERİ VAR
1950’lerin dinamiklerini 2050’lere taşımaya çalışmak, gelişimin önünde bir set çekmekten öteye gitmez. Yeni nesil, dijital dünyanın yerlileri olarak, farklı yeteneklerle donatılmış durumda. Onları anlamak ve onlara ulaşmak için, kendi alışkanlıklarımızı sorgulamalı ve iletişimimizi onların dünyasına uyarlamalıyız. Yeteneklerimizi, onların benimsediği kanallar aracılığıyla aktarmak, aramızdaki bağı güçlendirecektir
Değişim, hayatın kaçınılmaz bir gerçeğidir. Bu değişime direnmek yerine onunla uyum içinde hareket etmek, hem bireysel hem de toplumsal gelişim için elzemdir. Gençleri yeteneksiz olarak görmek yerine onların sahip olduğu yeni yetenekleri keşfetmeli ve bu yetenekleri destekleyecek yöntemler geliştirmeliyiz.ÇİVİ YAZISINDAN KALEME
Sonuç olarak, el yazısından klavyelere, mektuplardan dijital notlara uzanan bu yolculuk, insanlığın iletişim serüveninin bir parçasıdır. Her nesil, kendi araçları ve yöntemleriyle dünyayı anlamaya ve anlatmaya çalışır. Bu dünyanın ilk yıllarından beri böyle. Nasıl ki Sümerli atalarımız “Ah, çivi yazısı en niteliklisiydi, kalem kolaya kaçmak oluyor!” dememiş, her gününü bir önceki günden daha iyi yaşamak için merak duygusuyla geliştirdiği için bizler bu gün dijital kalemleri kullanabiliyoruz. Eğer onlar değişimden korksaydı ve yeniliklere “kayıp” gözüyle baksaydı bu gün sahip olduğumuz hiçbir yenilik hayatımızda olmayacaktı. Sonuç olarak bizlerin payına düşen, nesillerarası farklılıkları kabul ederek ve yeni nesille birlikte, deneyimlerimizi onların dijital dünyasında yoğurarak yeni iletişim dünyasını birlikte inşa etmeliyiz.
Prof. Dr. Ahmet Benzer/Marmara Üniversitesi Türkçe Ana Bilim DalıDİJİTAL YAZMA UYGULAMALARI KULLANILMALI
Türkçe dört temel dil becerisine ayrılır: okuma, dinleme, konuşma ve yazma. Bu dört beceriden iki tanesi duygu ve düşünceleri aktarma aracıdır. Bu aktarım karşılıklı ilişkilerde aktif rol oynar. Öğrencilerin konuşmaları ve yazmaları sadece bir dil becerisi olarak değil birey veya toplum olarak mutlu olmamız konusunda önemlidir. Sosyolojik ve psikolojik bu gerekçelerle günlük hayatta bir şekilde konuşma yapılırken yazmanın tamamen zaruri durumlarda tercih edilmesi bu beceriyi etkisiz veya zayıf hale getirmektedir. Temel becerilerden birinin zayıflaması yükü diğer beceriye verecek yani konuşma bütün yükü alacaktır. Bu bakış açısıyla yükü iki beceriye eşit şekilde dağıtmak gerekmektedir. Bugün dünyada “paper-based” denilen kâğıt temelli materyaller yerini dijital materyale bırakmaya başladığı gibi öğrencilerin de hayatlarında kâğıt temelli uğraşlar azalmaktadır. Peki bu değişimi nasıl okumak gerekiyor?KALEM YA DA KLAVYE FARK ETMEZ
Değişimin önünde durmak yerine değişime yön vermek lazım. Bunu yapabilmek için dijital yazı yazma becerisi nasıl kazandırılır, sorusuna cevap bulmak aranmalı. Bu noktada Osmanlı’nın yazmaya dair bakış açısı çok kıymetli. Bu bakış açısı “Efradını Cami Ağyarını Mani”dir. Bu ifadeye göre düşüncenin yazıya aktarımı belli düşünme süzgeçlerini içinde barındırmakta. Yazma becerisini kazandırmada bu düşünce süreçlerinin ister kalemle ister klavye ile hayata geçmesi önemli değil çünkü bu iki tercih de bir araçtır. Öğrencinin hangi aracı kullandığı isteğine ve amacına göre değişebilir. Birinin diğerine bir üstünlüğü yoktur. Bir kuruma geldiniz sizden dilekçe istiyorlar hemen bir yerden kalem kâğıt alıp düşüncelerinizi istek şeklinde yazabilmelisiniz.
KENDİMİZİ GÜNCELLEMELİYİZ
Şimdi tam tersini düşünelim. Kurum “Başvuruları sadece online olarak yapabilirsiniz” diyor. O vakit de hemen elimizdeki telefondan, tabletten veya bilgisayardan dilekçemizi-başvuru formunuzu doldurabilmemiz gerekiyor. Sonuç olarak en önemli dil becerilerinden biri olan yazma, öğrencilerin duygu ve düşünceleri aktarmanın iki yolundan biridir. Öğrencilerin bu beceriyi etkin kullanmasını sağlamanın, yazma sürecini etkin hâle getirmenin bir amaç olduğunu unutulmamalıdır. Amaçlar, farklı araçlarla görünür olmaktadır. Görünürlük için eskiden sadece kalem kâğıt seçenekleri varken günümüzde ofis uygulama programları, afiş uygulama programları, dijital hikaye yazma uygulamaları, sunum hazırlama uygulamaları gibi pek çok araç yazma yolculuğunda size eşlik etmektedir. Zamanın doğasına uymak için ilk önce biz eğitimcilerin kendimizi güncellememiz gerekmektedir. Duyu ve düşüncelerini ifade edebilen sağlıklı bireyler yetiştirebilmek için onlara farklı yazma amaçları ve farklı yazma araçları yani uygulamaları ile kendi ideallerini bulmaları sağlanmalıdır. Aile faktörü ise yazı yazan çocuklarını gördükçe kalem kâğıt ısrarına düşmeyecek, ortaya çıkan bir afişi veya bir sunumu gördükçe elindeki dijital makinenin sadece oyun amaçlı değil üretmek amacıyla da kullanılmasından memnun olacaktır.